Gazete Vatan Logo

İsrailli bilim insanları: Ay aslında öyle oluşmadı

İsrailli bilim insanlarının ortaya attığı yeni teoriye göre Ay, tek büyük çarpışma teorisinin aksine çok sayıda küçük çarpışmayla oluştu.

İsrailli bilim insanları: Ay aslında öyle oluşmadı

İsrail’in Technion Üniversitesi’nden Profesör Hagai Perets, Weizmann Enstitüsü’nden Profesörler Raluca Rufo ve Oded Aharonson, yaptıkları ortak çalışmada, Ay’ın, Dünya’nın oluşum aşamasında gezegene çarpan küçük gök cisimlerinin yeryüzünden kopardığı parçaların birleşmesiyle oluştuğunu ileri sürdü.

Bugüne dek Ay’ın Dünya ile Mars büyüklüğünde bir gezegenin çarpışması sonucunda tek seferde oluştuğu kabul ediliyordu. Ancak böyle bir çarpışmada Ay’ın maddi yapısının ancak beşte birinin Dünya’ya benzeyeceği, geri kalanının ise diğer gök cisminin yapısını yansıtması gerektiğine dikkati çeken bilim insanları, Ay’ın oluşumunu açıklamak üzere yeni bir teori arayışına girdi.

ÇOKLU ÇARPIŞMA HİPOTEZİ

Ay’ın tek bir büyük çarpışma yerine çok sayıda küçük çarpışmalar sonucu oluştuğu hipotezi üzerinde çalışan bilim insanları, Dünya’nın erken oluşum evresinde karşılaşmış olabileceği 800 ayrı çarpışma simülasyonu tasarladı. Çarpışmaların her birinin dünyadan kopardığı parçalarla birer mini uydu yarattığı ve bu gök cisimlerinin birbirleriyle çarpışarak veya çakışan yörüngeler içinde birleşerek Ay’ı meydana getirdiği ileri sürüldü.

Haberin Devamı

Çoklu çarpışma hipotezinin, Ay’ın oluşumunu büyük çarpışma hipotezinden daha ‘doğal’ biçimde açıkladığını ifade eden araştırmanın başyazarı Prof. Rufo, “Güneş sisteminin oluşumunun erken safhalarında, gök cisimleri arasında çarpışmalar sık görülüyordu. Bu tarz çarpışmaların dünya yörüngesinde birden fazla uydu yaratmış olması muhtemel. Ardından bu küçük uyduların yörüngelerinin çakışması, çarpışması ve birleşmeleriyle Ay’ın günümüzdeki halini meydana getirdiğini düşünüyoruz” dedi. Büyük çarpışma teorisi ilk kez 1970’lerin ortasında ortaya atılmış, ardından Ay’ın oluşumunu birden fazla çarpışmayla açıklama yönündeki ilk çabalar 1980’li yıllarda ortaya çıkmıştı. Araştırmanın sonuçları ‘Nature Geoscience’ dergisinde yayımlandı.