Seyir halinde...

Forbes Dergisi, dünyanın en çok kazanan yazarlarını açıkladı... 90 milyon dolarla James Patterson birinci sırada... 28 milyon dolarla Dan Brown ikinci, Nora Roberts 23 milyon dolarla üçüncü...

Patterson, reklamcılık sektöründen emekli olmuş ve zamanını roman yazarak sürdürmeye karar vermiş biri... Yılda 14 kitabı yayımlanıyor...

Şifreler, gizemli dünyalar, derin devlet ve istihbarat kuruluşları, gizli teknolojiler ve gizli örgütler, politik ahlak ve yapılanmalar ile ilgili romanlarıyla dünyada büyük ilgi toplayan Dan Brown ise aslında İngilizce öğretmeni...

Hukuk alanında kısa bir süre sekreterlik yaptıktan sonra; aşk, macera ve polisiye romanlarıyla en çok kazananlar listesine giren Nora Roberts ise aslında bir ev hanımı ve daha sonra bir kitapçı dükkanı açmış... Ve şimdi marangoz eşiyle birlikte bir otel işletiyormuş...

İngiltere’de ise en çok kazanan yazarlar listesinde, E.L. James 62 milyon sterlinle birinci sırada... Ve kendisi bir ev hanımı...

Harry Potter’ın yazarı JK Rowling ise ikinci sırada... Lakin 1 milyar dolarlık kazancıyla birinci sırada yer alıyor... Çalışma hayatına ise sekreterlik yaparak başlamış...

Haberin Devamı

***

Britanya Yazarlar Birliği ise, profesyonel yazarların büyük bölümünün ‘asgari ücretin altında’ gelirle hayatını sürdürmeye çalıştığını açıkladı...

Demek ki dünyanın hemen her yerinde profesyonel olarak yapılan yazarlık artık karın doyurmuyor... Kazandırmıyor...

Geçinebilmek için yapılan profesyonel yazarlık bir meslek olmaktan çıkmış... Fildişi kulesine çekilip hep aynı şeyleri yazanlar tutunamıyor...

Sürekli halkın içinde olan, halkın hayallerini yakalayabilen, ya da acılarını, günlük sorunlarını dile getiren, farklı bakış açılarıyla hayata bakan ve amatör ruhla işini yapan yazarların romanları daha çok okunuyor...

***

Ya biz?

En çok kazanan yazarlar listesi yayınlanmıyor... Çünkü, kimsenin bir şey kazandığı yok...

Eskiden toplumun acılarını sanatlaştıran yazarlar vardı... Kemal Tahir, Tarık Buğra, Orhan Kemal, Fakir Baykurt gibi... Günümüz romanları ise gerçeğin çok uzağında... Sokaktaki kalabalıkların hayal dünyasından ve acılarından habersiz...

Haberin Devamı

Dedikoduyu yaygınlaştırmayı daha çok seviyoruz... Kalemden, kağıttan ve kitaptan uzak duruyoruz...

TV dizilerine ve programlarına bakınca daha iyi anlaşılacaktır... TV’lerin yayın prototiplerinde gündüz kuşakları kadın seyirciye endekslidir...

Ve tamamen müzik, eğlence, magazin veya dedikodu programları ile doludur...

TV’ler halkı okumaya, düşünmeye ve hayatın gerçeklerinden kesitler sunmaya alışık değil... Günü kurtar; reklam pastasından daha fazla pay al stratejisi hala hüküm sürüyor...

***

Bir köşeye çekilip yaşadıklarını, deneyimlerini, acılarını, hayallerini kitaplaştıran insan yok gibi... Herkes ya konuşuyor... Ya da seyrediyor...

Yazan yok gibi...

Ama kime sorsak çocuğunu okutmaktan bahsediyor... Tabii ki, diplomaya endeksli bir okuma aşkından öteye geçmiyor! Gazete ve kitap okuyan sayısı ise değişmediği gibi azalıyor... Seyirci olmak, seyirci kalmak ve her şeyi seyretmek, konuşmak daha güzel bu ülkede...

Haberin Devamı

Haliyle yaşadığı çağın acısını destanlaştıran yazar da yok gibi...

Seyir halindeyiz!

* Yargıtay Onursal Başkanı Sami Selçuk Bey bizi uyarmış... 03.09.2014 tarihli yazımızda “Vicdanıyla cüzdanı arasında sıkışan bir yargı” sözünün kendisine ait olmadığını ve kendisinden önceki Yargıtay Başkanı merhum Mehmet Uygun’a ait olduğunu belirtmiş... Düzeltir, özür dileriz... Mesele, sözün bir Yargıtay Başkanı tarafından söylenmiş olmasıdır...

DİĞER YENİ YAZILAR