Gazete Vatan Logo

Kadınlara bir darbe daha!

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) iklim değişikliğinin, kadın erkek eşitsizliğini artırarak, kadınları erkeklere oranla daha fazla etkileyeceğini bildirdi.

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) “Değişen Dünyayla Yüzleşme: Kadınlar, Nüfus ve İklim” raporunu yayınladı. Rapora göre, tehlikesini giderek artıran ve tüm dünyayı etkisi altına alan iklim değişikliği, sadece yaşamları tehlikeye atmakla ve geçim kaynaklarını yok etmekle kalmayacak, zenginler ve yoksullar arasındaki uçurumu daha da kötüleştirecek, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizlikleri de artıracak. İklim değişikliğinin kadınları, erkeklerden daha farklı etkileyeceği bildirilen raporda, “Kadınlar iklim değişikliğine karşı en savunmasız gruplar arasındadır. Bunun bir nedeni birçok ülkede tarımsal işgücünün büyük çoğunluğunu oluşturmaları, diğer nedeni ise gelir getirici fırsatlara daha az erişime sahip olma eğilimleridir. Kadınlar haneleri idare etmekte ve aile üyelerinin bakımı sorumluluğunu almaktadır. Bu durum genellikle hareket kabiliyetlerini sınırlamakta ve aniden baş gösteren havaya bağlı felaketler karşısında savunmasızlıklarını artırmaktadır. Kuraklık ve düzensiz yağışlar kadınları evleri için gıda, su ve enerjiyi güvenceye almak için daha fazla çalışmaya zorlamaktadır. Kız çocukları, annelerine bu görevlerde yardımcı olmak adına okulu bırakmaktadırlar. İşte bu mahrumiyet, yoksulluk ve eşitsizlik döngüsü de iklim değişikliğiyle etkili mücadele için gerekli sosyal sermayeyi temelinden çürütmektedir” denildi.

-EŞİTSİZLİK DİRENCİ ZAYIFLATIYOR-

Toplumsal cinsiyet, çiftçilik ve iklim değişikliği arasındaki yakın ilintinin daha fazla analiz edilmesi gerektiği belirtilen raporda şunlar kaydedildi:
“Kadınlara karşı marjinalleştirme ve ayrımcılık ve de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kalkınmayı, sağlığı, hakkaniyeti ve genel insan refahını engelleyici etkilerine gereken dikkatin verilmemesi, bir bütün olarak, ülkelerin iklim değişikliğine karşı dirençlerini zayıflatmaktadır. Söz konusu direncin ortaya çıkması ve serpilmesi en muhtemel toplum yapısı tüm insanların okula gittiği, sağlık hizmetlerine erişebildiği, kanun önünde eşit korunma hakkına sahip olduğu ve kendi yaşamlarını ve yaşadıkları toplumun ve ulusun kaderlerini yönlendirme süreçlerine tam katılımlarının gerçekleştiği bir toplumdur. Direnç, aynı zamanda, kültüre de yerleşmiş köklere sahiptir ve birçok gelenekte bulunan ihtiyaç halindeki kişilere cömertlik gösterme ve felaketler karşısında dayanışma davranışları buna güzel bir örnektir.”

-İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİ DİZGİNLEMEK: UYUM-

Raporda, iklim değişikliğinin önüne geçebilmek için ise, “gerçekçi çözümlere” işaret edilerek, “anında, yakın ve uzun vadede” faydalar getirecek üç alan ortaya koyuluyor:
“Uyum, hemen şimdi ve uzun süreli: Küresel sıcaklıklar çoktan tırmanışa geçti ve artık yüzleştiğimiz değişime uyum sağlamaktan ve ileride meydana gelmesi muhtemel değişimlere karşı hazırlıklı olmaktan başka çaremiz yok. Sıcaklıkların on yıllar ve deniz seviyelerinin ise muhtemelen yüzyıllar süresince yükseleceği öngörüldüğüne göre uyum sağlamayı öğrenmek ve iklimde süregelen değişimlere karşı daha dirençli olabilmek hem acilen hem de uzun vadede atılması gereken adımları içermektedir. Halbuki uyum; donör ülkelerin, bankaların veya kurumların gelişmekte olan ülkelere bir şekilde sunabilecekleri bir olgu değildir. Kuşkusuz finansman ve bilgi ve teknoloji aktarımı ilgili çabalar için temel önem taşımaktadır, ancak başarılı ve kalıcı uyumun kendileri de uyum sağlama sürecini yaşayanların hayatlarından, deneyimlerinden ve bilgeliğinden yükselmesi gerekmektedir.

Acil Azaltma: Sera gazlarının küresel salınımındaki artış durdurulmaz ve hemen azaltmak üzere çalışmalar yapılmazsa iklim değişikliğine uyum, bitmek bilmeyen – ve belki de imkansız – bir çaba haline gelecektir. İklim değişikliğine karşı direncimizi oluşturma çabaları salınımları mümkün olduğunca çabuk azaltma ihtiyacından, bugünden itibaren, ayrı düşünülemez.

Uzun vadeli azaltma: Salınımların azaltılması yolunda şiddetle ihtiyaç duyulan ilk başarılı adımlar, büyük ihtimalle, insanlığı onyıllarca ve hatta yüzyıllarca meşgul edecek bir görevin sadece başlangıcı niteliğinde olacaktır: Küresel gönenç yolunda ilerlerken insan faaliyetlerinin küresel atmosferi ve iklimi insanlar için yaşanabilirlikten uzaklaştıracak sonuçlar doğurmasını engellemek gerekmektedir.”

Haberin Devamı