Karışık

Bugün dergimiz "Gülümse" nihayet piyasada. Bundan böyle her hafta cuma günleri ellerinizde olacak. İlk sayıda ben Mehmet Aslantuğ ile konuştum

Haberin Devamı

1- Bugün dergimiz "Gülümse" nihayet piyasada. Bundan böyle her hafta cuma günleri ellerinizde olacak. İlk sayıda ben Mehmet Aslantuğ ile konuştum. İlk sayı dışında bir daha kapakta ben olmayacağım. İyi bir iş olsun diye çok uykusuz kaldık. Ben bu altı yedi ayda yeni yeni hastalıklar türettim. Bana "bu aralar pek gerginsiniz" diye mektuplar yazıyorsunuz ya, sebebi tamamen budur...

Dergi çıktı dediğim gibi, gerisi size kalmış.

2- 1962 tavşanının sahibi Sunay Akın 42 yaşını bitirdi. Ben de 33'ü... Geçen pazar Sunay'a sürpriz bir doğum günü partisi yaptık. Duygu Asena, Metin Uca, Nebil Özgentürk, Ümit Zileli ve aile takımı bir aradaydık. Sunay'ın eşi, "su borusu patladı" diye Sunay'ı müzeden eve çağırdı. Sunay ter içinde eve geldi ve "sürpriiiiz" dedik. Pastalarımızı yemeden önce Sunay açılışına çok az bir zaman kalan oyuncak müzesinin inşaatını gezdirdi bize. Uzun uzun anlattı: kağıt oyuncaklar hangi katta nasıl duracak, uzay oyuncakları, gemiler nasıl olacak... Göztepe'de babasından kalma harika bir köşkü bu işe tahsis etmiş, içinde oturmayı da düşünebilirdi... Düş kuran bir adamın o düşü gerçeğe çevirebilecek olanaklarının olması ne güzel diye düşündüm. Ya da olanakları olan bir adamın düş kurabilmesi...

3- Bu doğum günü kutlamasının ardından kahramanım Duygu Asena bir operasyon için hastaneye yattı. İyi sonuçlarını bekliyoruz ama bu haftanın karmasında galiba en sıkınıtılı bölüm bu oldu. Bu konudaki detayları Duygu' nun hastaneden çıkışına saklıyoruz. İyi dileklerinizi yollayın bize olur mu?... Duygu çabucak iyi haberlerle dönsün odasına...

4- Nokta Dergisi'nin yeniden doğuşunda hummalı bir çalışmaya girip, derginin tirajını oturttuktan sonra genel yayın yönetmenliğini bırakan ve dergiciliğe bir süre ara veren gazeteci Ümit Zileli 1988'de kaleme aldığı "Vur Emri" isimli ilk kitabının filme alınması önerisi üzerine yoğun bir şekilde senaryo çalışmalarına girmiş bulunuyor. "Bir Asteğmenin Tunceli anıları" nı ilgiyle okumuştuk, izlerken neler hissedeceğiz bakalım...

5- E Morutan isimli basın kişisi ve Kaan mı ne bir de çırağı var, o ikisinin yoğun isteği üzerine hiç yoktan futbol yazmaya başladım iyi mi...

Dün Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakçı ile Türkiye'nin erkek dergisi Boxer için şahane bir söyleşi yaptım. Levent Başkan'ı tanımak müthiş keyifliydi. Anlattıklarını kadın okurların da mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum.

6- Kötü komşu insanı ev sahibi yaparmış, bu f.m sayesinde bir de futbol alanında kariyer yapacağım. Daha önce çalıştığım gazetenin şimdiki halinde yazılar yazan bu kişinin adını bilerek deforme diyorum, zira adına duyduğum sessiz saygıyı şahane bir biçimde yok etti. O grubun haftalık dergisinde geçenlerde "İclal Aydın futbol yazmasın" diye durup dururken hiç manasız bir kaşıma işine giriştiler. Bu nasıl bir kendini bilmez davranış cahilliğidir, densizliktir bilemem. Nasıl böyle laflar edilir; o yazı yazmasın, bu kitap çıkarmasın, şu şarkı söylemesin, bu resim yapmasın...

Kısaca adama "sana ne!" derler. Hayır, durup dururken aklıma soktular, oturdum milli maçı yazdım geçen hafta, ortalık karıştı. Televizyonlardaki spor programlarına bile konu oldu. Eee...

Siz yazma deyince yazamadık mı yani? Yoksa tersi mi oldu! Efendim?....

DİĞER YENİ YAZILAR