Hayat WikiLeaks’ten ibarettir

Haberin Devamı

Milli genellemeler tehlikelidir. Bir ülkenin hem iç hem dış duruşunda önemli meselelere neden olabilecek kadar güçlü yargılar oluştururlar...

Almanya’daki Türk, Amerika’daki Latin, İngiltere’deki İrlandalı tanımları, tam da bu tehlikeye denk düşen yorumlar taşır...

Sonuçta birkaç gündür tek tek açılan WikiLeaks belgelerinde bu milli genellemelere şahane oturan sırlar çıktı ortaya... Ben en çok Azerbaycan Devlet Başkanı Aliyev‘in ABD’ye gidip, Türkiye ve Ak Parti dedikodusu yapmasına güldüm...

Niyeyse şaşırmadım.

Ama belki de Ahmedinecad haklıdır. Bu belgelerin birebir doğru olduğunu kabul ediyorsak, “Belgelerin sızdırılmadığı, Amerikan hükümeti tarafından siyasi amaçlarla ortaya atıldığı“ da kabul edilebilir...

Bir gün Ahmedinecad’a doğru mudur diyerek kulak vereceğim aklıma gelmezdi...

***


Aliyev arkamızdan konuşur, bendeniz de öğle sonraları bir grup emekliyle ve ev hanımlarıyla neşeli şarkılara el çırparken hayat bizimle dalga geçip duruyor işte...

Cumartesi akşamüzeri “Amaaan hiçbir şey umrumda değil artık“ diyorum... Elimde sıkı sıkı tuttuğum şeyleri de niye tuttuğumu sorgular olmuşum bir yandan...

Ece Temelkuran, Sırrı Süreyya Önder ve Ahmet Tulgar‘ı düşünüyordum ve de onlardan geçiyordum, başka başka isimlerde duruyordum... Sonra tekrar esen rüzgâra bırakıyordum zihnimi...

***


Birden gözümün içine bakmadığını fark ettim arkadaşımın. “Neyin var senin” diye sordum.

“Yok bir şey” dedi ilkin... Zorladım biraz... Sonra “7,5 cm’lik bir tümör varmış beynimde” dedi... Öylesine söyler gibi... Arkadaşım çok genç bir anne daha biliyor musunuz... İki çocuğu var üstelik... Sesim soluğum kesiliverdi... Ne rüzgârı duyuyordum artık, ne kafamın içinde dönüp duran kelimeleri, isimleri, olayları, nedenleri... “Pazartesi son sözü söyleyecek doktor“ dedi.

***


Bu yazıya ondan gelen telefondan sonra başladım. Bekledim çünkü... Aradı şimdi. Anlattı...

Ben de ona anlattım...

“Böyle bir akşamüstü, neyin var demiştim Duygu Asena‘ya. Kırmızı şarap içiyordu. Dönüp, sıradan bir şey söylermiş gibi beynimde bir şey varmış benim demişti.

Sen konuşurken o gece yıllar öncesine gittim... Onu kırmızı bir şarap kadehiyle gördüğüm son günmüş o. Sonrası o hep daha hasta, ondan sonraki günler ise hep hastane dolu... Duygu geçip gitti... Evinin önünden geçerken hep soruyorum kendime, nereye gitti?.. Bu iyi haberi vermeseydin anlatmayacaktım sana bunu... Ama madem haberler iyi... Çok sevindim çok” dedim...

Oturdum bu yazıyı yazdım.

Yaşadığımız birkaç güzel an dışında sahi ne kalıyor geri?

Unutkanlık.... Değil mi?...

Büyük bir depoda unutulmuş eskiler... Elimizden bırakmazdık bir vakitler...

DİĞER YENİ YAZILAR