Şunları yapsın...

Dün İstabul'dan bir okurumun boşanmış genç bir anne olarak yaşadığı can sıkıcı bir durumu anlatan mektubuna yer vermiştim.

Haberin Devamı

Dün İstabul'dan bir okurumun boşanmış genç bir anne olarak yaşadığı can sıkıcı bir durumu anlatan mektubuna yer vermiştim. Mektubunda öyle bir bölüm vardı ki okuduğumda bunu olduğu gibi aktarmalıyım diye düşündürdü. Diyordu ki; "Boşanmış, küçük kızı ile yaşayan bir kadınım. Ne yazık ki hâlâ toplumumuzda boşanmış kadınlar sarkıntılık edilmeye uygun kadınlar olarak görülüyor."
Son derece masumane bir kız arkadaş eğlencesini garip bir hayalgücü ile süsleyen üst kat komşusunun bakış açısından rahatsızdı. "Sutyenleri ile bahçede dans ettiler" diyebilen bu komşulardan, gördüm ki çok varmış... Bu elektronik postalar hızları ile konuyu anında genişletebiliyorlar. Buyrun efendim:

Dikenli tel!..
"Annem babamızın ölümünden sonra evlenmedi. Ütücülük yaparak üçümüzü de okuttu. Babam öldüğünde annem 30 yaşındaydı ve en büyük korkusu dul bir kadın olduğu için horlanmaktı. Annemin bir tek gün ruj sürdüğünü anımsamıyorum. Hep bol ve renksiz şeyler giyerdi. En küçüğümüz üniversiteyi bitirdiği yıl kanser oldu. Çektiği sıkıntıların onu hasta yaptığını düşünüyorum. Bu dünyadan bir şey anlamadan göçüp gitti." diyor İstanbul'dan Meltem...

"Kocamdan ayrılalı dört yıl oldu, iki kızım var ve ben devlet memuruyum. Eşim nafakada sorun çıkarıyor. Kiralar çok yüksek olduğu için daha iyi bir semte taşınamıyorum. Oturduğum mahallede yaşadığım sıkıntıları anlatamam, işten biraz geç gelsem dedikodu oluyor. İki kız çocuğu yetiştirmenin derdi ayrı, bir de bu tür sorunlarla uğraşıyorum" diyor Ankara'dan D. T...

"Çocuksuz bir dulum. Köşenizde yer verdiğiniz mektubun sahibini kucaklamak istedim. Bakın benim sorunum komşum filan değil. En yakın kız arkadaşlanm. Boşanmamdan kısa bir süre sonra hepsinin kocası kıymete bindi. Bana o kadar ağır geldi ki bu kıskançlıkları. Bu tür durumlarda suçu hep çevreye atıyoruz ama kadınlar bile bu eski ve iğrenç düşünceden kurtulamıyorlar. Dul kadın olmak kız arkadaşlarımla bile aramda bir dikenli tel artık" diyor Serpil...

Gördüğünüz gibi... Buna benzer bir dolu ileti aldım. Her birinin bir önerisi var elbette. Bu tür dedikoducu insanlara ve bu bakış açısına karşı yapılacak şey çok net değil. Kimi çok cesur olmak ve üzerine gitmek gerektiğini düşünüyor. Kimi alttan almak gerektiğini söylüyor. Kimi de "Ne yapalım, toplumsal kurallar işte, yaşar gideriz artık" diyor..

Ne dersiniz? Dul kadınlara hayati daraltmak toplumsal ve değişmeyecek bir alışkanlık olarak sürüp gidecek mi? Gitsin mi yani? "Kapatmasın mı komşular pencerelerini?"

DİĞER YENİ YAZILAR