Kesik...

Haberin Devamı

Perşembe akşamı... Evde bilim şenliği kutlamaları vardı. Kızım yaptığı deneylerin sonuçlarını anlatıyordu bize. Biz de alkışlıyorduk. Annem ve diğer ev halkı ise arada bir gözleri ekranda Aşk-ı Memnu başladı mı diye kontrol etmekteydiler. CNN-Türk’e beş dakika bakalım, yeni deneyi alkışlayalım derken kaçırdık mı dizinin başını! Hadi bakalım, annem merak ediyor, matmazel Adnan Bey’e gerçekleri söyledi mi söylemedi mi? Twitter’dan soruverdim: Dostlar neler oluyor, Adnan Bey gerçeği öğrendi mi? Yağmur gibi yağdı cevaplar: “Bir gün öncesine döndüüük” diye... Başladık bilim şenliğimizden kalan çekirdekleri çitleyerek izlemeye...

Derken mesaj geldi. “Karakoçan’a Karakol baskını.”

Yine... yine... Bu kez baba memleketi...

Evdekilere çaktırmadan kalktım, babamı arıyorum ama açılmıyor telefonlar. Meraktayım ulaşamıyorum kimseye. Sözü edilen karakol bizimkilerin yaşadığı yere çok yakın. Neler oluyor yine?

Kız kardeşimi arıyorum. Yardımcım Batu’ya haber veriyorum. Üç koldan ulaşmaya çalışıyoruz yakınlarımıza...

***

Önce Batu alıyor ilk haberleri, sonra kızkardeşim ulaşabiliyor babamızın eşine. Vatan’dan arkadaşım Burak Kara öğrendiklerini aktarıyor bir taraftan. Babam Batu’yla kesik kesik konuşabilmiş. Telefonlar düşmüyor, düşse açılmıyor...

Sonunda hastane dönüşünde yolda yakalıyorum babamı. Düğündelermiş çatışma başladığında. Karakolun hemen arkasında yöre halkının “ziyaret“ dediği, gidip dua ettikleri ve kutsal saydıkları bir mezarlık varmış. Oraya dua etmeye giderken karakolun önünde motosikleti bozulmuş gençlerin. Tamir ederken ateş açılmış. Arada kalmış çocuklar ve akrabaları olan bir yaşlı kadın. Aynı dakikalarda kadın ve bir asker ölmüş. Telaş içindeymiş herkes. Ağır yaralı iki asker Elazığ Devlet Hastanesi’ne kaldırılmış. O saatte İstanbul’da ajanslar çatışma bitti diye duyurmuş olsalar da sesler devam ediyor diyorlardı...

***

Perşembe gecesi yine uzun bir geceydi... İki ay önce baharı karşılayan memleketimde deprem sonra köyleri dolaşmış, dağlara tırmanmış, terör sonrası okumaya başlayan kız çocuklarının sayısını çoğaltmak için ne yapmak gerekir diye gencecik kaymaklamlarla uzun uzun sohbet etmiştik...

Daha bir ay önce Tunceli’de taranmış köy karakollarının önünden geçip hedefimize yol alırken bu güzel ağaçların, dağların arasında ölüm mü saklı şimdi diye hayret etmiştik... Hiç korkmamıştık, hiç vazgeçmemiştik yolumuzdan...

Daha üç ay önce 2010 yılının ilk şehidi Onur Ayayadın’ın evinde ailesini ziyaret ettiğimde, terhisine 52 gün kala şehit olan o güzelim çocuğun anne babasıyla “bu son olsun” diye dua etmiştik... “Bu savaş bitmeli, benim çocuğumun ölümünün bir anlamı olmalı” demişti babası...

“Barışı kim istemiyor Allah aşkına? Barışı istemek yetmez, barış için bir şeyler yapmak gerekmez mi” diye sormuştum bir ay önce...

Kim istemiyor barışı?

***

Yazılanı okumayanlar, okuduğunu anlamayanlar, fikrinden caymayanlar, bildiğini okuyanlar, Aşk-ı Memnu izledi diye, yemeğini yedi, eğlencesini kesmedi diye insanları suçlayanlar, “bu ölümler bitecekse, bu çocuklar yaşayacaksa, bu samimi bir çözümse ben varım Başbakanım” dedim diye, o masaya oturdum diye, babam Kürt anam Çerkes dedim diye bana küfür edenler, tehditler savuranlar, ailesinden ödediği bedeller yetmez diyenler, “Karakoçan olunca yazdın demek” diyen aymazlar, körler, sağırlar...

Benden önce, babamdan önce, dedemden önce başlamış bu düşmanlık, bu savaş... Ne istiyorsun, savaş değil de terör mü diyelim adına? Tamam öyle olsun. Görüntünün giderek kaydığı şu günlerde söyleyecek yeni bir söz bulmakta o kadar büyük güçlük çekiyorum ki... Suskunluk ve bıkkınlık içinde eriyor ciğerim. Daha da kötü olacak diyorlar. Oysa ben bütün buna rağmen yaşama dair eylediğimiz, söylediğimiz hiçbir şeyin ayıp olmadığını haykırmak isterdim... Elbette dizi izlenecek, elbette şarkılar söylenecek, elbette yemek de yenecek demek isterdim... Sakın peşini bırakmayalım hayatın demek isterdim..

Ama ben bu ülkenin insanından yorgunum. Savunuda bile birleşemeyen bu düşman kardeşlikten... Ben kendimi bildim bileli var bu çatışma... Hep aynı cümleyi kursam ne fayda?Artık ne fayda? Elim kesik değil, dilim kesik değil, başım kesik artık...

DİĞER YENİ YAZILAR