Gazete Vatan Logo

İzmir davasında karara doğru!

İZMİR Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonlarla ilgili haklarında dava açılan, aralarında CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun da bulunduğu 130 sanığın yargılandığı davanın 8’inci duruşması başladı. Bu duruşmada da tutuksuz sanıkların savunmaları alınmaya devam edildi. Yarın mahkeme heyeti avukatların savunmasını dinledikten sonra tahliye taleplerini değerlendirip bir ara karar verecek.

Geçen yıl Mayıs ve Kasım aylarında polisin gerçekleştirdiği operasyonlarla ilgili, Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun aralarında bulunduğu 2’si aranan, 2’si başka suçtan tutuklu olmak üzere toplam 16’sı tutuklu 130 sanığın yargılandığı davanın 8’inci duruşması, bugün saat 09.30’da İzmir Özel Yetkili 8’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başladı. Başkan Kocaoğlu, her gün olduğu gibi yine adliyeye gelip duruşma salonundaki yerini aldı. Duruşmaya tutuklu sanıklar ile aralarında Başkan Kocaoğlu’nun da bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar, avukatlar ve sanık yakınları katıldı. Başkan Kocaoğlu ve eşi Türkegül Kocaoğlu, adliyeye girişi sırasında vatandaşlar tarafından alkışlarla karşılandı. İlk savunmayı Fen İşleri Daire Başkanlığı’nda görev yapan Hatice Ülkü Markoviç verdi. Markoviç, suç örgütü üyesi olmadığını belirterek, "Suç örgütü eyleminde bulunmadım. Buca Toplu Konut’u yasal olarak yapılmıştır. Ben yasal olarak kurulmuş İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bir çalışanım. İnşaat ruhsatsız değildir. Yapılan plana göre, ayrı bir yangın merdiveni yapma zorunluluğumuz yoktur. Beraatimi istiyorum" dedi. Suç tarihinde belediyede avukat olarak çalıştığını söyleyen Şadıman Karakaş da, ihale komisyonunda hukukçu üyesi olduğunu, kooperatif inşaatında aykırı bir işlem görmediğini söyledi. Belediyede inşaat mühendisi olarak görev yaptığını belirten Ersoy Bozduman da, suçlamaları kabul etmedi. Ayşegül Türk ise, "Belediyede çalışan devlet memuruyum. Ben ihale öncesi evrakların hazırlanmasında yer aldım. İhale yapıldıktan sonra görevim yoktu. Herhangi bir suç örgütü yoktur. Örgüte de üye değilim" dedi. Etüt Proje Daire Eski Başkanı Sedat Baylan da tarafına yönetilen suçlamaları kabul etmedi. Vahdettin Akyol da bilirkişi raporlarının tümünü reddediğini söyledi. İbrahim Kıvılcım ise, "Ben Alaattin Eraslan’ın yanında ücretli olarak çalışan biriyim. İhaleye girmek amacıyla teknik şartnameyi aldım. Fakat İSO 2001 belgesi istendi. Bizim firmanın belgesi olmadığından giremeyeceğimizi anladım. Bunun üzerine Eraslan, ihaleye girecek firmalara malzemelerin olduğunu, kiraya verilmesi konusunda bu kişilerle konuşmamı söyledi. Ben ihalede kimseyi tehdit etmedim. İzmir’in yabancısı olduğum için ihaleye giren firma yetkilisine teklif mektubunu nereye vereceğimi sordum" dedi.

ÜZÜNTÜDEN KİLO VERDİM

Kültürel ve Sosyal Daire Başkanlığı’nda çalışan Sevdiye Erentürk, "24 yıldır temiz siciliyle çalışan bir çalışınım. Üzüntüden 10 kilo verdim, reflü oldum. Antidepresan kullandım. Suç örgütü üyeliğini de kabul etmiyorum. Yaz kampı ile ilgili ihalede herhangi bir kimseye de bilgi aktarmadım" diye konuştu. Yekta Orhan Saydam, "Grand Plaza Şirketi’nde banket Müdürlüğü’nde organizasyon işlerinde yardımcı eleman olarak çalışıyorum. Benim ürünleri sipariş etme gibi herhangi bir görev ve yetkim yoktur. Grand Plaza Müdürlüğü’nde teslim alınan kargo evraklarında imza eksikliği görmüş, bize gönderdiler. Biz de Çağrı Çavuşoğlu ile birlikte alt nüshayı imzaladık. Evrakta sahtecilik suçunu işlemedim. Bizim Fuar Hol 4’te depomuz vardır. Seçim bürolarına soğuk sandviç gönderilmedi" dedi.

AKRABASI KONUŞTU

Başkan Kocaoğlu’nun akrabası Çağrı Çavuşoğlu ise, "Ben de banket görevlisi olarak çalışıyorum. Amirlerimizden aldığımız emirleri uygularız. O dönemde depo sorumlusu müşteki Cem Cevahir Kiraz’dır. İmzaları eksik olan evrakları ikiye ayırdık. Yarısını Yekta, yarısını ben imzaladım. Suç kastımız yoktur. Kiraz, işten çıkarılınca depoya beni verdiler. Depoda bandrolsüz içki vardı. Bu konu hakkında savcılığa ifade verdim" diye konuştu.

SEÇİM BÜROLARINA SANDVİÇ GÖNDERİLMEDİ

Grand Plaza Şirketi’nde banket müdürü olarak çalışan Erkan Tiryaki de, "2010 yılında işime son verildi. Benim görevim, banket hizmetlerini kontrol etmekti. Zaman zaman eleman sayısı artardı. Protokol müdürlüğü ve Grand Plaza Müdürlüğü tarafından yapılacak olan organizasyonlarla ilgili yazılı talimat verilir. Önce etkinliğin yapılacağı yerde keşif yaparım. Talep edilen malzemeler iç yazışma ile yapılmaktadır. Talep formları ben olmadığım zaman yardımcım da imzalar. Depodan tek bir mal bile alınamaz. Belirtilen tarihten bir gün önce benim işime son verilmişti. Soruşturmanın başlamasına neden olan kişi Kiraz’dır. Bana hiç kimse seçim bürolarına mal götürmem konusunda talimat vermedi. Ben de kimseye vermedim. Seçim bürolarına sandviç gönderilmedi. Ben kimseye irsaliyelere imza atmasını söylemedim. Bizim şirkette herkes imza atması için talimat verebilir. Depoya giren her türlü malın giriş çıkış imzasını atma yetkisi depocunundur" dedi.

HAKİMDEN UYARI

Sanığın avukatı ile bir başka sanığın avukatı arasında tartışma çıktı. Tiryaki’nin avukatı yüksek sesle konuşunca, mahkeme başkanı, sesini ayarlamasını istedi. Bunun üzerine avukat, "Ben askerliğimi topçu olarak yaptım. Sol kulağım duymuyor. Bu yüzden yüksek sesle konuşuyorum. Eğer görev yapmayacaksak, cübbemi çıkartıp, çıkayım" dedi.

TAPELERE GİYDİRME YAPILMIŞ

Suç tarihinde Grand Plaza’da Satın Alma Müdürü olarak çalıştığını belirten Cemal Hayati Öztürk de, suçlamaları kabul etmedi. Suçu bildirmeme iddiasıyla yargılanan ve bu suçu Anayasa Mahkemesi tarafından kaldırıldığı öğrenilen Öztürk, "Belediyedeki gelişmeleri basından ve internet sitelerinden takip ediyordum. Burada menfi ve müspet yazılar yazılmaktaydı. Buralarda yapılan yorumları Hasan Ercan’la telefonla konuştum. Tapelere giydirme yapılmış. Bana bağlı çalışan kimse yoktur. Kağıt üzerinde müdür olarak görünüyorum. Sandviç ve pide usulsüzlüğünde bir bilgim yoktur. Sadece ailesini geçindirmeye çalışan biriydim. Emekli oldum" diye konuştu.

Duruşmaya öğlen arası verildi.

YARIN ÖNEMLİ GÜN

Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik gerçekleştirilen operasyonun ardından 3 Nisan’da görülmeye başlanan davanın ilk bölümü yarın sona erecek. Dokuz gün süren, genelde mesai saatlerine uyulan duruşmalarda, 22’si tutuklu toplam 130 sanık dinlendi. Her duruşma gününde CHP örgütüne bağlı gruplar, adliye dışında tepkilerini dile getirdi, Başkan Kocaoğlu’na yönelik desteklerini gösterdi. Yarın sanık avukatlarının savunmaları ve taleplerinin dinlenmesinin ardından mahkeme heyetinin, ilk kararını vereceği öğrenildi. Mahkeme heyetinin, talep ve savunmaları almasının ardından ara vererek tüm bilgi ve delilleri değerlendireceği, buna göre sanıklarla ilgili tutuklama veya tahliye kararlarını açıklayacağı öğrenildi. Yarınki duruşmanın gece yarısına kadar sürmesinin beklendiği, duruşma salonunda yine aynı sıkı tedbirlerin uygulanacağı bildirildi. Davanın ilk başladığı gün gibi, aralarında CHP üyesi ve işçi sendikalarının da bulunduğu grupların, adliye dışına gelerek kararı bekleyecekleri, adliye çevresini miting alanına dönüştürecekleri de kaydedildi. Ayrıca, CHP Genel Başkan Yardımcısı Nihat Matkap’ın da yarın adliyeye gelerek sanıklara destek verecek.

ÖDEMELER YASALDIR

Öğleden sonra ifade veren İZFAŞ İdari ve Mali İşlerden Sorumlu eski Müdür Yardımcısı Taşkın Aydoğan, şirket sözleşmesinde neler yapılabileceği açıkça belli olduğunu söyledi. Aydoğan, "İZFAŞ Genel Müdürü istediği taktirde, istediği kişileri konaklama ihtiyaçlarını karşılaması yönetim kurulu kararında mevcuttur. Çeşme’de otelde konaklayanlar bu projede yer alan kişilerdir. Karşıyaka’da yapılması planlanan opera binasının toplantısıdır. Ödemeler yasaldır" dedi.

İZFAŞ eski Müdürü Doğan İşleyen de tüm ödemelerin yasal olduğunu söyledi. İZFAŞ yönetim kurulu üyesi olduğunu söyleyen Mehmet Şakir Örs de "Yurt dışı seyahatindeki harcamalara imza attım. Bu gezi İzmir’i daha iyi tanıtmak amacıyla yapılmıştır. Yapılan harcama 23 bin liradır. Hayatın doğal akışına göre ödeme normaldir. Kişilik haklarımıza haksızlık yapılmıştır" dedi.

Abiye ve giyim firması bulunduğunu ve İzmir Ticaret Odası’nın yüzde 2’lik hissesi nedeniyle oda tarafından İZFAŞ yönetim kurulunda görevlendirildiğini belirten Abdullah Salkım da, beraatini talep etti. Semih Seval de EBSO üyesi olduğunu ve oda tarafından İZFAŞ yönetiminde görevlendirildiğini söyledi.

BU LEKEYİ KİM TEMİZLEYECEK

Veysel Çıldır da, "Türkiye’nin en çalkantılı 1980 döneminde Siyasal Bilimler Fakültesi’nden mezun oldum. O zaman bir örgüte üye olmadım. Çalışma hayatımın sona geldiğinde böyle bir suçlama, benim onuruma leke olmuştur. Bu lekenin temizlenmesini istiyorum" dedi.

ÖRGÜTE ÜYE DEĞİLİM

Gökçe Irmak Ağar, o dönem teftiş kurulu başkanın Mehmet Hulusi Gülşen olduğunu belirtip, "Görevimi yönetmenlik çerçevesinde yaptım. Üç yıl müfetiş yardımcılığı yapıp, imtihana girip müfetiş oldum. Gülşen tarafından spor kulübünü denetlemek için görevlendirildim. Bu benim meslekteki ikinci raporumdur. TCK 279’1 maddesine göre cezalandırılmam isteniyor. Müfetişler kurul başkanından aldıkları talimata göre hareket eder. Yaptığımız incelemeleri adli makamlara bildirme zorunluluğumuz yoktur" dedi.

BU İDDİANAME SİYASİDİR

Manisa Köy Kooperatifi Başkanı Nurettin Dingaz da, "Kooperatif binasına yanıma dört kişi geldi. Gelen kişilerden ikisinin polis, ikisinin mali kontroller olduğunu giderlerken öğrendim. Benden şallarla ilgili satış faturalarını istedi. Bizim ortaklarımızın eşleri de atölyelerde çalışmaktadır. Bu malları yarı ham olarak alıp işleyerek üretiriz. Kestik,biçtik 37 bin tane kutuya koyup, fuarda birliğe teslim ettik. Bilirkişi yanlı rapor hazırlamıştır. Bilirkişi burada savcı olmuş, polis olmuştur. Bin tanesini şartname dışında, kendi irademizle verdik. Bunların dışındaki şallar sözleşmeye göre yapılmıştır. Manisalı tek sanığım. 2009 yılında da belediyenin dağıttığı şalları Eyüp Bayındır yapmıştır. Bu kişi neden sanık değildir? Bu iddianame siyasidir" dedi.

ŞAL ÖRNEKLERİNİ VERDİK

İzmir Köy Koop Birliği Başkanı Muhittin Akbulut da, "İzmir Büyükşehir Belediyesi sosyal demokrat bir belediyedir. Ne benim, ne belediyenin bir suçu yoktur. Belediye yerel bir belediyecilik yaparak kooperatiflerden alım yapmakta. Biz bindiğimiz dalı nasıl keseriz? Başka kooperatiflerin ürettiklerini birliğimizde satıyoruz. Öğretmenler günü dolayısıyla kaşkol ve şal örneklerini belediyeye verdik. Bunların yapılması için de Manisa Köy Koop’la anlaştık. İlk etapta 15 bindi, daha sonra sayı artırıldı. Malların tümünün faturası vardır. Şalları fiziken kontrol etmemiz zaman olarak uygun değildi" dedi.

İzmir Köy Koop Birliği’nde İdari İşler Müdürlüğü yapan Yasemin Güngör de suçlamaları kabul etmedi.

BİR ÖRGÜTÜN LİDERİ VEYA BAŞKANI OLURUM

Tutuksuz sanıklardan restoran sahibi Ünsal Pervanlar, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Beraatimi talep ediyorum. Herhangi bir suç örgütünün üyesi değilim" dedi. Mahkeme Hakimi Kargılı’yla savunmasının süresi konusunda tartışma yaşayan Ahmet Gülüm ise, "Eski bir sporcuyum, 158 kez voleybol milli takımlarında oynadım. Voleybol Federasyon Başkanlığı yaptım. Devletin mevcut kurallarını çok iyi bilirim. 2005 Universiade oyunları ile benim hikayem başladı. Bu arada benim bir tapem yok. Sadece bir şirket sahibi olduğum için buradayım. Şirketim birçok kaynağı devlete aktarmış durumdadır. 17 yılla hak etmediğim bir şekilde yargılanıyorum. Hayatımın kimyası değişti. İzmir’in tanıtımı için en etkili bir filmi hayata geçirdik şirketimin aracılığıyla. Universiade filmiydi bu. O başarıdan sonra Büyükşehir Belediyesi, kendi raylı sistemi için bizimle irtibata geçti. Bu film de hayata geçirildi. Bu film Türkiye’nin en iyi kadrosuyla çekilmiş ve belediyeye fatura edilmiştir. Bilirkişi, muazzam bir matematikle arada 400 bin lira fark var diyor. Bu filmin birebir kopyasıyla ilgili birçok kişiden fiyat aldım. 77 binle 25 milyon dolar arasında konuşuyoruz. Biz ihalenin öncesinde belediye yetkilileriyle görüştük. Bu iş başka türlü olmaz. Onlar ne istediğini anlatacak, biz de neler yapabileceğimizi anlattık. Ben Kış Oyunlarını da aldım. Sistem bu şekilde gidiyor. Şirketimin danışmanlık nezdinde konuşması gerekiyor. İzmir’e gelmem, burada ne olduğunu bilmem. Bir de bu örgütün lehine eylemde bulunacağım. Örgüt üyeliği suçlamasını kabul etmem mümkün değil. Eğer olursam, üyesi değil bir örgütün lideri ya da başkanı olurum. Kimse Savcıdan bahsetmiyor. Oturuyor, yazıyor hakkımızda. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gideceğim. Geldiğim nokta bunu gerektiriyor. Böyle konumlanmak bizi kırıyor. Dünyada 7 milyar insan yaşıyor. Önemli olan adalet değil vicdan. İçeri alıyorlarsa da rahat uyurum" diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Kargılı tarafından "Şov yapma" diye uyarılan Gülüm, salonda oturan tutuksuz sanıklardan eski milli voleybolcu Mehveş Arzu Bağdatlıoğlu’nu göstererek, "Onun adı başka bir Arzu ile karıştırılmış. O nedenle burada. O, Türk voleybolunun efsanesidir. Onu buraya layık gördüler. Üzülüyorum" dedi.

SANIKLARIN İFADELERİ TAMAMLANDI

Tutuksuz sanıklardan Namık Kemal Sertoğlu, "Suçlamayı kabul etmiyorum. İhale açıldıktan sonra evrakların hazırlanmasında görev alırım. Şirketim sürekli ihalelere giren bir firma değildir. Maliyet bilgisi bizim şirketimizin ürettiği bir bilgidir. Mehmet Sayar’ı sadece ihale için geldiğim gün gördüm. Kendisini tanımam" dedi. Spornet firması çalışanı olduğunu söyleyen Mehveş Arzu Bağdatlıoğlu da, "Mali hesaplama yapılırken, senaryo oluştuktan sonra araştırma yapılır. Şirket kendi kar oranını da koyarak maliyet üzerinde ihaleye girer. Film ortaya çıktıktan sonra bunun sinemalarda gösterimini FİDA film yapar. İZBAN tanıtım filminin maliyeti 724 bin liradır. Yüzde 12 ile 15 arasında kar ederiz" dedi. Mesleğinin kuyumculuk olduğunu söyleyen Çağlar Haspolat da, "Belediye’nin 2010 yılı yaz sinemaları olayıyla ilgili suçlanmaktayım. İngiltere’de yaşayan Şule Han Ulusoy, İzmir’e gelirdi. Bana ihale yapılacağını söyledi. İhalenin şartlarını öğrenmek için Ercan Mertbilek’e inceleme yapmasını istedim. Kendisi ihaleyi giremeyeceğimizi söyledi. Şule, istekli olduğumu gördü. Kendisi, ekipman araştırması yapacağını söyledi. Ben kiminle görüştüğünü bilmiyorum. Yaptığı araştırmada maliyetin yüksek olduğunu gördüm. Bu işe bu yüzden girmedim. Şirketim ilk kez İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde ihaleye girmeye teşebbüs etti. İhaleye fesat karıştırmadım. Diğer firma yetkililerini şahsen ve fiilen tanımıyorum. Anlaşma da yapmayıp, telefon görüşmesi de yapmadım. Gıyabımda yapılan telefon görüşmelerinde ismim geçmiş. Suçsuzum, beraatimi istiyorum" dedi. Ercan Mertbilek ve Barış Büyükgüçlü’de suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme heyeti, ifadesi alınmayan sanık Mustafa Nafi Kaya, Bülent Cankurtaran ve İngiltere’de tedavi gördüğü belirtilen Şule Han Ulusoy’un ifadelerinin alınamadığını belirtti.

SEÇİM BÜROLARINA RAKI GİDİYORDU

Mahkeme heyeti, bir anlamda iddiaları ile operasyonların başlamasını sağlayan belediye şirketi Gran Plaza’nın eski çalışanı müşteki Cem Cevahir Kiraz’ın dinlenmesine geçti. Bu sırada mahkeme başkanı iddianamede müşteki olarak yer almasına rağmen, Kiraz’ın müşteki olarak değil ihbarcı olduğundan bu yönde ifadesinin alınacağını söyledi. Kiraz ifadesinde şunları söyledi:

"Polis ve savcılıkta verdiğim ifadelerin doğrudur. Ben bu işlerin nasıl olduğunu biliyorum. Banket bölümünde çalışmaktaydım. Banketin Fuar 4 Nolu Hol’de deposu vardı. Yüzlerce rakı ve meşrubat içecekleri vardır. Mustafa Alper Kaynar, bana irsaliyesiz mallar çıktığını söyledi. Kendisi amirimdir. Genel Yüdür Yardımcısıdır. Düzensizlik olduğunu söylemişti. İrsaliyesiz mal çıkmayacağını belirtti. Bunun üzerine benim adımı arıza olarak çıkardılar. 27 Şubat sabahı irsaliyeleri merkeze götürdüm. Masamda bir tutanak gördüm Üzerinde Başkanlık Aziz Kocaoğlu, Çankaya seçim ofisi, Atlantis oteli yanı ve bir sürü malzemenin adı vardı. İki de imza vardı. Amirim Alper Kaynar, bana, benimle seçim süresi boyunca görüşme dedi. Senin muhatabın Haydar Ballı’dır dedi. Ben başkan ile bu konuyu seçimler bittikten sonra görüşmek istedim. Ne zaman görüşmek istesem beni hiç görüştürmediler. Özel kalem müdürü çarşamba günü görüştüreceğini söyledi. Gittiğimde tavırları değişmişti. Savcılığa şikayette gittiğimde, sizin hakkınızda çete kurmaktan suçlama var, ifadeniz alınacak dendi. Ancak çete olmadığımız savcı tarafından kovuşturmaya yer yoktur kararı verildi. Sadece seçim bürolarına zamanında gelen sandviçleri görmezdik. Ama bundan önce sandviçleri tek tek görür sayardık. Seçim bürosuna giden malzemeler arasında çay, şeker, meyve suyu ve rakı da vardı. Seçim zamanında malzemelerin çıkışı artmaya başladı. Sanekpa şirketinden sandviçler alınırdı. Sandviçler şirketin aracıyla gelirdi, bizden meyve sularını alıp seçim bürolarına götürüyorlardı. Görüyorum burada kimse kabul etmiyor. Rakı tüm seçim bürolarına gitmezdi, kutlama yapılacak bürolara giderdi. Bunları götüren Süleyman Dursun’dur. Benim depo sorumlumdur. Hala kendisi Grand Plaza da çalışmaktadır. Bir de Hakan Yavuz götürürdü. Detaylarını onlar biliyorlardı. Konak Belediye Başkanı Hakan Tartan, buna karşı çıkıyordu. Bu talimatları Ballı ve Derbentoğulları veriyordu. Haydar bey, baştan talimatı bana vermişti. Seçim bürolarının isteklerini karşılamamı istedi. Başkan Kocaoğlu’nun yediği fındık, badem ve fıstıkları görevli gelip alırdı. Süleyman Dursun, 15 gün boyunca saat 06.30 da depoya gelirdi. Kocaoğlu’nun yediği fındık, badem, incir ve fıstıkları korumasına verirdi. Ballı’ya depoda açık olduğunu, bu konuda ne yapacağımızı sordum. Kendisi bana "Hallederiz. Zeki Bey’den haber bekliyoruz’ dedi. Ben işten atıldığım süreye kadar haber gelmedi. Haydar bey, bana çıkan malzemeleri resmi organizasyonlara giydireceğini söyledi. Bu olaylardan sonra benim görevime son verildi. Maddi açıdan zor durumdaydım. Şirket içinde tefecilik yapan birinden borç aldım. İkimiz de işten çıkartıldık. Derbentoğulları bizi işten çıkarttı. Beni neden işten çıkarttı çok öğrenmek istedim. Dört ay benle konuşmadı. Babam ve ben iki kişi daha vardı, bunlardan bir tanesi de Vakkas Seyhan’dı. 8 ay sonra kendisiyle kafede görüştük. Derbentoğulları, bana "sen salaksın aptalsın, belediyedeki yolsuzlukları bitirmek sana mı düştü’ diye çıkıştı. Vakkas, Derbentoğulları’nın kayınbiraderidir. Başkan’ın bu olaylardan haberi yoktur. Ben polise ve savcılığa tek resmi evrak vermedim."

Söz alan Derbentoğulları ise Kiraz’ın kendisinden borç aldığını söyledi. Kiraz’ın ifadesi sırasında tepki gösteren dinleyicilerden Haydar Ballı polis tarafından dışarıya çıkarıldı.

SAVCIDAN MÜTALA

İfadelerin tamamlanmasının ardından Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sedat Özen mütalasını verdi. Savcı Özen tüm tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamını istedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Cahit Kargılı, avukatlara Savcı’nın mütalasına karşı yarın saat 16.00’ya kadar savunma süresi verdi. Bu saatten sonra mahkeme mütala ve avukatların tahliye taleplerini değerlendirip, ara karar verecek ve ikinci duruşmanın tarihi belirleyecek.

NE BİLİRİM, NE TANIRIM

Duruşmanın bitiminin ardından Başkan Aziz Kocaoğlu, "Sanıkların ifadesi bitti savunmalar verildi, adı neyse adını bilmediğim kişi şahıs olarak dinlendi. Yarın da avukatlar savunma yapacak, ondan sonra da karar verilecek. Biz de kararı heyecanla bekliyoruz" dedi. Kocaoğlu, Kiraz’ın iddialarıyla ilgili olarak, "Ne diyeyim iddialarla ilgili. Ne bilir, ne tanırım. İlk defa burada gördüm ben o arkadaşı. Tanımam bilmem bilemiyorum. Herkes gibi oturuyorum, izliyorum duruşmaları, atladığım bir şey olmasın diye izliyorum" diye konuştu.

Haberin Devamı