Gazete Vatan Logo

Kar ve İnci’nin sırrı...

Yazar Nihan Kaya, yeni romanı “Kar ve İnci” ile okuyucuyu psikolojiden felsefeye, müzikten resme uzanan içsel bir yolculuğa çıkarıyor...

Kar ve İnci’nin sırrı...

Yazmaya okuma yazmayı öğrenir öğrenmez başlayan, altı yaşında iken kendisini geliştirme ve ifade etmenin en mükemmel yolunun yazarlık olduğuna zihninde karar veren, ilk romanını 17 yaşında yazan ve yazmayı basit bir heves değil de, bir var olma biçimi olarak gören bir şahsiyet Nihan Kaya. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitiminin ardından, Essex Üniversitesi’nde Psikanalitik Çalışmalar Merkezi’nde yüksek lisans, King’s College London’da doktorasını tamamladıktan sonra yurda dönen yazarın, bir taraftan M.Proust, H.Bergson, C.G.Jung, F.Chopin diğer taraftansa A.H.Tanpınar, H.Yavuz, P.Safa, Dede Efendi ile ilgileniyor olması da bu nedenle bir tesadüf değil.

“Yazma Cesareti”ne hepimiz sahip olabiliriz...

Nihan Kaya’nın 2013 yılında Ayrıntı Yayınları‘ndan çıkan Yazma Cesareti adlı kitabı, C.G.Jung ve Herbert Read’in tezlerinden yola çıkarak ve fakat onları harikulade bir şekilde çeşitlendirerek, sanatta ve özellikle edebiyatta yaratıcılığın doğasını açıklamaya giriştiği bir kaynak kitap/başucu kitabı olma özelliği taşıyor. Yaratmak ve yazmak için gereksinim duyulan enerjiyi kitabında Nihan Kaya ‘sanat enerjisi’ olarak nitelendiriyor ve bu enerjiyi daha ayakları yere basar hale getirmek için yatay ve dikey kavramları üzerine yoğunlaşıyor. Kişinin günlük, rutin, okul, aile, iş hayatı ve orada gerçekleştirmekle yükümlü olduğu klişelere bağlı ‘yatay hayat’ ile onun tam da karşıtı olan, daha derin, ayrıntılı, anlamak/anlamlandırmak için belirli bir zaman/emek/çaba göstermek ve sebat etmek durumunda olunan dikey hayatın karşıtlıkları ve yaratıcılık üzerindeki etkileri üzerinde duruyor.

Haberin Devamı

"Yazar, duyarlı olduğu için daima derinlikli metinler üretmeye çalışıyor."

Yalnızlık ve anlaşılamama hissi...

Nihan Kaya adeta Doris Lessing’in “To Room Nineeten” adlı öyküsünün mottosundan yani “Yaşam kadın-erkek herkesin kendine ait bir oda edinme uğraşıdır” hareketle geçtiğimiz aylarda Ayrıntı Yayınları‘ndan çıkan son romanı Kar ve İnci’deki karakterlerini bu ilke doğrultusunda, “sarmal kurgu” ile sunuyor. Tıpkı Japon Romancı Kenzaburo Oe’nin “Kancanın ucundaki balığın sonsuz acısını hissetmek ve anlatmak için yazar oldum” demesi gibi Kaya da başkalarının acılarına duyarlı olduğu ve sürekli “anlatacak bir şeyleri” olduğu için daima derinlikli metinler üretmeye çalışıyor.

Haberin Devamı

Nihan Kaya tüm öykü ve romanlarında daimi olarak; farklı şekillerde yaşanabilen bir yalnızlık durumu ve anlaşılamama hissine vurgu yapar. Bu evrensel ve çağları aşarak gelen, C. G. Jung’un deyimiyle “kolektif bilinçdışımızın” bize-yoruma göre değişen-bir lütfu veya gazabıdır. Kar ve İnci’nin girişinde Hallac-ı Mansur’dan alıntılandığı gibi; “Cehennem, acı çektiğimiz yer değildir; acı çektiğimizi kimsenin bilmediği yerdir.” İşte belki de asıl önemli olan acılarımıza ‘rağmen’ yaşamak, onlarla olgunlaşmak ve Albert Camus’nün Sisifos Söyleni’nde betimlediği gibi tekrar yuvarlanacağını bile bile taşı dağın tepesine çıkarmaya ara vermeksizin devam etmektir. Tıpkı Nihan Kaya’nın romanlarının da bizlere bu imkanı ve hissi oldukça doyurucu bir şekilde tekrar tekrar sunması gibi...

Haberin Devamı