Evlerim, bahçelerim...

Haberin Devamı

Eşten ayrılmanın, işten ayrılmanın ve bir evden taşınmanın ciddi ruhsal tramvalara sebep olduğundan söz edilir...

İş ve eş belki anlaşılır ama bir evden taşınmak, eğer çok çok özel anıları yoksa, mutlu bir çocukluğa ait anlam taşımıyorsa mesela, çok da huzursuz etmemeli kişiyi...

Nitekim son 17 yılda iki ülke ve 13 ev değiştirmiş biri olarak bana normal gelmeye başladı belki bu sürekli taşınma hareketliliği.

Önceleri bir kedi kadar yerleşikliğim yok hayatta diye sızlanırdım. Bir yere sonsuza kadar bağlı kalma, ait olma şeklini tek doğru kabul etmeme hangi çok okuduğum yazar sebep olmuştu bilmiyorum...

Oysa hayat zaman içinde bir yere, bir kişiye yahut bir geleneğe körü körüne bağlı kalınamayacak kadar katmerli, sürprizli ve uçsuz bucaksız olduğunu gösterdi...

***

Evlerimden ayrılırken artık eşyaların paketlenmesini bile beklemiyorum.

Hiç vedalaşmıyorum odalarımla, kapı kollarıyla, pencerelerimle...

Oysa ne çok şeye şahit oluyorlar.

Kimsenin bilmediği, bizim bile beynimizin altında çok çok dibe sıkıştırıp sakladığımız utançlarımızı, pişmanlıklarımızı, telefon konuşmalarını, mesaj seslerini, kahkahaları, uyku terlerini, uykusuz kederleri, sessizlikleri, şikâyetleri, yemek kokularını, bir çocuğun büyümesini, su damlalarını, patlayan öfkeleri, parçalanan porselenleri, sabun kokusunu, onlarca farklı korkuyu, yüzlerce sabahı, yüzlerce akşam üzerini; yani ne varsa işte küçük hayatın içinde, hepsini saklıyor evler duvarlarında...

Bu yüzden, yaşanan yaşandı, yaşarken iyi kötü hepsi benimdi ama burada kalsın gerisi, demek gerektiğini anladım...

***

Ayrılık sonrasında eşya toplamak en fenasıdır... Ama sözünü ettiğim şiddetli geçimsizlik başlığı ile kağıtta onaylanmış bir ayrılık değil...

Bir ölümün ardından kalanları toplamak zordur mesela... Daha kokusu bile yastığındayken gidenin...

Her şey bıraktığı gibiyken, öylece dururken; ilaç kutusu sehpanın üzerinde, çorapları kirli sepetinde, dudaklarının izini taşıyan bardak lavabodayken...

Eve gelip eşyalarını toparlamak...

Dünya üzerindeki somut varlığıyla vedalaşmak yani...

***

Gidiyoruz...

Yeni evler, yeni dünyalar, yeni hayatlar yaşıyoruz...

Yaşanan ne varsa dünden kâr kalan, atıp heybeye devam etmek gerek...

Gidenin ardından ve onun bıraktığı yerden devam ederek...

Evler, bahçeler...

Kapıyı açtın mı bir kere belli ki ya yolcu edeceksin, ya gideceksin...

Kapı açıldı mı bir kez daha ya içeri gireceksin ya da buyur edeceksin...

Hayat hiçbir eve, hiçbir bahçeye, hiçbir kapıya ve hiçbir ömre sonsuzluk vaat etmiyor... O sebepledir ki işten, eşten ayrılmanın, bir evden taşınmanın duygusal yükünü kapı önünde bırakabilmek gerek.

Çünkü bir tek ölümle gidenin yerine geleni olmuyor...

DİĞER YENİ YAZILAR