Elena Yaşar'ı seviyor!

Yıldızların altındayız... Rumelihisarı'nın tarihi burçları, buram buram mazi kokmakta. Yazarların tasvir etmeye yüzyıllardır doyamadığı Boğaz'ın ışıkları, az uzağımızda parlıyor şıkır şıkır

Haberin Devamı

Yıldızların altındayız... Rumelihisarı'nın tarihi burçları, buram buram mazi kokmakta. Yazarların tasvir etmeye yüzyıllardır doyamadığı Boğaz'ın ışıkları, az uzağımızda parlıyor şıkır şıkır.

Hepimiz, yani ben, Hilâl, Lâl ve tabii ki Elena, bir yaz gecesi konserine gelmiş bulunuyoruz. Aynı zamanda dört kadın birden hazırlanıp evden çıktığımız için o kargaşanın verdiği yorgunluk da var üstümüzde. Zaten bizim evden toplu çıkış sahnelerimiz her zaman pek görkemlidir. Nüfusumuz genellikle kadınlardan oluştuğu için makyajını yavaş yapan, rujunu allığını kaybeden, elbise seçemeyen komik bir kalabalık haline geliriz. Nefes nefese çıktığımızda büyük bir iş başarmış gibi hissederiz hep kendimizi.

Sırtım tutulmuş olduğu için zaman zaman robot gibi hareket etmek zorunda kalsam da, bu yaz ilk defa bir konsere gelebilmiş olmaktan dolayı mesudum işte.

Elena'ysa hayatında ilk defa bir konser seyredecek olmanın heyecanını yaşıyor.

Dolayısıyla, en mutlumuz. Lâl'in ona Rus popunun en nadide örneklerini ezberleten sevgili bakıcı ablası, en sevdiği Türk müzisyenlerden birini kanlı canlı karşısında görecek.

Derken sahne ışıkları yanıyor ve müzisyenin ailece pek sevdiğimiz duygulu sesi dolduruyor surları. Çaktırmadan bakıyorum Elena'ya; heyecandan bayıldı bayılacak!

Bense yoğun bir çekim temposuyla, koşturmakla, yenilenmekle ve mesafeleri düşünmekle geçen bir yaz boyunca konser yüzü görememiş olduğum
için üzgünüm biraz.

Ama Elena mutlu. Elena Yaşar'ı seviyor. Laf aramızda, beğeniyor da galiba. Onun her şarkıcıya aynı parlayan gözlerle baktığını söyleyemem çünkü. Yaşar'ın insanın yürek telini titreten şarkılarını dinlerken Moldova'daki ailesini, evini, arkadaşlarını düşünüyor, biliyorum.

Ailece seviyoruz Yaşar'ı. Onun sıradanlığın içinde parlayan kıymetli inci tanelerinden biri olduğunu düşünüyoruz. Bir insan bu kadar zamandır müzik dünyasının içinde olsun ve hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmasın dinleyicisini... Takdir edersiniz ki bu sık rastlanan bir şey değil.

Elena'nın gözleri dalgın... Düşünceleri uzaklara kanatlanmış... Geçen hafta canım yardımcım Meryem'le İstanbul Modern'i gezerken sanat ve kalıcılık hakkında düşündüklerim yeniden geliyor aklıma: Hem sanat tarihçilerinin hem de Meryem'in kalbine aynı anda dokunabildiği için iç dünyası bu kadar güzeldi belki Nuri İyem'in.

Yaşar'ın sahnede notalar ve şarkı sözleriyle yarattığı dünya da hayata dört elle sarılan bir Moldova kızını kucakladığı için kalacak geleceğe. Dizlerimde neşeyle el çırpan dört yaşındaki kızım bu şarkıları her dinlediğinde Elena ablasının sevimli yüzünü, şimdiki evimizin kokusunu, balkonumuzdaki çiçekleri hatırlayacak.

Gelecekte ne zaman "Beni Koyup Gitme"yi ya da "Acıtmıyor Sevdan"ı dinlesek bu gecenin dört kişilik özel duygusu bir yerlerden çıkıp dönecek bize.

Hem şarkılar zaten başka neye yarar, değil mi?

DİĞER YENİ YAZILAR