Kurtulabilmek!

Haberin Devamı

On dört yıl önce...

Bağdat’ta Saddam’ın Yardımcısı Tarık Aziz ile görüştükten sonra Tıkriti’ye geçmiştik... Saddam’ın yanında oturan sarışın, mavi gözlü, kızıl yüzlü generali ilk defa orada gördüğümde kim olduğunu sormuştum...

İzzet El Duri, demişlerdi...

Yani, Saddam’ın çocukluktan beri arkadaşı ve vekili imiş...

Kutlamalarda, ABD’ye gözdağı mesajları verildi... ABD, Irak’a girdiğinde ise muhafızlar adeta yer yarılıp içine girdiler gibi...

Ve on dört yıl sonra...

5 bin kişilik bu terör örgütü IŞİD’I yönetenlerden biri de El Duri imiş... Savaşta kaçan ve bir günde ortalardan kaybolan devrim muhafızlarını yeniden toplayıp yönetmeye başlamış El Duri...

***


IŞİD kimlerden oluşuyor? Ve kim yönetiyor?

Yığınla soru ve içinde birbiriyle çelişen yığınla cevap...

Kimin eli kimin cebinde olduğu bilinmeyen, her geçen gün bu belirsizliğin daha da karışacağı günlere doğru yol alıyoruz.

Batılı efendiler; 73 fırkaya bölünen müslümanların içinden kurtulacak olan Ehl-i Sünnet dışındaki sapıtmışlarla yol haritası çizmeye çalıştıkça, kuyuları kazdıkça Taliban, El Kaide, IŞİD ve daha nice kara örgüt ortaya çıkacak!

İslam ülkelerini karıştırarak bozacağına inananlar, bir şeyleri bozmaya uğraştıkça hüsrana uğramaktalar...

Kurtulamayanlarla yola çıkanlar dünya bataklığına saplanıp kalacaklar...

***


Musul’daki Başkonsolosluğa yaptığı baskın ve kaçırılma sonrasında yaşanan kriz ile bir kez daha dünya gündemine oturduk.

Tuhaflıklar yaşanıyor...

“Zor bir coğrafyadayız” gerekçesine sığınarak, “zor, iki gözüm” diyerek olayları geçiştirmekle meşgulüz... Suriye’de uçağımızın düşürüldüğü, pilotlarımızın şehit düştüğü günden beri Türkiye büyük bir savaşa çekilmek isteniyor...

Diyarbakır’da bayrak indiriliyor...

Birkaç gün sonra Musul’da başkonsolosluğumuza baskın düzenleniyor, diplomatlarımız ve polislerimiz esir alınıyor...

Daha önce de ABD, askerlerimizin kafasına çuval geçirip esir almıştı...

Kısacası, yaralanıyoruz...

Kırılıyoruz...

Ve gittikçe arsızlaşıyoruz...

Aidiyet duygusu erozyona uğruyor...

Din, Bayrak, Vatan, Millet içi boşaltılmış kelimelere dönüştürülüyor...

***


“İki kıçı kırık” siyah maskeli terörist 4.500 Iraklı askeri esir almış yürüterek götürüyor... Aidiyet duygusunun bitişiyle nelerin yaşanabileceğine bir kez daha şahit oluyoruz...

Musul’u işgal eden IŞİD, uygulanacak kuralları açıklayınca, Taliban, El Kaide gibi kara bir örgüt olduğunun son sinyalini verdi.

Kurallardan biri de, kentte ölüler için yapılan bütün türbelerin yıkılması... Yani, sahabe, evliya ve alimlerin türbelerinin yıkılması bir Vehhabi geleneğidir...

Batılı efendilerce kurulan, kullanılan kara cahillerden oluşan bu kalabalıklar, düne kadar Suriye’de küçük çocukları dahi katlediyordu...

Esad’a karşı savaşanların da, yanında yer alanların da ve Esad’ın da Firavun’dan bir farkı yok!

***


Vehhabi, Şii ve daha nice sapkın mezhepler İslamiyet adını kullanarak her türlü pisliğe bulaştıkça, yaşadığımız coğrafya daha çok yangın yerine dönecektir...

Bilinmelidir ki; Mükemmel olan İslam’dır, Müslümanlar değil!

Bozulanlar, yoldan çıkanlar, sapıtanlar, elini kana bulaştıranlar, dünyaya tapanlar, dünyaya kazık çakarak kalacağına inanarak yaşayanlar, iktidar hırsıyla yanıp tutuşanlar, çocukların kafalarını kesenler, kentleri bombalayanlar bilmelidir ki; Allah’ın vahşilerin kurduğu, kuracağı devletlere, bayraklara ve iktidarlara ihtiyacı yoktur...

Çünkü, kurtulmaya ihtiyacı yoktur...

S. Ahmet Arvasi yıllar önce bir iftar

yemeğinde çıkıp demişti ki;

-İslamiyet’i kurtarmayı bırakalım beyler! İslamiyet’le kurtulmaya bakalım...

Biz kim oluyoruz ki?

DİĞER YENİ YAZILAR