Firari hayaller

Haberin Devamı

Ülke gündemini yine basın savaşları işgal etti... Herkes birbirine soruyor: Hangisi doğru?

Bilinmeli ki, basın da insana benzer...

İnsan gibi yalan söyleyebilir, iftira atabilir, sözünde durmayabilir, ikiyüzlü davranabilir, hırsızlık yapabilir, dün beyaz dediğine bugün kara diyebilir ve vicdanı olmayabilir...

Böylesine bir insan pek sevilmez...

Peki, böyle bir basın sevilir mi?

Bu ayrımı da okuyan ve izleyenlerin kendisi yapacaktır... Bir karar verecek artık; ya sürekli yalan okuyacak ve izleyecek ya da doğruyu arayıp bulacak!

***


Basın, kendi tarihi boyunca firari hayallerin delisi olmayı çok sevmiş! Sevdikçe en büyük sermayesi olan güveni zedelemiş... Ve sermaye dağını gittikçe eritmiş...

Basın, izm’lerin kalelerinden sayılmış...

Cemil Meriç ise demiş ki:

* Sınıf kavgalarını körükleyenler kendi sınıflarına karşı savaşırlar... İzm’ler bizlere giydirilmek istenen deli gömlekleridir...

Bu ülkede izm’ler uğruna ne kavgalar körüklendi ve kaç kişi delirtildi?

Biliniyor mu?

***


30 bin kişi terörden hayatını kaybetti... Kandil dağını su yoluna çevirenlerden hiçbiri, o dağlarda şehit düşen -Anadolu’da bir köy mezarlığına sessiz sedasız gömülen- bir askerin hikâyesini daha yazmadı!

Dağdakilerin yaşamını destanlaştıranlar bir şehit anasının elini dahi öpmedi! Basın, meçhulün sevdalısı olmuş! Cemil Meriç bu yüzden demiş ki:

* Türk aydını her mevsim bir başka meçhulün sevdalısı...

Yaşadığı çağın tanığından sayılan gazeteciler, yaşadığı çağı adeta mezarlığa çevirmiş...

Ve çatışmaların dağıtım merkezi gibi çalışmaya devam ediyor!

***


Bir asırdan beri sansürden şikâyet ediliyor...

En büyük sansürü kendi kendine uyguluyor ve adına da editoryal özgürlük diyor... Bir haber merkezine bine yakın haber gelir... Ama üçte biri ancak yayınlanır, gerisi çöpe gider...

Peki, çöpe giden haberler neye uğramış oluyor?

***


Basın, sözünde durmuyor!

Markalarına ait reklamlarda adeta bağırıyor ama bağırdığı yere bir şey koymuyor! Boşlukta duruyor! Markasını sloganlaştırıyor...

Ne söz veriyor?

-Bağımsız, objektif, dürüst, tarafsız!

Bağımsızım diyor bağımsız değil... Objektifim diyor objektif değil... Tarafsızım diyor tarafsız değil! İçi boşaltılan ve anlamını yitiren kelimelerin duvarlara yazılan sloganlardan bir farkı kalmıyor...

Sözünden, fikrinden, duruşundan, yani doğrulardan sürekli firar ediyor ve firari hayaller peşinde koşturuyor...

Bu duruşuna da; değişim diyor!

Evrensel basın İlkelerini reklam sloganlarına sıkıştırarak mesele çözülmüyor...

Çözüm: Okuyan ve izleyenlerin duruşundan geçiyor...

Okuyucu ve izleyici de bu yüzden firar ediyor...

DİĞER YENİ YAZILAR