Ben Türkiyeyim!

Haberin Devamı

Üç yıl geçmiş ha... Üç yıl aradan sonra tekrar gazetedeki odama döndüm. Ne tuhaf... Sabahları erken gelmeyi hep çok severdim. Çok güzel güneş alır bu oda... Kendi kendime yılgınlıklar, küskünlükler, bıkkınlıklar yaşayıp odamı bütün itirazlara ve uyarılara kulağımı tıkayarak boşaltmıştım.

Benden bir süre sonra Haşmet Babaoğlu buraya taşınmıştı... Ziyarete gelirdim çok nadiren. Haşmet’ten sonra Mehmet Tezkan’a geçmişti...

Şimdi boş kitaplığa, güzelim masaya bakarken Vatan binasında ne çok oda değiştirdiğimi düşünüyorum. İlk başladığımda Güngör Mengi’ye bitişik otururdum. Zülfü Bey’in telefonla konuşurken attığı gür kahkahaları dinlerdim...

Sonra ikinci kattaki büyük odaya geçtim. Gazete kütüphanesine işi düşenler ve akşamları düzenlenen tavla turnuvası katılımcıları ziyaret ederlerdi ara sıra. Koca katta yalnızlık ağır geldi, tekrar yedinci kata çıktım. Selahattin Duman ve Okay Gönensin’le komşu oldum. Bitişik odada Duygu Asena vardı...

Dergi çıkarırken şimdiki odama taşınmıştım ve Tanrım, evimden çok bu odada yaşıyordum... Kızımı deri koltukta uyuttuğum akşamlar olurdu...

Velhasıl üç yıl aradan sonra tüm anılarımla tekrar odamdayım...

***


Sizinle sohbet ede ede, düşe kalka hayatı anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz. Gözlerinizin önünde “hayat hakikaten güzel miymiş bakalım” sınavı veriyoruz. Hepimiz üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yaşıyoruz... Ben yazarken, siz okurken yani.. Bazen kendimizi aşırı önemsiyor, olayları ne çok büyütüyoruz değil mi...

Birkaç gün önce Feriköy’de, bir devlet okulunda bu yıl 85’inci yaşına ulaşan şair Arif Damar ile birlikte olduk tesadüfen. “Siz kimsiniz hanımefendi, ne iş yaparsınız” dedi...

“Oyuncuyum efendim, köşe yazıyorum aynı zamanda” dedim. “Hangi gazetede?” dedi. “Vatan” diye yanıtladım. Hastalıktan sesim çıkmıyor, gözlerim akıyordu. “Ben sadece Cumhuriyet, Taraf ve Radikal okuyorum” dedi. Yani sizi tanıyamıyorum kusura bakmayın... Gülümsedim... Ama hiç şaşırmadım. Oraların “öteki” si olmak da varmış görülecek günlerde..

***


Ama aynı zamanda Başbakan’ın davetine gittim diye benimle konuşmayan arkadaşlarım da var.

“Öteki olma meselesine” takıntılı olduğum için, eşcinsel arkadaşlarımı kolladığımı düşündüğünden ya da türbanlı arkadaşlarımla Yeniköy’de balık yediğimden beni küçümseyen tanıdıklarım da...

“Anayasa taslağını inceleyelim” dedim diye CHP’ye karşı savaş açtığımı düşünen, içimde zerre pişmanlık taşımadığım yazılarımı “saftirik” olduğumdan yazdığımı düşünebilenler bile var...

“Vay Elazığ Karakoçanlı seni, demek New York’a gidiyorsun” diyenler, Beşiktaş maçında bağırırken görünce gözleri açılanlar, TV’de Hasan Hüseyin şiiri okuduğum için şaşıranlar, Kılıçdaroğlu’na sevgime şahit olanlar, Beşiktaş’ta bugüne dek hep CHP’ye oy verdiğimi bilenler, Başbakan’la tokalaşırken yüzümdeki içten tebessüme gıcık olup beni bir daha okumayacağını söyleyenler, Mikonos tatilimi yazınca burjuva, kot kumlama işçileri ve ailelerinin sosyal hakları için meclise gidince komünist ilan edenler...

Eh, odama da geri döndüm madem, başlayayım o halde...

***


Ayın biri kilisesinden anahtar alırken gördüğünüz ben, cenazede dua ederken gördüğünüz, Sinagog’ta düğün töreninde ayakta duran, Al Jamal’de arkadaşının doğum gününü kutlayan, Bebek sahilinde yürüyen, moda dergilerine poz veren, Ulus Anafartalar Caddesi’nde kan ter içinde torba taşırken gördüğünüz ve aşktan ve acıdan ve insandan söz etmekten asla bıkmayacak olan... Bu şahane ülkenin kafa karıştıran kız çocuğu ben...

Sen ya da...

Türbanlı olup Manga dinleyen sen, umreye gidip şarkı söyleyen sen, eşcinsel olduğunu susan ve devlet dairesinde çalışan sen, oy verdiği partiye küsen sen, yılın on bir ayı içki içip Ramazan’da gün kaçırmadan oruç tutan sen, cuma namazına gidip motosiklete binen sen, pavyonda çalışıp sigara bile içmeyen sen, bakan olup bakla kıran sen...

Birbirimizden hiçbir farkımızın olmayan sevgili okur... Ben seni bu “oda” dan şaşırtmaya devam edeceğim... Acaba sen de kapıyı açarak, ötekine kulak vererek beni şaşırtır mısın?

Haftaya kaldığımız yerden devam etmek üzere...

DİĞER YENİ YAZILAR