Dış politika paldır küldür değiştirilmez

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hafta başında gerçekleştirdiği Suudi Arabistan ziyareti başta Kahire olmak üzere bölge başkentlerinde de büyük ilgiyle karşılandı. Mısır devlet başkanı Sisi’nin de aynı günlerde bu ülkede bulunması ise değişik spekülasyonlara yol açtı. Bazı Arap gazetelerinde Kral’ın iki lideri bir araya getirmeyi arzu ettiğine yönelik ısrarlı yayınlar yapıldı.

Hem bu yayınlara hem de ülkenin gidişatına bakıldığında Kral’ın gerçekten de böyle bir arzu içinde olabileceği tahmin edilebilir. Zaten Sisi’nin ziyaretinin de Erdoğan’ın seyahat takvimi ortaya çıktıktan sonra planlandığı anlaşılıyor. Dolayısıyla yeni Suudi Arabistan Kralı’nın belki de ilk önemli dış politika adımlarından biri olarak Mısır’la Türkiye’yi barıştırmayı istediği düşünülebilir.

Mısır’ın da bunu isteyeceği veya en azından Suudilerin bu yöndeki bir taleplerine hayır diyebilecek durumda olmadığı biliniyor. Ne var ki Cumartesi günü Cidde’ye giderken uçakta yaptığımız sohbette bu konuyu sorduğumuz Erdoğan, ilgili tarafların duymaktan hoşlanacağı bir cevap vermedi. Türkiye’nin bu konuda bilinen pozisyonunu koruduğunu gösteren açıklamalarda bulundu.

Haberin Devamı

Sisi’nin “Türkiye’ye karşı olumsuz bir tavrımız ve aleyhte bir beyanımız olmamıştır. Ama onlar da bizim içişlerimize karışmasın” şeklindeki sözlerine değinerek, şunları söyledi: “Biz Mısırın içişlerine karışmayız. Demokratik taleplerimiz var. Burada Mursi başta olmak üzere, siyasi tutukluların serbest bırakılması gerekir. Aynı zamanda bu insanlara siyaset yapma hakkı vermeleri gerekir. Bu Mısır’ın huzuru için gereklidir. Beklenti de budur. Şu anda ekonomik olarak büyük destekler alıyor olmasına rağmen, düzlüğe çıkmış değiller. Biz de arkadaşlarımıza alt düzeyde çalışmaya devam edebilirsiniz diyoruz, bizim bu ülkeye pres yapma gibi bir düşüncemiz olmamıştır.”

Yani Erdoğan bir anlamda Mısır’la ilişkilerin düzelebilmesi için Türk tarafının şartlarında bir değişiklik olmadığını ilan etmiş oldu. Ertesi gün de Sisi ziyaretini tamamlayarak ülkesine döndü.

Sonuç olarak, Suudi Kralı’nın arzusu olduğu söylenen girişim gerçekleşmedi. Zaten bunun çok gerçekçi bir düşünce olmadığı da ortada. Şu bakımdan: Evet, kral Selman ülkesinin dış politikasına dair yeni ve farklı bir vizyona sahip. Bunu veliahtlığı döneminden beri biliyoruz. Bu çerçevede tahta oturur oturmaz Türkiye ve Katar gibi ülkelere karşı selefinin izlediği tutumu terk etmeye yönelik adımlar da attı.

Haberin Devamı

Diğer yandan, Arap Baharı sürecinde bölgedeki ihvan etkisini zayıflatmak üzere Libya ve Suriye’de izlenen politikalara eleştirel yaklaştığı için, daha doğrusu kullanılan yöntemlerin sakıncalarına dikkat çektiği için BAE gibi bazı komşu ülkeleri kızdırmış bir veliaht olarak kendisini tasfiye etmek isteyen güçlerle hesaplaşmasını bekleyenler de var.

Nitekim BAE, İsrail ve Suud’un eski yönetiminin yer aldığı söylenen cephenin adamı olarak nitelenen Sisi’nin Kral Abdullah’ın cenaze törenine çağrılmaması buna yoruldu. Ardından yine Sisi’nin “tape”lerinin yayınlanmasının zamanlamasına dikkat çekildi. Hatırlarsanız, bu tür analiz ve yorumların çoğunu ben de o günlerde bu köşenin okurlarıyla paylaştım.

Haberin Devamı

Ne var ki bu konuyla değindiğim yazıların daha ilkinde şunu da belirttim: “… bir ülkenin milli çıkarları ve öncelikli hedefleri gelip giden iktidarlarla birlikte değişmez. Değişen sadece ve sadece izlenen politikalardır, yani kullanılan araç ve yöntemlerdir. Bu gerçeği göz önünde bulundurmak kaydıyla Ortadoğu’nun en önemli devletlerinden biri olan Suudi Arabistan’da yaşanan iktidar değişiminin Türkiye’nin bölgesel çıkarları bakımından olumlu gelişmelere yol açması imkânını tartışmalıyız.” (“Abdullah Partisi kaybetti”, Vatan, 9 Şubat 2015)

Dolayısıyla, hem bu gerçeği hem de dış politika alanında yeni bir vizyonun da paldır küldür hayata geçirilmesinin mümkün olmadığını göz önünde bulundurarak bakmalıyız Suudi Arabistan-Türkiye-Mısır ilişkilerine.

DİĞER YENİ YAZILAR