Gazete Vatan Logo

Kanserden nasıl korunuruz?

Dünyaca ünlü uzman Dr. Gaynor VATAN'a anlattı

Amerika’da kanser tedavisinde geliştirdiği yöntemle büyük başarı kazanan New York Strang Kanser Önleme Merkezi Direktörü Dr.Mitchell Gaynor VATAN’a kanserden korunma ve bu hastalığın tedavisinde son dönemdeki gelişmeleri anlattı:

Başlarken...

KANSERLE ilk karşılaştığımda 15 yaşındaydım. Anneme meme kanseri teşhisi konmuştu. O günlerde kullanılan teknolojiler erken teşhise imkan vermiyordu ve biz de oldukça geç fark ettik annemin durumunu. Hastalık ilerlemişti, ameliyatının peşi sıra İngiltere’ye gittik, ameliyat sonrası tedavilerini orada oldu. İngiltere, o yıllarda kanserle savaşta bugün olduğundan çok daha başarılıydı ve bugün hala meme kanseri tedavisinde en çok kullanılan ilaç Tamoxifen’i de yeni bulmuşlardı.

Annem bu ilaci kullanan ilk 4 bin kişiden biriydi, bir tür denek yani. Ve tüm çabalarımıza rağmen onu kaybettik. Henüz 20 yaşımı doldurmamıştım. Bundan 3 yıl önce kanser beni de ziyaret etmeye yeltendi. Hayatımın ilk mamografisini ablamın zoruyla çektirmiştim. Çok sevgili radyoloğum Dr.Elif Peker (EMAR görüntüleme merkezi) tarafından neredeyse görülmesi imkansız boyutlardayken teşhis edildi ve Prof. Dr. Mahmut Müslümanoğlu’nun maharetli elleri tarafından çıkartıldı.

Sevgili doktorum Prof. Ahmet Öber de bundan sonraki tedavilerimi ve kontrollerimi ele aldı. Tam ohhh derken ardım sıra ablama yumurtalık kanseri teşhisi konuldu.

İşte ben tüm bunlarla mücadele ederken dünyanın en iyi onkologlarıyle tanıştım, en iyi doktorlarıyla saatlerce konuştum ve onların bana aktardığı bilgilerini, deneyimlerini, yapılan araştırmaları, kanserle ilgili son gelişmeleri sizlerle de paylaşmak istedim. Size tanıtmak istediğim ilk doktor Cornell Üniversitesi onkoloji uzmanı Dr.Mitchell Gaynor... Gecen hafta Dr.Gaynor’ın New York’taki huzur dolu ofisinde, elimde enfes bir yeşil çay karışımı, kulağımda müzik sisteminden yayılan okyanus dalgalarının sesi ve gülümseyen kanser hastalarıyle beraberdim. Dr. Gaynor kanser tedavisinde holistic (doğanın bütünlüğüne inanan) yaklaşımın, klasik kanser tedavileri (kemoterapi, radyoterapi) ile harmanlanması gerektiğine inanan bir bilim insani.

En fazla 9 ay yaşarsın denilen Marie, son bir umut Dr.Gaynor’ın kapısını çalıyor “Sana öleceksin diyen doktorlar, kendilerinin ne gün öleceklerini biliyorlar mı acaba? Yapılacak çok şey var, lütfen vazgeçme dedi Dr.Gaynor” diyor Marie. Vazgeçmedim ve bu sağlıklı olarak karşılayacağım 7’nci yeni yılım olacak...

Dr.Gaynor, kanserin başlıca sebebi nedir?

En önemli sebeplerinden biri üzerinde yaşadığımız dünyayı zehirlemiş olmamızdır ve hızımızı kesmeden zehirlemeye devam ediyoruz. Ben bugün dünyada kanser salgınının olduğuna inanıyorum. Amerika’da her üç kişiden biri kansere yakalanıyor. Rakamlar gerçekten çok yüksek.

Washington Üniversitesinden Dr. Mary King’in yaptığı araştırmanın sonucu bize gerçekleri daha iyi gösterebilir. Dr. King yaptığı çalışmada 1930’lara geri gitti, döneme ait kan örneklerini inceledi ve ne buldu dersiniz? 1940 yılından önce doğanların meme ve yumurtalık kanserine yakalanma riskleri günümüze göre 3 kat daha azdı, çünkü dünyamız çok daha temizdi. Özellikle İkinci Dünya savaşından sonra artan plastik kullanımı, kimyasallar ve yaşamımızı kolaylaştıran buluşların gündelik hayata girmesiyle, dünyamız zehirlenmeye başladı. Hepimiz şuna benzer cümleler ya duymuşuzdur ya da kurmuşuzdur. “Benim dedem günde 3 paket sigara içerdi, bir oturuşta bir tencere yemek yerdi, 90’ına kadar da taş gibiydi.”

Eminim öyleydi ama unutulmaması gereken bir nokta var... Sizin dedenizin yaşadığı dünya ile bugünkü dünya aynı değil... Dedeniz bugün yaşayıp 3 paket de sigara içseydi pek taş gibi olamazdı inanın bana...

Peki genetik mirasların rolü yok mu?

Tabiî ki var ama bugün Amerika’da rastlanan meme kanserlerinin sadece yüzde 8’i genetik. Kalan %92 neden kanser oluyor dersiniz?

Gidebilecegimiz başka bir dünya olmadığına göre ne yapmamız gerekiyor?

Dünyamızı ve bedenlerimizi temizlemeliyiz, tek yol bu. Unutmayın çevrenizde her ne görüyorsanız, hepsi bir şekilde vücudunuza girmeyi başarıyor. Kullanılan tüm kimyasallar, böcek ilaçları, tarımsal ilaçlar, gazlar ve daha pek çok toksin derimizden, ağzımızdan, solunum yollarımızdan bedenlerimize sızmaktadır. Siz hayatınızda hiç sigara içmemiş, yağsız yemiş, ya da kimyasal bir alanda çalışmamış olabilirsiniz ama hala kansorejen dolu bir gezegende yaşıyorsunuz...

Önemli olan riski azaltmak

Sizlere sunacağım Kanserden korunma programını uyguladığınız takdirde, hayat kalitenizdeki yükselişi fark edeceğinize eminim. Hayatınızın herhangi bir döneminde bir onkolog muayenehanesinde oturma ihtimalinizdeki inanılmaz düşüş olacaktır. Hepimiz evlerimizden çıkarken kapılarımızı hırsıza karşı kilitliyoruz değil mi?

Bu bize hırsız girmeyeceğinin garantisini vermiyor ama riski azaltıyoruz, ya da araba kullanırken emniyet kemerlerimizi takıyoruz, bu da bize bir kaza anında kesin kurtuluş garantisi vermiyor ama yine de ölüm riskini düşürüyor. İşte sizlere sunacağım yolları kullanarak yapmak istediğim budur, kansere yakalanma riskini en aza indirgemek.

Kanser aniden ortaya çıkan, bizi faka basan bir hastalık... Vücutaki oluşumu birden bire midir?

Kanser vücudumuzda su aşamalardan geçerek ortaya çıkar: Prokanserojen + kanserojen, başlagıç devresi, yükselme devresi, ilerleme devresi, kanser, yayılma devresi...

Her devrede farklı roller oynayan faktörler vardır ama sigara bu devrelerin bir kaçında birden etkendir. Kanseri başlatan her kimyasal elementi kanserojen diye isimlendiriyoruz. Bunları çevremizdeki böcek ilaçları, petrol ve petrol yan ürünleri, ısınma amaçlı salınan dumanlar, sigara dumanı ve güneşin yaydığı ultraviyole (UV) radyasyonu olarak sayabiliriz. Prokansorejenler ise, etkili olabilmek için vücudumuzda bulunan bir enzime ihtiyaç duyan elementlerdir.

Bu enzimi alamazlarsa zararsızdırlar. Örneğin benzopren sigaranın ihtiva ettiği bir maddedir ama tek başına kanserojen değildir. Tehlikeli hale, ihtiyacı olan enzimlerle buluştuğunda gelir. Ve biz bu zararlı karsılaşmayı doğru besin maddeleri kullanarak durdurabiliriz. Yukarıda sözünü ettiğimiz benzoprenin kanserojene dönüşmesini engelleyebilecek besinler yeşil çay ve köridir.

Başlama devresine geçişle birlikte DNA hücrelerinde deformasyonlar başlar. Yükselme devresinde, bir çok farklı etken bozulmuş olan DNA hücresinin kanserleşmesine yol açar. Hormonlarımız, kronik iltahaplar, enfeksiyonlar bu etkenlerdendir. Ayrıca yağ oranı yüksek beslenmenin meme, prostat ve kolon kanserlerine yol açabileceği araştırmalarla kesinlik kazanmıştır.

Küçücük bir kanser hücresi nasıl oluyor da 3-4 ayda insanı öldürebiliyor?

Bir insan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre vardır ve bir saldırı anında kendini savunmaya programlanmış bedenimiz adeta bir kanser savar makine gibi calışır.

Ama bazen bu programlamayı bozan etkenler devreye girer ve hücresel bazda kanser başlar. Kanser hücreleri, normal hücrelerden çok farklıdır. Şimdi size minik bir hücrenin olgunlaşma serüvenini aktarmak istiyorum.

Hücreler yaşamlarının başlangıcındayken, farklılaşmamışken, vücudumuzda gereken faaliyetleri yapamazlar. Ne zaman ki farklılaşırlar her biri kendi alanlarını seçerler ve artık karar değiştirme şansları yoktur. Böylece sinir hücreleri, kemik hücreleri, kas hücreleri vb. oluşmaya başlar. Fakat bazen bu yeni hücreler hiç olgunlaşamaz, kendi alanlarını seçemezler ve kanserleşmeye başlarlar.

Bir süre sonrada kan dolaşımımıza girerler. İşte kanda yapılan kanser taramalarında bu genç hücreler aranır. Bunlara “anaplastik” hücreler denir. Ayrıca kansere dönüşen 3 farklı hücre türü daha mevcuttur. Bunlar Dysplasia, Hyperplasia ve Metaplasia’dır. Bu formlardan birisinin oluşması halinde bedenimizde hasarlı DNA taşıyan kanser hücreleri çoğalmaya başlamış demektir.

Burada devreye bağışıklık sistemimiz girer ve bu kanser hücrelerini kendi savunma mekanizmalarıyla bloke etmeye çalışır. İşte besinlerle sağlanan fayda burada başlar.

Savunma hatlarını sağlam tutmak, kuvvetini arttırmak doğru beslenme programıyla mümkündür. Aksi takdirde saldırgan tahmin edebileceğinizden çok hızlı şekilde vücuda yayılır...

Klasik ve ‘holistik’ tedaviyi harmanladı

New York Strang Kanser Önleme Merkezi Direktörü Dr.Mitchell Gaynor, aynı zamanda Cornell Üniversitesi’nde görev yapıyor. Kendi adını taşıyan Gaynor Interactive Oncology merkezinin de kurucusu. ABD Savunma Bakanlığı Göğüs Kanseri Alternatif tedavi merkezinde görev yaptı. Sass Tıp Araştırmaları Derneği’nin danışma kurulu üyesi. Holistik tedavi yaklaşımını geliştiren Gaynor, doktora sonrası çalışmalarını moleküler biyoloji konusunda yaptı. Kanserle ilgili çok satan 3 kitabın da yazarı.

- Healing Essence: A Cancer Doctor’s Practical Program for Hope and Recovery (Kodansha)

- Dr. Gaynor’s Cancer Prevention Program (Kensington Publishing Corporation)

- The Healing Power of Sound: Recovery Life-Threatening Illness Using Sound, Voice and Music (Shambhala).

BU DİZİDE NELER BULACAKSINIZ?

- Kanser nasıl oluşur?

- Kanserden yüzde 100 korunmak mümkün mü?

- Hayatınızda hiç sigara içmeseniz, hep yağsız yeseniz yine de kanserojen dolu bir gezegende yaşıyorsunuz...

- Yeşil çay ve kırmızı renkli gıdalar kanseri uzak tutmaktaki 1 numaralı dostlarınızdır.

- Mantar niçin kanserin en önemli düşmanlarından biridir?

- Dünyada kansere yakalanmayan tek canlı neden köpekbalığıdır?

- Hangi vitaminler kullanılmalı, nasıl kullanılmalı?

- Bir multivitamin kapsülünün içinde bulunması gerekenler nelerdir?

- Japonya’da ve Fransa’da kanser vakaları niçin az?

- Stres ve kanser bağlantısı nedir?

- Meme kanserinde östrojen seviyesi nasıl düşürülür?

- Sigara tiryakileri hangi vitamin ve minerallerle akciğer kanseri riskini en aza indirebilir?


YARIN

Domatesi çiğ tüketmek yerine pişirerek yemelisiniz.

Kanserle savaşta en etkili bitki: Yeşil çay

Fransızlar neden kansere daha az yakalanıyor?

Haberin Devamı