Anneler günü için...

Haberin Devamı

Merhaba güzel bebeğim...

Şahane bir mayıs günü... Erguvanlar açtı, güneş yüzünü gösterdi ama daha tam ısınmadı hava... Bu yıl dokuz yaşındasın. Her Anneler Gününde bir mektup yazmışım sana. Ve bu köşede başka anneler ve kızlarıyla paylaşmışım. Bu yıl da bir mektup yazayım dedim kendi kendime...

İlk Anneler Gününde teyzenin kucağında bana gülen bir bebektin...

İkinci Anneler Günümüzde babanın aldığı çiçeği bana uzatan minik mor elbiseli kızımdın...

Üçüncü Anneler Günümüzden itibaren baş başa ikimizdik...

Okulda çizdiğin harika resimlerle kutlamaya başladın beni.

Bu yıl ise o kadar yoğun bir gün yaşıyordun ki bana bir e-mail attın...

İlk defa ben de evde tek başıma pencereden dışarıyı izledim.

Büyüdüğünü, dünyanın bir başka ucunda ya da aynı şehirde kendi evinde olduğunu düşündüm. O zaman da mı e-mail atacaksın acaba? Sanmıyorum...

Geçen hafta bana anneler günü ile ilgili ödevini okuyordun. “1864 doğumlu Anna Jarvis, 1902 yılında babası ölünce annesi ile beraber ABD’de, Philadelphia’da yaşamaya ve çalışmaya başladı. Üç yıl sonra 9 Mayıs 1905’te de annesini kaybetti” dedikten sonra ödevi okumayı bırakıp bana baktın... Anna Jarvis’in kötü sonu beni üzecek diye düşündüğünden olsa gerek hızlıca bir özet geçtin... “İşte sonra kutlamalar bütün dünyaya yayılmış, bu kadıncağız da biraz yoksul olmuş. Başkalarının yardımıyla yaşamını sürdürmüş, sonra da ölmüş. Bir şey ister misin annecim, kahve yapayım mı sana” diye de bitirdin konuşmanı...

Sen beni koruman gerektiğini, öykülerin kötü sonlarını saklamayı ne zaman öğrendin? Ben yazı yazarken gelip saçlarımdan öpmeyi, omzumu okşamayı, kendi çocuk dertlerini anlattıktan hemen sonra beni teselli edecek cümleler kurmayı ne vakit benimsedin?

“Anneler ve kızları” denilen o yolda biz ne zaman rolleri değiştik bebeğim?

Sen şu anda arkadaşlarınla eğleniyorsun. Ben de oturdum bunları yazıyorum. Yazıya başlamadan önce güneşli havaya kapılıp sahil boyunca dolaştım. Bütün kafeler, restoranlar doluydu. Öbek öbek çiçekler, büyük anneler, genç anneler, arabalarında küçük çocuklar, kadınlarını kutlayan erkekler... Dolu tepsileri hızlı hızlı taşıyan beyaz önlüklü garsonlar, kahveler, çaylar, şekerler... Hepsinin önünden geçip geldim evimize.

Hep büyük bir ailenin parçası olmak isterdim. Hep bunu kurmak istedim. Ama olmadı. Seninle kocaman bir hayat diktik bunu yerine. Çok büyük bir bütünün parçası olamasak da iki kişilik hayatımızı seviyorum ben...

Anne olduğun o günü görebilmeyi diliyorum şu anda... Seni çok öpüyorum. Bana annelik yapmaya daha şimdiden başladığın için sana öyle hayranım ki... Allah mutlu ve güzel bir ömür versin sana kızım...

***


ANNELER VE ÇOCUKLARI

İster istemez eski yazılara dönüp baktım. Kiminde gözlerim yaşardı, kiminde hakiki kahkahalar attım. Yaşamımda çok az eski arkadaşım kaldı... O çok eski arkadaşlarımdan biri de Veda. Peş peşe anne olmuştuk... Bakın Eylül 2006’da neler olmuş)

***


Beş yaşında kaybolur böyle şeyler!

Arkadaşım Veda’dan söz ederim zaman zaman. Rastlamış olmanız muhtemel. Veda ve kocası Mahir İpek yaşamımdaki yerleri çok sağlam olan iki oyuncu arkadaşımdır.

Ancak bir oğulları var ki sanırım yakın gelecekte o aileden en yakın arkadaşım kendisi olacak.

Veda’nın oğlu Söz, kızımdan altı ay küçük.

Ben bir kız annesi olmayı öğrenirken Veda kısa saçlarıyla ve şahane futbol çalımlarıyla çok başarılı bir erkek anası oldu. Yan yana geldiğimizde kullandığımız kelimeler ve davranışlarımız kız ve erkek çocuk yetiştirmenin ne kadar ayrı beceriler gerektirdiğini gösteriyor.

Öte yandan iki cinsin doğuştan sahip oldukları özelliklerin de ne kadar farklı olduğunu çocuklarımızın yarım yamalak konuşmaları öyle güzel anlatıyor ki.

***


Mesela erkeklerin her durumda “çevirmeye” yatkın olduklarını, kadınların canı istemezse hayatlarında herhangi bir şeyin varlık gösterebilmesinin mümkün olmadığını, doğru ipucu üzerine giderseniz erkeklerin ağzından her lafı alabileceğinizi, istediğini yaptırmak konusunda kadınların ne kadar acımasız olabileceklerini daha dört yaşına bile gelmemiş olan bu küçük yaratıkların “insanlığa giriş” dönemindeki gelişimlerinde gözlemleyebilirsiniz.

***


Geçenlerde Veda ve oğlu televizyon izliyorlarmış. Ufaklık televizyona bakarken “Anne, İclal ne kadar güzel değil mi” demiş. Veda gülümseyerek “evet” diye yanıt vermiş. Sonra da “Ben güzel miyim peki” diye sormuş. Oğlu annesine sarılıp “çok güzelsin anne” demiş. Veda bununla yetinmemiş tabi “Peki ben mi daha güzelim, İclal mi” diye sormuş. Bizim ki annesine bakmadan yanıt vermiş: “Babam!”

***


Veda oğlunu, ben de kızımı bakıcı ablalarına emanet edip sinema kaçamağı yapmıştık birkaç ay önce. Eve döndüğümüzde, daha kapıdan girerken iki bakıcı abla da telaş içinde salondaki büyük sehpayı “kendi emanet aldıklarının” çizmediğini anlatmaya başladılar. “Durun, ne oluyor, bir soluklanalım” diyerek salona girdik. Ve gördük ki benim pek sevgili sehpamın üzerinde ne ile çizildiğini bilemediğimiz, anlayamadığımız geometrik kazıntılar var. Çocukların ve bakıcı ablaların beklediği tepkiyi vermedik. Son derece sakin oturduk ve çaylarımızı içmeye başladık. Bir ara en yumuşak sesimle “Biz yokken neler yaptınız bakalım” diye sordum çocuklara. Kızım tipik bir kadın olarak yok saymayı tercih etti ve “hiçbir şey” diye yanıt verdi. Veda’nın oğlu Söz ise bana koca güzel gözleriyle bakmakla yetindi.

“Söööz, biz yokken resim yaptınız mı?” diye sordum. Söz, oturduğu yerde ayağını sallayarak tipik erkek savunusuna girdi ve soruma soruyla cevap verdi “Nereye resim yaptık mı?”

***


Bazen bu iki çocuktan ders almak gerekir diye düşünüyorum.

Yaş ilerledikçe sorulara yanıt vermek güçleşiyor zira.

Neşesinden, saflığından, doğruluğundan, mizahından uzaklaşıyor insan...

Size Söz’ün son yanıtıyla bugünlük “veda” etmek isterim.

Az önce arkadaşım Veda’dan gelen telefon mesajını aktarıyorum.

“Oğlum az önce kendini polis, babasını hâkim beni de hırsız yaptı. Hırsızın ne çaldığını soran hâkime yanıt verdi: Piyano çalıyor!”

***


ANJELİKA AKBAR, AĞRI TEZEREN KÖYÜ’NDEKİ OKUL PROJESİ İÇİN KONSER VERİYOR!

Anjelika Akbar; Ağrı, Tezeren Köyü, 4. Boğaziçi İlköğretim Okulu Yapım Projesi’ne destek olmak amacıyla; 24 Mayıs 2011 Salı günü saat 20.00’de İş Sanat’ta konser verecek. Erkan Oğur, İsmail Hakkı Demircioğlu, Rahşan Apay, Mehmet ve Memduh Akatay’ın katılımlarıyla gerçekleşecek “Best of Friends, Sounds and Flowers” başlıklı konserin tüm geliri, okul yapımı projesine aktarılacak.

Boğaziçi ve Robert Koleji Mezunu Sanayici, İş adamı ve Yöneticiler Derneği (BRM) ile Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü (BÜYAP) tarafından yürütülen Ağrı Tezeren Köyü, 4. Boğaziçi İlköğretim Okulu Yapım Projesi kapsamında; 11 köyde 5. sınıfı bitiren öğrencilerin devam edebilecekleri dokuz derslikli, kaloriferli, üç katlı, yemekhanesi olan bir okul yaptırılması hedefleniyor.

Bilet Bilgileri: 150, 100 ve 50 TL bağışlar karşılığı BRM’den temin edilebilir.

Kredi kartı ile yapılan bağışların biletleri girişte, bilet sahibinin adına yazılı zarf içinde hazır olacaktır.

Bilgi için: Telefon: 212- 324 41 31 Pbx (Rabia Hanım)

www.bogaziciokulyapiyor.org

http://twitter.com/anjelikaakbar

DİĞER YENİ YAZILAR