Gazete Vatan Logo

İstanbul’dan Venedik’e uzanan tutkulu bir aşk

Arkadya Yayınları’ndan çıkan, Marina Fiorata’nın romanı “Şifacı”, Osmanlı topraklarında yaşayan Feyra’nın, Venedik’e uzanan yolculuğunu anlatıyor.

İstanbul’dan Venedik’e uzanan tutkulu bir aşk

Marina Fiorato, kaleme aldığı Şifacı’da, annesinin bir Osmanlı sultanı olduğunu öğrenen Feyra’nın hikâyesine yer veriyor. Yaşam ile ölümün, inanç ile bilimin, kader ve iradenin, aşkın ve çaresizliğin iç içe geçtiği bu sürükleyici öyküde okur tarihin tozlu sayfalarına doğru bir yolculuğa çıkıyor. Annesi Nur Banu Sultan ölüm döşeğindeyken küçüklüğünden itibaren kolladığı, gelişimi için her şeyi yaptığı, hatta Venedik dilini bile öğrettiği haremdeki kadınları iyileştiren Feyra’ya kendisinin kızı olduğunu söyler ve ardından ona, Osmanlı topraklarında yaşayan genç ve güzel bir kadının asla başaramayacağı kadar zorlu bir görev verir. Oğlu 3’üncü Murat’ın Venedik’e ölüm saçacak hain planından haberdar olan Nur Banu Sultan, Feyra’dan olacakları engellemesini ister.

Her şeyden habersiz olan ve gerçekte dahi kim olduğunu yeni öğrenen Feyra, Nur Banu Sultan’ın tam olarak neyi kastettiğini anlamasa da en azından ölürken annesi olduğunu söyleyen kadına verdiği sözü tutabilmek için Venedik’e doğru ölümün kıyısında amansız bir yolculuğa çıkar. Gemideki tayfalardan gizlenerek açık denizlerdeki yolculuğuna başlayan Feyra, bu esnada 3’üncü Murat’ın planını öğrenir: Gemi Venedik topraklarına “Kara Ölüm” götürmektedir. Feyra’nın, “Kara Ölüm” adı verilen veba Venedik topraklarına yayılmadan önce Venedik Dükü Sebastiano Venier’ı bulup uyarması gerekmektedir.

Haberin Devamı

Yabancı topraklarda bir Osmanlı kadını

Düşman topraklarında hem bir kadın hem de Osmanlı topraklarından gelmiş biri olarak Feyra’yı Venedik’te bambaşka bir dünya beklemektedir. Sadece dilini bildiği bir yerde, bir düşman olarak görülen Feyra, yakayı ele vermemek için çabalasa da gerek görünüşünden gerek kılık kıyafetinden gerekse aksanından dolayı kendini açık eder. Peşindeki askerlerden kaçmaya çalışırken annesinin bahsettiği ressamı bulur. Ressam, ünlü mimar Palladio’nun evinde yaşamaktadır. Kendisini Nur Banu, yani Cecilia Baffo’nun gönderdiğini öğrenen ressam onu eve alır ve Feyra, mimar Palladio’nun evinde hizmetçi olarak çalışmaya başlar. Mimari konusunda İstanbul’da Mimar Sinan’ın yaptığı eşsiz yapıları anlatarak kendisine yardımcı olan, hastalandığında kendisini iyileştiren Feyra artık Palladio için yalnızca bir hizmetçiden daha fazlasıdır.

Haberin Devamı

Batı ve Doğu vebaya karşı

Veba şehri ele geçirirken, Venedik Dükü de şarlatan doktorlardan umudunu keser ve Tanrı’ya bir adak sunmaya karar verir Vebayı önleyecek tek bir şey varsa, o da yapılacak ibadethanedir ki bu görevi Palladio’ya verir. Mimarın vebadan etkilenmemesi için güvendiği bir doktor olan Annibale’i tahsis eder Palladio’ya.

Annibale ile Feyra’nın karşılaşmasından sonra Feyra’nın yaşamı değişir. Feyra’nın tek bir şansı kalmıştır: Annibale’in şehirden uzak bir adada kurmaya çalıştığı karantina bölgesinde yaşamaya başlamak. Burada Batı tıbbı ve bilimin temsil eden Annibale ile Doğu’nun tedavi yöntemleri ve inancını temsil eden Feyra omuz omuza vebaya karşı savaş açarlar. Bu ortaklıklarıysa her ikisini de tahmin etmediği bambaşka bir duyguya, aşka doğru sürüklemektedir. Bu aşk, Feyra’yı çocukluğundan itibaren kendisine öğretilmiş olan bilgilerle savaşmaya yöneltir: Ya bildiği her şeyi unutup geçmişini geride bırakarak Annibale ile bir araya gelecek ya da hissettiği çaresizliğe yenik düşüp aşkını içinde yaşayacaktır.

Haberin Devamı