Geleceğin klasikleri

Nişantaşı’nda sıklıkla ziyaret ettiğim bir iletişim ajansının ofisi belki de ilk defa bu kadar farklı bir gece için baştan aşağıya yeniden tasarlanmıştı. Kapıdan içeri adım atar atmaz karşıma çıkan uzun, beyaz perdeler geceye özel hazırlanan sürprizleri bir süre daha gizli tutarken etraftaki heykeller, gecenin konseptine göz kırpıyordu.

Geleceğin  klasikleri

Bir süre sonra perdeler açıldı ve İsviçreli ünlü saat üreticisi Swatch’un ‘Future Classics’ temalı SKIN Irony koleksiyonunun tanıtılacağı davet için özenle hazırlanan uzun masada yerlerimizi aldık. Tanınmış şeflerden Hazer Amani’nin koleksiyonun hikayesinden esinlenerek hazırladığı sıra dışı menüyü deneyerek başladığımız gece, hem Swatch hem de saatçilik sektörü üzerine keyifli sohbetlerle renklenerek devam etti. Gecenin sürprizlerinden ilki, sadece 5.8 milimetre kalınlığındaki 8 modelden oluşan SKIN Irony koleksiyonunu herkesten önce deneme şansına sahip olmamızdı.

Bir diğer sürprizse gecede sahne alarak misafirlerin enerjisini yükselten Akın Sevgör’dü. Fi dizisinden aşina olduğumuz tınılar eşliğinde denediğim koleksiyondaki favorimse altın rengindeki paslanmaz çelik kasa ve kordonuyla herkesin beğenisini kazanacağına emin olduğum SKINLINGOT adlı modeldi.

Haberin Devamı

Markanın bu incelikteki bir saatin içerisinde onlarca parçadan oluşan ve uzun yıllar boyunca sekteye uğramadan çalışacak bir mekanizmayı sığdırabilmesi başlı başına önemli bir gelişmeyken bu saat modellerinin bir hayli ulaşılabilir fiyatlarla satışa sunulması da dikkat çekiciydi.

İsviçre’de başlayıp bileklerimizde biten heyecan ve stil dolu Swatch macerasını yeniden andığımız geceden geriye markanın bugüne kadarki en iddialı koleksiyonlarından birisinin moda editörleri, gazeteciler ve oyunculardan oluşan davetlilerde yarattığı heyecan ve klasiği geleceğe taşıyacak tasarımlar kaldı.

Yüzde yüz Vogue

2010 yılında Türkiye’ye merhaba diyerek moda yayıncılığının efsanelerinden birini Türk modaseverlerle buluşturan Vogue Türkiye, Haziran ayında yüzüncü sayısını kutlamanın heyecanını yaşıyor. Ben de bu yüzüncü sayının şerefine Vogue Türkiye ile tanışma hikayemi sizinle paylaşmak istedim. Ufak bir alışveriş kaçamağı için gittiğim İstinye Park’ın açık alanında moda tasarımcısı Hüseyin Çağlayan’ın sesiyle “Bence Vogue” kelimeleri yankılanıyordu. Henüz kurulan tanıtım alanının önüne gidip burada ne olacağını sordum. Çalışanlar, bir saat sonra derginin ilk sayısının hem de henüz raflara çıkmadan önce numaralandırılmış bin özel kopyanın satışının yapılacağını söyledi. Aklıma gelen ilk şey tabii ki sıradaki yerimi almak oldu; ancak, benim bile tahmin etmediğim bir şey vardı. Etkinlik saatinden çok önce geldiğim için henüz dergi almak için alana gelen hiç kimse yoktu ve ben kendimi daha sonra yüzlerce kişiye ulaşacak ‘Vogue kuyruğunun’ en ön sırasında buldum. Arkamdaki kuyruk pek çok şık giyimli kadın sayesinde giderek uzarken satış başladı ve ilk sayıyı satın aldım. Sonrasında bu hikaye uzun süre konuşuldu, belki de pek çok moda severin benimle tanışmasına aracı oldu.
Yıllar içerisinde pek çok öncü adım atan bu yayının Türkiye’deki ilk okuru olarak yüzüncü sayıyı bir kere daha buradan, bu anıyı sizinle paylaşarak kutlamak istedim.

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR