İki şair arasında İstanbul

Zor günler değil mi?... "İstanbul hedefti, çünkü dünyanın New York gibi en kozmopolit ve renkli şehirlerinden biriydi. İstanbul hedefti çünkü bu şehirde yapılan bir eylem çok ses getirirdi

Haberin Devamı

Zor günler değil mi?...

"İstanbul hedefti, çünkü dünyanın New York gibi en kozmopolit ve renkli şehirlerinden biriydi. İstanbul hedefti çünkü bu şehirde yapılan bir eylem çok ses getirirdi..."

Uzmanların kimi; "nokta atışıydı, şehri vurdu" dediler, kimi; "hayır, özellikle seçildi" dediler.

İstanbul bu...

Ne derin yaralar aldı, ne acılar tanıdı...

Kimse sevmekten vazgeçmedi İstanbul'u. Hatırası kalpte ağrı, eski bir sevgili gibi sızlattı uzakta da olsa izleyenlerin içini...

Hayat kükredikçe küskünleşir ya insan, o küskünlükte ya bir film, ya bir kitap ya da bir şairdir teselli eden insanı...

Bir kitapta arıyorum bugünlerde kara adamların şehrimin 'unutturmak' istedikleri tadını.

Akgün Akova ve Sunay Akın;

"Benzersiz iki adam; yalnızca birbirlerine benzeyen... Gerçekle düşü, bilimle sanatı aynı kanatlarla uçuran iki dil cambazı...

On altı yıllık dostluklarına otuz iki kitap ve binlerce söyleşi, radyo televizyon programı, etkinlik, imza günü sığdıran iki kara mizah ustası, iki şiir tarlası... Aynı yıl doğdular, yıllarca birbirlerinden habersiz, aynı meraklı gözlerle baktılar yeryüzüne.

Yıldızlara, böceklere, denize, resimlere, an'lara ve zamanlara, tarihe ve toplumsal belleğe şaşkınlıkla baktılar. 'Ben kimim? Neden varım?' diye sordular her sabah uyandıklarında.

Aydın olmanın yolunun soru sorup yanıt aramaktan ve bu yanıtları başka insanlarla paylaşmaktan geçtiğine inandılar.

Edebiyat ödülleri kazandılar, üniversitelerde 'yaratıcılık' dersleri verdiler. Altı yıl önce Akgün Akova, Sunay Akın'ı İstanbul'la baş başa bırakarak uzun yolculuklara çıktı. Bir çift kanadın bir altın madeninden daha değerli olduğunu söyleyerek, elinde fotoğraf makinesi. Anadolu'yu ve dünyanın başka coğrafyalarını dolaştı. Yüzlerce gezi yazısı yazdı, binlerce fotoğraf yayınladı.

Sunay Akın ise bu zaman içinde İstanbul'u oyuncakçılarına, zürafalarına, minare gölgelerine kadar kağıda geçirdi. Ve bu yapıtla birlikte, ilk kez bir ortak kitaba imza atıyorlar. İki Şair Arasında İstanbul onlar için küçük bir çay molası.

İşte böyle anlatıyor iki yazarın buluşmasını bana sakinleştirici etkisi yapan kitabın giriş yazısı.

Sunay Akın'ın yaşamımdaki yerinden çok sık söz ederim ve de Akgün Akova'nın büyülü kelimelerinden... Bu kitap onların çok uzun zamandır planladıkları bir işin özel bir durum için çabucak toparlanmış hali. Bahar aylarında genişletilmiş olarak piyasaya çıkacak.

"Özel durum da neymiş?" diye soracak olursanız; Bu yaz İstanbul'da yapılan 8. Avrupa Uluslararası Kan Transfüzyonu Kongresi için 2500 yerli ve yabancı katılımcıya sunulan bir hediye olması. Türkiye Kan Merkezleri Derneği nin bu hediyesi o kadar güzel ki...

İstanbul ancak bu kadar âşık edebilir, sokaklarında hiç dolaşmamış, güvercinlerini hiç tanımamış, denizini hiç görmemiş bir yabancıyı kendine...

Kitap damar açar
Türkiye Kan Merkezleri Derneği'nin elinde sınırlı sayıda kalan bu kitaptan edinmek isterseniz; yapacağınız 30 milyon TL bağış sonunda, size iki türlü iyi gelecek bir şey kazanırsınız.

Geçtiğimiz hafta yaşadığımız olaylar nedeniyle kan vermek üzere hastanelere koştuk. Ancak sadece sıcak olay anında değil, sadece kan vererek değil bu tür bağışlarla da destek olunabilir ve ayrıca kitaplar daima damar açıcıdır...

Bayram kutlaması
Masamın üzerinde bir kutu. Sandık şeklinde. Açtım, içinden akide şekeri, leblebi unu, plastik top, mendil, misket ve topaç çıktı... Bir de mektup...

Zaten leblebi unu dedin mi beni can evimden vurursun... Topaç da mor mu mor... İpi de yeşil. Akide şekeri fındıklı... Kutuyu seyrediyorum öööyle... Mektubu aldım elime. Uzun bir bayram mektubu. Ne zamandır tek cümlelik bayram kartları, bayram mesajlarından sonra enteresan geldi, ne yalan söyleleyim.

Mektubun içinden birkaç cümle; "...İstedim ki bugünün çocuklarına eski bayramları anlatıp, onların bayramlarına bulaşmayalım, istedim ki bizim bayramlarımızı yaşanmış en güzel günlerin içinde tutalım ve yaşayacağımız kaç bayram kaldıysa onları da aynı yürek ferahlığıyla bekleyelim..."

Mektup "ikinci albümle en kısa zamanda buluşmak dileğiyle, Serap Sapaz diye bitiyordu.

Dileği ve hediyesi sizlere de ulaşsın istedim.

DİĞER YENİ YAZILAR