Gazete Vatan Logo

İşte bu yüzden kilo veremiyorsunuz

İstediğiniz kiloya inememenizin 10 sebebi!

Batı kültürü beslenme alışkanlıkları ile başlayan obezite sorunu maalesef ki bütün dünyayı etkilemiş gibi görünüyor. Obezite çağ salgını haline geldiğinden beri, sağlıklı beslenme, zayıflama ve sağlıklı yaşayabilme çabası giderek popüler hale geldi.

Sağlıklı yaşama çabası, bilinç düzeyimizi artırarak yediklerimizin içeriğini sorgulatmaya başladı. Bu sayede diyetler ortaya çıktı, çıkıyor ve çıkmaya devam edecek. O kadar diyet var ki etrafımızda hangi birine inanacağımızı, uygulayacağımızı biz doktorlar bile şaşırdık. Ana beslenme maddesine göre; etobur, otobur, omnivor (ikisi birden), vejetaryen, süt ürünlü vejetaryen, meyveobur, coğrafik bölgesine göre; Akdeniz, Latin, Asya, Batı, besin maddesine göre; rafine, çiğ, filozofisine göre; makrobik, maker’s, incil, şükür, arındırma özelliğine göre; detoksifiye spesifitesine göre; düşük kolesterollü, glutensiz, düşük glisemik içerikli, düşük potasyumlu, düşük proteinli, düşük karbonitratlı, düşük yağlı, düşük tuzlu, özel diyetler; yaş, cins, aktivite, fizyolojiye uygun, sporcu, atkins, kilo verdirici; kalori hesaplı, tek besin, kimyaya uygun, heves, tek günlük, üç günlük, greyfurt, şok, L.A tipi, Zon, yarım porsiyon, tam porsiyon, pazartesi başlayan cuma biten...


Aldesteron, progesteron, prolaktin, kortizol, testosteron, östrojen, ACTH, Growth hormon bozuklukları sık görülen hormon bozuklukları arasındadır. Diyet çabası içindeki birinin, vücudun çoğu sistemini düzenleyen bu hormon bozukluklarından birine sahip olması diyet başarısızlığının altında bir etken olarak yatar. Bu hormonlar yağ, su ve diğer metabolizma sistemlerini bozarak anormal iştah artışı, adet duzensizlikleri, garip bölgelerde yağlanmalar, kıllanmalar, tansiyon değişiklikleri, uyku bozuklukları, şişlikler ve vücut ağrılarına neden olur.

7.EGZERSİZ OLMADAN DİYET YAPMAK

Diyetlerden mucize bekleyen hastalarla sık karşılaşıyoruz. Bir diyetin başarısı, kilo kontrolünün hayat tarzı değişikliği ve uzun süreli kilo kontrolü yaratmasıyla ölçülür. Diyetin başarılı olabilmesi için ise altta yatan bir hastalık olmaması ön şarttır. Diğer bir koşul ise diyetlerin egzersiz ile mutlaka ve mutlaka kombine edilmesidir. Hızlı ve çok miktarda kilo kaybı başarı gibi görünse de, birçok yan etkisi olabilir, bu durum ölümlere dahi yol açabilir. Geri verilen kilololarınızı almak istemiyorsanız tabana egzersizi yaymalısınız.

8.PSİKOLOJİK PROBLEMLER

Psikojenik yeme problemleri dışında; depresyon, anksiyete, panik atak, uyku problemleri, şizofreni manik bozukluklar, alkol ve keyif verici maddelere bağımlılık, klostrofobi gibi daha nicesi sayılabilecek problemlerle uğraşı, diyetleri olumsuz etkiler. Stres faktörü bile başlı başına hormonal bozukluklara neden olarak iştah düzensizliği yaratır. Diyetlerin bireye ayrı bir stres daha getirdiği düşünülürse karmakarışık bir durum ortaya çıkar.

9.MİDE BAĞIRSAK SİSTEMİ PROBLEMLERİ

Mide ülseri, gastrit, reflü gibi sindirim rahatsızlıkları mide asit salgı bozukluklarıyla beraberdir. Asit salgı bozukluğu ise mide bağırsak hızının artmasına neden olur. Mide bağırsak hızının artması çabuk acıkma, sık sık yeme isteği ve besin seçimine neden olur. Midesinde problem yasayan birinin sebze ve meyve ağırlıklı bir diyet benimsediğinde aşırı bağırsak gazıyla karşı karşıya kalması, tek yönlü beslenmeyle sonuçlanabilir. Bağırsakların stres kökenli aşırı reaksiyon göstermesi spastik kolon veya İBS denilen hastalık tanısı alır. Bu durumda hastanın aşırı şişkin hissetmesi, kilosunun bir türlü değişmemesi, besinlerin bazılarının kısıtlanması diyet programına uyum problemi yaratarak başarısızlıkların temelinde rol oynayabilir.

10.BESİN SEÇİMLERİ

Besin endüstrisi, bilim ilerledikçe ilerliyor. Domates görünümlü karpuz veya elma-armut bileşimi bir meyveye alışır olduk. Genetiği oynanmış ürünler raflarda yer almaya başladı. Katkı maddeleri oldukça fazla kullanılıyor. Her mevsim her yiyeceği bulabiliyoruz. Hormonlu gıdalar, hormonlu kümes hayvanlarını, bu da onların tüketilen ürünlerini hormonlu hale getiriyor. Çoğumuz eski besinlerin tatlarını bulamıyoruz ama giderek de alışıyoruz. “Bilim ne kadar besinleri değiştirmeli, her değişim yararlı mıdır, zararları ne zaman ortaya çıkıyor?”

Kafamızda çeşitli sorular var. Batı beslenme tarzıyla hastalıkların artması, Akdeniz beslenme tarzıyla daha uzun yaşayan insanların gözlenmesi işlenmiş ürünlerin çok da masum olmadıklarını gösteriyor. Az kalorisi olan besin ürünleriyle beslenmeyi dengelemek temel prensip olmalıdır. İçtiğiniz kahvenin içinde ne olduğunu sorgulayın. Size masum görünen, tatlandırılmış ve moda olmuş kahve türevi hiç yoktan 300-400 kalori almanıza neden olabilir. Bu konuda son derece bilinçli ve dikkatli davranılması gerekir.

(E-KOLAY.NET)

Haberin Devamı