Kız kıza

Haberin Devamı

Şahane bir masa... Lafı birbirimizin ağzından alıyoruz, kahkahalar, kıkırdamalar birbirine karışıyor. Ne çok konu var konuşulacak. Zaman kısıtlı, keşke daha çok buluşsak diye hayıflanıyoruz. Şelale’ye “annelik ne ilginç bir şey di mi” diyorum. “Doğru söylüyorsun” diyor. Ne kastettiğimi anladı, kolumu tutuyor dostça. Bundan dört sene önce olsa hepimiz daha gergin otururduk masada. Herkes telefonlarından çocuklarının resmini gösteriyor. Balçiçek’in ikizleri, Sanem’in Leyla’sı neredeyse aynı yaşta. Ben artık kıdemli anneyim. Benim kızım ilkokula başladı ya, ohhh ohhh benim o dertlerim çoktan bitti diyorum. Az sonra Asya sahneye çıkacak ve muhteşem sesiyle bir konser verecek. Uzun zamandır bir araya gelemeyen bizleri El Bebek Gül Bebek derneğinin kampanya yemeğinde toplamayı başaran isimse sevgili Ayfer Toprak...

Biz bir yandan yemek yiyip bir yandan kaynatırken derneğin yaptırmak istediği prematüre bebek hastanesi için para toplamayı amaçlayan müzayedesi sürüyor. Ayfer Toprak da üç tablo bağışlamış bu müzayedeye. Seda masanın diğer ucunda neler oluyor orada bakalım diyor gülerek...

***


Balçiçek Pamir, Sanem Altan, Şelale Kadak ve ben o gece konuşmalara doyamadık. Seda Kaya Güler ve Ayfer Toprak masanın diğer ucunda ikili sohbetlerinden fırsat buldukça bize katılıyorlardı.

El Bebek Gül Bebek derneğinin bu etkinliği iki yıla yakın bir zamandır katıldığım ilk davet diyebilirim. Ama açıkçası kızlarla bir arada olmanın keyfi orada bulunmanın resmî amacının önüne geçti. Prematüre bebeklere kaliteli yaşam ve sağlık hakkı amacıyla çalışmalar yapan dernek bu yıl valiliğin bağışlayacağı bir arsa üzerinde toplanan bağışlarla bir hastane yaptırmayı planlıyor. Bu konuda detaylı bir bilgiyi bu hafta içinde vereceğim zaten.

Peki neler konuşuldu?

Elbette çocuklar, çocuklarımız, bebekler, özel sigortalar, sağlık hakları... Sonra zayıflamışsın, güzelleşmişsin, vs. iltifatları...

***


Sadece dedikodu yazsaydım geceyi şöyle aktarabilirdim:

Balçiçek muhteşemdi o gece. Siyahlar içinde son derece sofistike bir şıklık sergiliyordu “Şekerim very Manhattan görünüyorsun” dedim Sanem’le ikisi çok eğlendiler.

Sanem önümüzdeki haftanın röportajını çalışıyormuş, gazeteden çıkarken kirpiklerini boyamış hızlıca, bir de parlatıcı sürmüş, o da siyahlı, çizmeli modern giysileriyle parıldayarak geldi. Şelale de yeni saç modeli ve rengiyle çok hoş görünüyordu. Üzerinde çok zarif, narçiçeğinden fuşyaya kaçan bir elbise vardı. Herkes doğum kilosunu vermiş, keyfi yerinde, aklı çocuğunda, çocuk uykuda, çocuğun uykusu emanette, yapılacak işler, yazılacak yazılar gecenin sonuna bırakılmış yani beklemede...

***


Ama dedikodu, eğlence, giyim kuşam, küçük dertlerle sınırlı kalamıyor hayat. Tatlı sohbetimiz elbette ilk yarım saatten sonra Medya, Türkiye ve finans krizine döndü.

Medya dedikodularını da geçiyorum... Eminim o anda çok kişi orada olmak isterdi. Ama çok, ama çok eğlendiğimizi tahmin edersiniz. Eski-yeni köşe yazarları, inenler çıkanlar, onlar bunlar... Ancaaaak... Bir kahkahanın en güzel yerinde insanın üzerine düşen bir gölgedir ya memleket kaygısı... Çoğumuz ebeveyn olmadan bu kadar yürekten, bu kadar ciğerden yanmayı bilmiyormuşuz aslında.... Keşke hakikaten “sadece” kız kıza muhabbet edebilen, kılık kıyafetten, oradan buradan bahseden küçük kızlar olabilsek... Ne parlamento, ne asker, ne ekonomi, ne sağlık, ne adalet, ne eğitim... Her biri birer demir cendere, sen kaçsan da ayaklarından yakalayıp seni sıkıştırıyor... Hayat küçük kaçamaklarımızdan içeri inatla sızıyor işte. Balçiçek’le Sanem asker-hükümet meselesini tartışırken Şelale ekonomi yazmanın kriz dönemlerindeki gerginliğinden bahsediyor. Saatlerimize bakıyoruz... Sorumluluklar, ciddiyet, yapılacak işler, annelik, mücadele bizi bekliyor... Yavaş yavaş kalkıyoruz birlikte. Kapıya doğru yürürken “Bunu sık sık yapsak” diyor Balçiçek... Sözleşiyoruz. Bir daha hayat yeterse iki yıl sonra görüşebileceğimizi bilerek... Eve dönerken kaç köşe yazarı buluşup eğlenebiliyordur bir arada diye düşünüyorum. Festivaller, davetler, etkinlikler dışında yani... Eminim çok az... Çok çok az... Niye buluşsunlar ki değil mi...

DİĞER YENİ YAZILAR