Ne zaman öğrendin?

Haberin Devamı

Geçtiğimiz günlerde sosyal paylaşım sitesi Twitter’da bir hanım, yazdığım köşenin yeni genel başlığı hakkında “Ne zaman hayatı anlayacak ve o köşenin adını değiştirecek merak ediyordum. Anlamamasını dilerdim” gibisinden bir yorum yapmıştı...

Ben de pazartesi günkü yazımda “Kırk yaşında birinin hayatı yeni anladığını düşünmek fazlasıyla safça bir yorum ama bir kadın bu ülkede hayatı ne zaman anlamaya başlar üzerine bir yazı yazmaya vesile” demiştim...

***


O yorumu yapan kişi muhtemelen genç, muhtemelen gençliğinden kaynaklanan “Vay be, hayat da ne adi ve pis bir şeymiş” düşüncesinin yalnızca kendisinde olduğuna inanan “sıra dışı” biriydi... Ya da tanınmış kişilerin “başka bir hayat“ yaşadığını sananlardan...

Daha önce de defalarca yazmışımdır, çoğunuz da buna katılacaksınız biliyorum; insan bir duyguyla ilk karşılaşmasının ardından kendini nasıl da dünyanın en tecrübeli insanı zanneder... Anımsıyorsunuz değil mi?

İlk terk edilişte... İlk kez “yakın candan” bir ölüm haberi aldığınızda... İlk ihanete uğradığınızda... İlk kez ihanet ettiğinizde ya da... İlk yasak aşkınızda... Babanız öldüğünde.. Kan bağı taşıdığınız biri ölümcül bir hastalığa yakalandığında... Parasızlıktan alyans sattığınızda...

Sokaktaki insanlara bakıp “Hiçbir şey bildiğiniz yok, dünyayı sırtında taşıyan Atlas benim...” diye düşündüğünüzü anımsıyorsunuz değil mi?

Ah, o kendi küçük yaşamı içindeki her “ilk”i keşfeden ilk insan olduğunu sanmanın unutulmaz saflığı...

Ama bütün güzel kitaplar, şiirler, besteler, resimler bu zannedişten doğmuyor mu? Bence bugün hayranlıkla şarkılarını dinlediğimiz besteciler, resimlerine övgüler sıraladığımız ressamlar, unutulmaz şiirlere adını koymuş şairler en güzel eserlerini yirmileriyle otuzlarının sonuna dek çıkarmamışlardır... Hepsi değilse bile...

Sonra hayatın bir tekrar, her acının sıradan, her insanın özünde sıra dışı ama duygu ve acıda karındaş olduğunu anlamaktan kaynaklanan bir durgunluk başlıyor sanki...

***


Hayatı anlamanın yaşı yok aslında... Her yeni günde bir kez daha bir kez daha öğrendiğim tek şey büyük bir kâşif olmadığım, söylenmedik sözün ve oynanmadık oyunun kalmadığı bir dünyada yaşadığımdır...

71 doğumlu bir Çerkez-Kürt melezi olarak hayatı ne zaman öğrendim, ne zaman tarife başladım, ne zaman öykündüğüm duyguları, karakterleri tekrar eden yazılar yazmaya başladım diye düşünüyorum...

Gidebildiğim en eski hatıram beş yaşımda... Burada anlatılamayacak kadar uzun ama herkesinki gibi bir hikâye... Anne baba kavgasının seslerini duymamak için bağırarak şarkılar söyleyen bir çocuk... Sonra “sır tutması için” tembihlenen biraz daha büyüğü... Sonra sokakta oynarken çatışan gençlerin birbirlerini kurşunlamalarını, kanlı kavgalarını izleyen, yakılan kitapların ve ortadan kaybolan anne babaların kederini, çamurlu postallarıyla halılara basan, evdeki kitaplıkları yıkan ellerin kime ait olduğunu, özlemeyi, beklemeyi öğrenen, aslında yalnız olduğunu ve hep öyle olacağını anlayan birkaç yaş daha büyüğünü anımsıyorum...

Gelişen bedenini saklayan, saklamak zorunda kalan, erken yaşta çalışmaya başlayan ergen yolcu geliyor gözümün önüne... Bence peşini bırakmalı onun...

Hepimizin topal, yanık, eksik çocukluğu elimizden bıraktığımız balonlar gibi uçup gitmeli ve kaybolmalı gökyüzünde... Gömdüğümüzde yok olmayacaklar çünkü...

Olmuyorlar... Bir yerden sızıyor ve bütün hayata yayılıyorlar... Kötü çocukluğun bütün ömre yayılan zehrini temizlemekse en zoru... Geçmişe gömmekmiş yapılan en büyük hata...

***


Hayatı ne zaman anladım? Anladığım anlardan biri... 24 yaşındaydım.

Ailemden ve bildiğim her şeyden çok uzakta olduğum, muthiş parasızlık çektiğim, çok soğuk bir kış gecesinde dördüncü kattan aşağıya bakıyordum...

O anda düşündüm ki...

Hayat kısa, küçük ve ben yoksam anlamı olmayan basit bir şey...

Acımdan küçük, benden büyük... Ve işte sadece bu yüzden güzel aslında...

Allah’ın verdiği bu mucizeye son vermeye kalkıp Allah’ı kızdırmaya gelmeyecek kadar değerli...

Babanızı, bacağınızı, paranızı, sırtınızı dayadığınızı kaybetmeden, çok acı çekmeden, “anlamanızı” dilerim...

Bizim hayatımız sizinkilerden de beter belki nereden biliyorsunuz???

DİĞER YENİ YAZILAR