Beyaz badanalı ev...

Haberin Devamı

Kıvrıla kıvrıla dönen yollara hem bayılırım hem de çocukluğumun kâbus yolculuklarını anımsar, korkarım... Saatlerce bir otobüsün içinde olurduk ve midem bulanırdı hep. Pencereye yapışır, ağaçlara, kayalara, bulutlara kendimi vermeye çalışır, yolun biteceği anı düşünürdüm hep...

Kıvrıla kıvrıla dönen o yollar sonraki yıllarda beni hep mucizevi güzelliklerle buluşturdu... Soluk kesici manzaralarla, masalsı evlerle, ürkütücü uçurumlarla... “Vay canına, dünya gerçekten yuvarlakmış” demiştim İtalya’da kaybolarak tırmandığım bir dağın tepesinden denize baktığımda...

Aklım almamıştı mesela Batum’da o dik uçurumun tepesindeki şatonun nasıl dikilebildiğini.

Yani kıvrılan yollar hep sürprizlerle doludur diyeceğim...

***


İşte o kıvrılan yollardan birinden geçtik birkaç gün önce... Bodrum’daki rüya evlerden birine ulaşıyormuş yine yol, henüz bilmiyordum.

Sıcak bir öğleden sonraydı.

Bende bir heyecan...

İstiridye insanları bilirsiniz, kim bilir belki siz de onlardan birisisiniz. Tık tık diye vurdular mı kabuğunuza, kapanıverenlerden hani... Ustalardan biriyle karşılacak olduğumda mesela ben öyle olurum... İstiridye...

İşte yine kabuki bir durum...

Yol kıvrıla kıvrıla ünlü yönetmen İrfan Tözüm’ün evine doğru gidiyor...

Eşi Melike hanımla birlikte oturuyoruz şahane bahçedeki beyaz koltukların üzerine...

Sonra...

Kıvrıla kıvrıla giden yolun gerçekten “beyaz badanalı” bir masal eve çıktığını, içinde yaşayanların bize anlatacak hikâyeleri olduğunu görünce...

Kabuk ardına kadar açıldı, bir öğrenme hevesi, bir can kulağıyla dinleme hâliyle...

***


Size çoook günler, çok kereler yazacağım konuştuklarımızı... Ama önce bir şiir paylaşmak istiyorum... Şiir İrfan Tözüm’ün babası Sabahattin İlhami Tözüm’e ait... O evi baba düşlemiş... Düşü oğlu gerçeğe çizmiş...

Sonra.. Dedim ya zaten sonrası çok uzun...

***


“Deniz kıyısında bir beyaz badanalı evim olsa. / Perdelerine, kır çiçekleri serpili pencerelerinin. / Yorgun kuşlar konsa pervazlarına ve maviler dolu camlarına akşamın sabahın bütün ışıkları vursa./ Gemiler gelip geçse önünden.

Bahçesinde bir çeşme gündüz demeden, gece demeden, durmadan dinlenmeden aksa... / Yığın yığın iyilik odunları, ocağında yaz boyu, kış boyu yansa...

Ağaçları meyvelerin en tatlısını verse rüzgâr dinlense dallarında / Çiçekler bal arıları şarkı söylese... Deniz kıyısında bir beyaz hadanalı evim/ Ve taparcasına sevdiğim, tapılırcasına sevildiğim/ ellerim, göz bebeklerim, canım ciğerim bir de karım olsa.../ Beyaz badanalı evin, beyaz odalarında serili minderlerin/ İşlemeli kılıflarında ve beyaz patiskalarda / Karımın gündüzleri geceleri, bütün emekleri, tek tek... Nakış nakış sıralansa/Akşamları bağdaş kurup oturdum mu divanda. Şöyle kalaylı bakır sini içinde ‘Allah ne verdiyse’ önüme getirse... Bilecek rakıyı ne kadar çok sevdiğimi/ Bir tek de kendisi atsa/ Gözleri çakmak çakmak yanakları nar gibi kızarsa... Beraber şarkılar türküler söylesek/ Beraber ağlasak beraber gülsek, dünyadaki tüm güzellikler bir yanda/ Allah Allah.../Allah Allah.../ Gel de ölme işte o anda!.. Deniz kıyısında bir beyaz badanalı evim/ bir de karım olsa/ Damında uzansak yaz geceleri yan yana/ Çevirsek ellerimizi gökyüzüne/ yıldızlar avuçlarımızda toplansa o anda/ Deniz kıyısında bir beyaz badanalı evim, bir de karım olsa...”

DİĞER YENİ YAZILAR