Gazete Vatan Logo

İsmet Paşa, Aydan'ın resmini elinin tersiyle itti

CHP'nin yayın organı olan Ulus Gazetesi'nin eline, Menderes'in "Şevkatle sevdiğim kadına" diye imzasını attığı Ayhan Aydan fotoğrafı geçti. Bunu gazeteye basmak için İsmet İnönü'ye danıştılar. İsmet Paşa net konuştu: Böyle seviyesiz oyunlara itibarım yoktur. Gömün bu bahsi ve bir daha açılmasına izin vermeyin...

Gözlerden uzak yaşanan Adnan Menderes-Ayhan Aydan aşkı her geçen gün daha tutkulu bir hal alıyordu... Ancak, Başbakan Menderes için hiçbir şey süt liman değildi; siyasi yaşamı da aşk hayatı kadar karma karışıktı. CHP muhalefet baskısını artırmıştı.

Özellikle Demokratlar'ın CHP Milletvekili Kasım Gülek için yaydıkları "sünnetsiz" dedikodusu siyasi arenadaki çekişmeleri tırmandırmıştı. Diğer bir deyişle Demokrat Parti bu dedikoduyla "bel altından" vurmuştu.
Gerek bu siyasi çekişmelerin, gerekse yasak aşkın en ateşli olduğu günlerde CHP'nin yayın organı olan Ulus Gazetesi'ni eline müthiş bir fotoğraf geçmişti:

"Ulus Gazetesi'nin başyazarı ve CHP eski Milletvekili Nihat Erim yazı işleri müdürünün odasına girdiğinde içerdeki çehreyi tanımaya çalışıyordu. Bu aşina çehre Hürriyet Gazetesi muhabiri Emin Karakuş'tu. Nihat Bey, yazı işleri müdürü Cemal Sağlam'a işaret etti:

- Göster şu resmi arkadaşımıza.

Sarı zarfın içinden çıkarılan fotoğraf Emin Karakuş'u dehşete sevk etti. Cemal Bey'e döndü:

- Sor bakalım bu beyefendiye, bu resmi hakikaten basacak mı?

Cemal Bey'in muhatap olduğu soruya Nihat Erim sert bir cevap verdi:

- Elbette! Bu Demokratlar kendilerini ne sanıyorlar ki? Üç günlük iktidarın sarhoşluğunda gözümüzü korkutacaklarını nasıl hayal edebiliyorlar?

Gömün bu bahsi
Nihat Erim'in "basarız" tehdidiyle Demokratları yola getireceğini sandığı fotoğraf bir bayana aitti: Ayhan Aydan'a! Fotoğraf, Menderes tarafından imzalanmıştı. Ve şu not düşülmüştü: "Şefkatle sevdiğim kadına."

Fotoğraf yasak aşkın belgesiydi. Bu fotoğrafın gazetelerde yer alması Demokrat Parti'nin ve Menderes'in siyasi geleceğinde tamiri imkansız yaralar açabilirdi.

Ancak Ulus Gazetesi fotoğrafı basmaya cesaret edememiş ve İsmet Paşa'nın direktifini alma ihtiyacı duyulmuştu. Erim, İsmet Paşa'yı ziyareti sırasında konuyu uygun bir üslupla çıtlatmış, paşanın sakin tavırlarından cesaret alarak fotoğrafı görmesi için önündeki sehpaya koymuştu. İsmet Paşa fotoğrafı görünce ayağa kalktı. Önüne konulan fotoğrafı parmak uçlarıyla Erim'e doğru itti, sonra kapıya doğru yanaşıp ardına kadar açtı:

"Nihat Bey! Mahremiyete saygımın farkına varılmamış olmasına üzüldüm. Böyle seviyesiz oyunlara itibarım yoktur. Gömün bu bahsi ve bir daha açılmasına izin vermeyin.

Yassıada'da aşkını savundu
27 Mayıs adım adım yaklaşırken ülkenin durumu da giderek çıkmaza giriyordu. Bu dönemlerde Adnan Bey daha çok İstanbul'da bulunuyordu. Burada bazı çapkınlıkları oluyordu. Bunlardan biri de İstanbul Emniyet Müdürü Ferit Sözen'in eşi yazar Suzan Sözen'le olan ilişkisiydi. Bu kaçamaklar Ayhan Hanım'la ilişkileri de soğutuyordu, Ama bu aşka son noktayı 27 Mayıs 1950 İhtilali koydu. Ayhan Aydan aşkı Yassıada Mahkemeleri'ndekİ yargılamanın içinde de yer aldı. Ayhan Aydan mahkemeye geldi ve ifade verdi. Yaşadıklarını anlattı. Adnan Bey'e olan aşkını yürekli bir şekilde dile getirdi ve savundu.

Yasak aşkın meyvesi: Dünyam
Adnan Menderes'le Ayhan Aydan aşkı zaman zaman sekteye uğruyor; ufak tartışmalara sahne oluyordu. Ancak tüm bunlara rağmen Adnan Bey'in en büyük arzusu Tatarı'ndan bir çocuk sahibi olmaktı. Ve Ayhan Hanım çok geçmeden müjdeli haberi verdi: "Hamileyim!" Ancak Ayhan Hanım'ı çok zor bir doğum bekliyordu:

"Adnan Bey İstanbul'daydı. Ayhan Hanım'ın hamileliğini ilk gününden beri izleyen Dr. Alaaddin Bey bir başka hastasının acil doğumu için hastaneye gitmişti. Ayhan Hanım'ın ise sancıları tutmuş, erken doğumun getirdiği sıkıntılar yoğunlaşıyordu. Ayhan Hanım son çareyi Adnan Bey'i aramakta buldu; özel numarasından aradı, ancak açan yoktu. Bir, iki, üç arama... Evde kendine yardımcı olan Rinda'yla göz göze geldiler. Çaresiz kalışın acısını paylaşıyorlardı. (...) Rinda nihayet Dr. Alaaddin Bey'e ulaşmış ve durumu iki kelimeyle özetlemişti: " Hanımefendi doğuruyor! " Dr. Alaaddin Bey erken doğum ihtimalini hiç düşünmemişti. Telaşa kapılmıştı. Neticede hasta, karnında, başvekil Adnan Bey'in çocuğunu taşıyordu. Hemen telefona sarılıp Zeynep Kamil Hastanesi'ni aradı ve erken doğum için hazırlanılmasını söyledi. (...) İlk çığlık duyuldu. Bebek doğmuştu. Ancak Dr. Alaaddin bey 8 aylık doğan bir bebeğin yaşama şansını çok az görüyordu. Ve nihayet Adnan Bey'e ulaşıldı:

- Gözünüz aydın! Bir oğlunuz daha oldu.

- Kulağına ezan okuyunuz. Adını Ayhan Hanım koyacaktı, anlaşmamız böyleydi.

Ayhan Hanım acılar içindeydi. Bebek kucağına verilince sıkıntılardan kurtulmuş gibi rahatladı. Yavruyu bağrına bastı. Yüzüne uzun uzun baktı; Adnan Bey'e ne kadar benziyor... Adını Dünyam koyuyorum...

Ancak Dünyam'ın ömrü çok kısa sürmüştü: 5 saat. Hastanenin koridorları Ayhan Hanım'ın çığlıklarıyla çınladı: "Hayır olamaz!"

Bu olay Ayhan Hanım'la Adnan Bey'in arasını açmıştı. Çünkü Ayhan Aydan'ın kulağına başvekilin başka kadınlarla birlikte olduğu da geliyordu. Kimseye haber vermeden apar topar Hambourg'a gitmişti. Aşkları büyük darbe almıştı...

Haberin Devamı