Gazete Vatan Logo

Masum bir ergen bu filmi örnek alırsa hayatı olumsuz etkilenebilir

Kitabı olay yaratmıştı; şimdi sıra filminde. Cuma vizyona giren Grinin Elli Tonu ile birlikte deyim yerindeyse yer yerinden oynadı. Filmin 14 Şubat haftasına denk gelmesinin pek isabetli olduğu aşikar. Sözünü sakınmayan kadın Billur Kalkavan okurlarımız için gitti, izledi ve yazdı...

Masum bir ergen bu filmi örnek alırsa hayatı olumsuz etkilenebilir

Gazeteden beni aradıklarında "gazetemizde şu şu konuyla ilgili bir yazı yazıyoruz, sizin de fikrinizi almak istedik" türünde birşeyler duyacağımı zannederken bana Grinin Elli Tonu filmini yazmamı istediklerini söylediğinde "hah" dedim "Tabii film cinsellik üzerine ondan beni aradınız." Ne zaman cinsellik mevzu bahis olsa Billur aranır, nedeni de Billur'un bu konuda rahat olması ve konuşabilmesi. Alıştım bu duruma aslında ve hoşuma da gidiyor. Neden derseniz, sadece ülkemizde değil, tüm dünyanın en büyük tabusu olan, hayatımızın en önemli parçası, varoluş sebebimiz, herkesin konuşmak isteyip de utanmaktan dolayı gıkını çıkaramadığı, bizi mutlu etmesi gerekirken bir sürü mutsuzluklara sebep olan CİNSELLİK'i kafaya takmış olmam. Sanki kolumuz bacağımız ya da böbreğimizi konuşabildiğimiz kadar kolay ve rahat konuşabilmem ve bu konuda insanlara yardımcı olabilmek için senelerdir TV'lerde yaptığım her programda muhakkak ve ısrarla cinsellik konusuna yer vermem.

İnsanları gözlemlemeyi fazlaca sevmemden ve bana bahşedilen inanılmaz merak huyum yüzünden çocukluğumdan beri tonlarca soru sordum tanıdığım tanımadığım herkese. Her konu hakkında ama en çok da cinsellik ile ilgili. Sanırım astrolojik haritamın bunda büyük etkisi var. İlgilenenler anlayacaktır ben bir akrep burcuyum, yükselenim de koç. Bu şu demektir... Akrep ve Koç'un gezegenleri Mars'tır. Mars da aşk, savaş, cinsellik, güç, eylem gezegenidir. Yani sonuç kaçınılmaz! Bir de buna benim ben olmama izin veren, süper eğitimli, medeni, her konuyu rahatça konuşabileceğiniz ebeveynleriniz olunca iş kolaylaşıyor. Neyse burada konu ben değilim, belki bir gün bir kitap yazmaya cesaret edebilirim. Kitabın ben öldükten sonra yayımlanması şartıyla tabii.

Haberin Devamı

Sinema salonu çıtır kız kaynıyordu

Gelelim filmimize... Sinemaya gittiğimde bana tüm seansların biletlerinin günler öncesinden ve çoğunlukla internet üzerinden satıldığı söylendi. Nasıl yani? Haftada en az 2-3 filme gittiğim CKM bana bir yer bile bulamıyor. "En önde bir kişilik yer var" dedi kız, midem bulanarak nasıl seyredeceğimi düşünürken göz kırptı ve beklememi söyledi. Tam o sırada 3 çıtırın biletlerini iade ettiğini gördüm. Meğerse kimlikleri yanlarında olmadığı için girememişler. Gay bir çift ve ben biletleri kaptık. Aldım mısırımı girdim filme. Şöyle bir etrafa baktım, bakalım kimler gelmiş diye. Ben ve gay çift hariç tüm salon çıtır dolu. O kadar çok kızı bir arada görmek hoşuma gitti. Kızlar daha meraklı ve rahat ya, kankiler toplanmış gelmiş.

Haberin Devamı

Bu arada bir yurt dışı seyahatimizde uçağa binmeden almıştım kıyamet koparan kitabı... Hani uçakta rahat okunacak hafif bir eser olduğundan. Uçakta başlayan maceram, kitabı 2 günde bitirmemle son buldu. İtiraf edeyim uzun bir zamandır, arada insana gına getirtecek kadar pornografik bir şey okumamıştım. Konusu etkilemedi fazla, sadece seks yetti. Rahatsız etmedi de ikinci kitabı alma gereği duymadım, bunu da kütüphaneme koymaktansa birine verdim sonradan.

Kitabın aksine film çok efendi

Aklıma da gelmişti kitabı film yapmak isteyecekleri de "ancak porno olur bundan" diye düşünmüştüm. Amerika'da bile gösterilemez yani. Gel gör ki filme bayıldım. Kadın bir yönetmenin elinden çıkmış olduğu belli olan eli yüzü gayet düzgün bir film. Erkek biri yönetseydi işte o sinemalarda gösterilemeyen film olurdu. İyi seçim olmuş İngiliz Sam Taylor-Johnson. Yaş sınırı anlaşılır ve gerekli. Hayatta cinsellikle ilgili bilgisi olmayan, tecrübesiz masum bir ergenin bunu örnek alması hayatını olumsuz etkileyebilir. Ama bu filmi gören çıtırlar da şu anda kara kara düşünüyorlardır, "biz nasıl böyle birini bulabiliriz acaba" diye.

Haberin Devamı

Kast mükemmel. Yabancı polisiye dizisi meraklıları bilir, The X Files'ın Gillian Anderson'ın oynadığı The Fall dizisini. Oradaki seri katil Paul Spector burada karizmatik, yakışıklı, zengin ve fantezi dolu Christian Grey. Asıl adıyla İrlandalı aktör Jamie Dornan ve yıllarca izlediğimiz Miami Vice dizisinin yakışıklısı Don Johnson'la aktris Melanie Griffith'in kızı Dakota Johnson başrolde. Asıl oğlan ilah gibi olmasa da seksi ve erotik bir yakışıklı, kızımız ise yer yer babasını çok andırsa da muhteşem mavi gözleri ve şahane vücudu olan bir masume. Bence aralarındaki kimya gayet uyumlu, ikna oldum yani. Film kitap gibi acımasız değil bilakis bir aşk filmi.

Haberin Devamı

Oğlan acı bir çocukluk geçirmiş ama süper bir çift tarafından evlatlık edinilmiş, gizemli, hafif karanlık biri. Çocukken çektiği acılar, kötü hatıralar tarafından yoğrulmuş hırsı onu acayip başarılı bir işadamı yapmış, ultra zengin olmuş. Kız da üniversitede İngiliz Edebiyatı son sınıfta olan masum, alelade bir kız, hatta bir de üstüne bakire. Okulun mezuniyet dergisine röportaj yapmak için (arkadaşı hastalanınca onun yerine) Christian Grey'e gidiyor, orada başlıyor her şey.

Kitabın aksine film çok efendi. Yıllar önce Sharon Stone'u ilahlaştıran 92 yapımı Temel İçgüdü bundan çok daha AYIP bir filmdi diyebilirim. Tamam fantezi var ama daha çok ağızda, eylemde çok az. Yok poposu gözükmüş yok çok çıplaklarmış falan gibi bişeyler duydum da, olmasın mı?

Kızcık tabii ki aşık oluyor çünkü adam sadece fantezi makinası değil. Düşünceli, cömert, sahiplenici, yakışıklı, tatlı ve seksi. Kim istemez ki öyle birini. Kıza ben romantizm sevmem, aşık olmam, emrederim, kölem olacaksın falan diyor da iş öyle kolay değil. Kızın masumiyeti, doğruluğu, tatlılığı ve sıradan güzelliği çok çekici. Daha fazla yazmayayım artık yoksa sonunu anlatıvereceğim. Şunu söyleyeyim, şimdi ikinci kitabı okumak ve ikinci filmi beklemek istiyorum. Gidin, korkmayın! Açık bir kafayla hayatta her tür insanın ve durumun olduğunu kabul edersek çok keyifli bir film...