Şeytanın avukatlığı...

Haberin Devamı

Bu ülkede darağaçları medya meydanlarında kuruluyor...

TV ekranlarında, gazete sayfalarında ve adeta sokak duvarlarına dönüştürülen sosyal medyanın meydanlarında kuruluyor... Meydanlar darağaçlarıyla dolu ve bir günde binlerce insan idam ediliyor.

Savunma hürriyeti gasbediliyor!

Marjinal duruşu ve savunma metoduyla tanınan dünyaca ünlü Avukat Jacques Verges’ten bahsetmek istiyorum...

Çakal Carlos, Tarık Aziz, Roger Garaudy, Miloseviç ve daha nice devlet başkanlarının avukatlığını yapan Verges, Filistin ve Kızıl Ordu militanları ve Alman Nazi subaylarının da davalarını da üstlenmişti... Verges, kopuş davaları kuramının ilk uygulamacılarından biri olarak bilinir ve sisteme karşı duran bir savunma anlayışıyla dünyanın dikkatini çeker...

***


Kimilerince ‘avukatların piri’ kimilerince de ‘şeytanın avukatı’ ya da ‘terörün avukatı’ olarak adlandırılır... Ve dünyada tanınmasına ise Cezayirli kadın direnişçi ve halk kahramanı diye bilinen Djamila’nın avukatlığını üstlenmesi neden olur...

Djamila yani Cemile kimdir?

1957 yılında Paris’te Cezayir için özgürlük isteyenlerin eylemlerinde cebinde iki mektupla yakalanan, ‘Direniş Çiçeği’ diye Arap dünyasında simge bir isme dönüşerek efsaneleşen yirmi yaşında genç bir kızdır...

Fransız istihbaratınca 47 gün işkenceye alınan ama bir türlü konuşturulamayan ve sonunda idama mahkûm edilen Cemile’nin avukatlığını üstlenmesi ve idam cezasını müebbet hapse çevirtmesi Verges’in ilk hukuki zaferidir...

***


Verges, Cezayir’in bağımsızlığına kavuşmasının ardından özgür kalan Cemile ile 1962 yılında evlenir, Müslüman olur ve Mansur ismini alır... Daha sonra Cemile ile birlikte Çin’e giden Verges dostu Mao’yu ziyaret eder...

Birkaç yıl sonra ‘Cezayir’deki devrimin çizgisinden çıkıp savrulduğu‘ gerekçesiyle Cemile’yi ve Cezayir’i terk eder...

***


Ve Irak, ABD tarafından işgal edildikten sonra Saddam Hüseyin’in avukatlığını üstlenmek isteyince gazetecilerin; “300 bin insanı öldürmekle suçlanan bir insanı savunmakta bir sorun görmüyor musunuz?” Sorusuna Verges;

- Bu sayı beni şaşırttı. Ben Irak’ta ambargo yüzünden ölen 500 bin çocuk olduğunu biliyordum! cevabını verir...

***


Verges adaletin yerini bulabilmesi için büyük bir sessizliğe gerek olduğunu savunur ve der ki;

- Bir suçluyu linç etmeden mahkemeye taşırsanız, onu bu suça yönelten unsurları, akıl sağlık durumunu ve gizli kalmış gerçekleri ortaya çıkarma şansınız vardır. Bir avukat ayırt etmeden herkesi savunmak zorundadır. Onun işi onları affetmek ya da gerçekleri değiştirmek değil, gerçekleri ortaya çıkarmaktır. Eğer canavar deyip geçersek, onun bu suçu neden işlediğini öğrenme fırsatını kaçırırız. Böylece aynı yoldan gitmek isteyen insanları durdurabilme şansımız kalmaz. Canavar deyip hemen asarsak, onu anlama fırsatını kaçırmış oluruz. Anlamak affetmek demek değildir. Anladıktan sonra da bir insanı sert bir şekilde cezalandırabilirsiniz.

***


Evet, bu ülkede ne acıdır ki, kimsenin kimseyi anlamaya niyeti yok... Ve her problemi siyasallaştırarak siyasi bir kavgaya dönüştürüp ötekileştirerek, kriz ve suçlar senaryolarından geçinerek siyasi zafer elde etmeyi sanatlaştırmaktayız!

Kimilerine göre adaletin ilk görevi suçluyu, kimilerine göre de suçsuzu bulmaktır!

Yargının bir adım ötesinde giderek ve ‘saldırarak savunma’ stratejisiyle bir ülkeye adalet gelmez aksine adalet ölür...

Adalet gürültü değil sessizlik ister!

DİĞER YENİ YAZILAR