Gazete Vatan Logo

Kadınlar olmadan devrim de olmaz (2)

Sesiyle, endamıyla ve siyasi duruşuyla saygın bir yer edinmiş oyuncu Rutkay Azizle, Çiçek Bar'ın ücra bir köşesinde AST, zamane gençliği, kadınlar, devrim, yeni projeler ve diğer herşey hakkında tatlı-sert bir dost sohbeti...

* "- Beni bırak, cevapları veren sensin. Bunun yolunun devrim olduğunu düşünüyor musun hâlâ?"
"- Hâlâ mı?"

* "- Devrimin yolu iktidarı ele geçirmekten geçiyordu. Süreç kendi kendine oluşmayacaktı, oluşturulacaktı."
"- Bunun demokrasi mücadelesi içinde, parti sürecinde yapılabileceğine inanmıştık Bunun adına ne dersen de. Devrim mi dersin, değişim mi dersin..."

* "- Yani siz silahlı bir mücadeleye inanmadınız?"
"- Hayır, o maceraperest diyeceğimiz buluşmalar içinde olmadım. Ama onlar bizim seyircilerimiz oldular. AST'taki arkadaşlarımla bizim kavgamız, sahne üstündedir. Sahnedeki oyunlarımızla biz bu demokrasi savaşına katkı sağlayabiliriz."

* "- Senin en etkileyici yanlarından biri sesin. Fakat diksiyonunu eleştiriyorlar."
"- Hızlı konuşmamı eleştiriyorlar. Hayatta da fazla tempoluyum galiba. Ama o konuda da dikkat etmem lazım. Eee... Çok konuşmadık mı?"

* "- Dur allahaşkına, nereye gidiyorsun?"
"- Bir saat sonra dersim var. Daha tuzak sorular mı var yoksa?"

* "- Abi allahaşkına ne tuzak sorusu... Buraya öylesine geldim işte. Çiçek'te seni göreceğim diye..."

Tam bu sırada Çiçek barın kapısından Savaş Dinçel giriyor. O da bu saatte yolunu şaşırmış olmalı. Kolundan çekip masaya oturttuktan sonra soruyorum.

"- Rutkay nasıl bir insan sana göre?"
"- Rutkay insan değildir ki... İnsanüstü bir yaratıktır. Ne bileyim yahu, bana mı soruyorsun?"

Bu arada Rutkay Aziz söze giriyor:

"- Senin için söylediğim şeyi, Savaş için de söyleyebilirim. Geç tanıştık ama aradaki farkı kapattık."

"- Ben Rutkay'la iki defa tanıştım. İlkin 1971 Şehir Tiyatrosu'nda. Sonra o Ankara'ya AST'a gitti."

"- Savaş benden eski AST'çıdır."

"- O zamanlar uzaktan merhabalaşırdık. Sonra Kurtuluş dizisinde buluştuk. O Atatürk'ü oynuyordu, ben İsmet İnönü'yü, önce arkadaş olduk, sonra dost... Bir buçuk seneye yakın aynı dizide çalıştık."

* "-İkinizin eğlenceli bir hikayesi vardır mutlaka dizi sırasında yaşadığınız?"
"-Rutkay o sırada yanımda yoktu ama benim komik bir hikayem var. O arada aynı zamanda Rutkay'la 'Bizimkiler' dizisinde oynuyoruz. Ben Lozan'dayım. İsmet Paşa'nın o meşhur imzayı atağı otelde çekim yapıyoruz. Set hazırlanırken lobide dolaşıyorum. Üzerimde redingot, reye pantolon, kafamda silindir şapka, İsmet Paşa kılığında çekimin başlamasını bekliyorum. Otelin kapısından anne babasıyla 12 yaşlarında bir erkek çocuğu girdi. Beni görünce Türkçe bağırmaya başladı: 'Annee. Otelin kapıcısına bak. Şükrü Bey'e ne kadar benziyor'."

* "-Şükrü Bey kim?"
"- Bizimkiler dizinde Şükrü karakterini oynuyorum ya... Adam Roma'daki askeri ateşemizmiş. Tatil için Lozan'a gelmişler. Çocuk da beni görünce..."

FB'nin golü Yılmaz Güneyi unutturdu
* "- Bir dönem mahkemelerin oldu..."
"- Tiyatro kapandı, haciz geldi..."

* "- Haciz derken tiyatrodan bahsediyorsun herhalde?"
"- Evet daha eve gelmedi. (Hehheh) 8 yıl süren yurtdışına çıkma yasağım vardı. Ama keşke yapmasaydım diye bakmıyorum hiçbir şeye."

* "- Barış davasından yargılandın..."
"- Aydınlar dilekçesinden de..."

* "- Bunlar toplumsal birer silkinme gibiydi."
"- Ne diyorsun?.. Hele Ruhi Su'nun cenazesi. Şişli'den Zincirlikuyu'ya kadar binlerce kişi türkülerle yürümüştü..."

* "- Biraz romantik gibi geliyor ama insan özlüyor o günleri değil mi?"
"-1972 1 Mayısı'nı hatırla... Taksim bayram yeri gibiydi."

* "- O günü unutamıyorum. Beşiktaş'tan kamyonlara doluştuk, Taksim'e çıkıyoruz. Ben sinemacılar kamyonundayım. O zaman Yılmaz Güney hapiste.' Yılmaz'a özgürlük' diye bağırıyoruz. Kamyonlar Dolmabahçe'de stadın önünden geçerken, maç varmış o gün... Stattan sarkanlar bağırmaya başladı bizimle. Sonra bütün stada sıçradı. 'Yılmaz'a özgürlük...' Ortalık yıkılıyor. O anda gol olmuş. Aynı insanlar bu sefer goool diye bağırmaya başladılar.
"- Yılmaz filan unutuldu tabii.."

"- Unutulmaz mı abi Fener gol atmış. Çok matraktı."

Cazibesinin kaynağı nereden geliyor?
* "- Giderek politik bildiri haline geliyor bu konuşma. Kadınlar seni neden beğeniyor?"
"- Nereden çıkardın?"

* "- Tevazuyu bırakalım. Belki de kıskançlıktan söylüyorum ama çok yakışıklı sayılmazsın. Yani bir Alain Delon, Cüneyt Arkın değilsin. Kadınları fiziğin mi, oyun gücün mü, sesin mi etkiliyor?"
"- Olaya bütün olarak bakmak lazım. Bu yaşam biçimiyle bağlantılı."

* "- Bu durumda bu etkileme meselesini kabul etmiş oluyorsun."
"- Ne haddime! Ama kadınları kazanmazsan bir yere varamazsın. Hatırla; kadınlar katılmaksızın, kitle hareketi olamaz diyor Lenin."

Haberin Devamı