Su...

Haberin Devamı

Kâküllerini ve kırmızı rujunu çok seviyorum. Gülünce kaybolan gözlerini, çevreleyen kirpiklerini boyar ve çok uzun yün çoraplar, botlar giyer. Komik, sevecen kendi deyimiyle rafadan yumurta kalpli bir arkadaşımdır o benim. Kolay kırılabilir yani o güzel kalbi... Çok özlemişim, uzun uzun sohbet ettik geçen akşam. Neler yazıyorsun bu aralar dedim... O bana bir yazı gönderdi ama ben o yazıyı okurken onun o şahane blogunda kayboldum... Sizi sevgili Su Özdoğu satırlarıyla buluşturmak isterim... Buyurun...

***


5 Eylül 2012

Bu akşam tam da tünelin ordan geçiyorum, güneş çok seviyor o zamanlar batmayı, bir adam ve kadın birbirlerine sarılmışlardı. Ama daha kadın ve adam olmalarına yıllar var. Biri ağlıyordu, diğerinin gözlerini göremedim, ağlayanın boynuna saklanmış.. Sonra düşündüm, en azından saklanacak bir yerleri var, diğerinin de gözleri ve yaşları, mutlu mesut birbirlerini terkediyorlar.

***


27 Ocak 2011

Hiç Isınamayan Adam’ın kalorifer peteğinin on dilimi yanyana oturuyormuş...

Sağdaki, en ateşli benim, beni seviyor demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş, yanındaki hayır beni demiş.

Ama biz bu kavgaları hep, kalorifer borularından gelen o sesler bildik...

***


6 Temmuz 2011

Kopamadığın insanın yarım adası olurmuşsun...

***


23 Ekim 2011

Ayrılık Sote: 3 ölçü önceden haşlanmış kavga, 1 kg içe atılmış üzüntü, suda bekletilmiş birkaç yıl, bir şişe gözyaşı kısık ateşte pişirilir.

***


26 Şubat 2012

Burayı çok seviyorum, adım sanki ya da erik gibi, çok tuzlu ya da ekşi elma. Duştan çıkmak, kendini okyanus sanmak, huzurdan parça parça olmak ve mutluluktan salya sümük ağlamak. Bakarken hayal bile kuramamak, dalgaları ezberlemek, hepsinin adlarını bilmek, akşamları onları yemeğe çağırmak gibi. Bulutların bitmeyen resmi geçidi karşısında kahve içmek, ağzından dumanlar çıkarmak ve bunun gibi şeyler... Gibi.

Muzun üzerine nutella sürüp yemek, muzun üstüne nutella sürüp yemek... Çikolatalı kanepeler... En sevdiğin filmin en sevdiğin sahnesinde yaşlanmak, karın ağrısından korkmamak...

Kimseyle konuşmamak ve herkesle konuşmak saçlarını daha hızlı uzatmak, özlemek özlemek özlemek ama üç özlemekten sonra hemen kavuşmak kavuşmak çiçeği olmak yıllarca yaşamak ve bir gün kimsenin yazmadığı ve okumayacağı bir kitabın arasında kuruyup birinin olmayan aşkına delil olmak gibi burası. Burası Kaş.

Bir başkasının evi.

(http://missspiritualtramp. tumblr.com/archive)

DİĞER YENİ YAZILAR