Osmanlıyı var eden ideoloji

Türkiye’yi Suriye içinde fiilen savaşa sokabilecek bir saldırı tehdidini bertaraf etmek için türbesi bir askerî operasyonla başka bir yere nakledilen Süleyman Şah’ın kimliğine dair belirsizlik hakkında şunu söylemiştik: “Önemli olan nokta Osmanlıların bu isme atfettiği manevi değer ve Caber Kalesindeki -yüzyıllardır “Mezar-ı Türk” olarak adlandırılan- türbenin taşıdığı sembolik anlam.” Osmanlı tarihine ilişkin benzer problemlere de aynı yaklaşımı uygulamak mümkün mü peki?

Dünkü yazıda değinmeye çalıştığım kaynak eksikliği yüzünden Osmanlı kuruluş devri büyük ölçüde sisler altında. Dolayısıyla böylesi problemler çok. Mesela Osmanlı ailesinin Oğuzların Kayı boyuna mensubiyetleri de tartışmalı bir konu. “Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu” adlı eserini okuyanlar hatırlayacaktır, Köprülü gerek Kayıların Moğol asıllı olduğunu iddia eden Togan’ı gerekse Osmanlı ailesinin Kayı boyuna mensup olduğuna inanmayan Wittek’i şiddetle eleştirmiştir. Ancak şu noktayı da hatırlatmak lazım: Köprülü -her ne kadar kendisi Osman ve ailesinin soyunun Kayı kabilesine dayandığını ispat için büyük gayretler sarf etmiş olsa da- Osmanlı ailesinin etnik kökeni ve nereden nasıl göç ettikleri konularının “Osmanlı Devletinin kuruluşunu anlamak için esas mahiyette meseleler olmadığını” açıkça ifade eder. Büyük tarihçimize göre “bunu anlayabilmek için, her şeyden evvel, ucların dâhilî hayatını, oradaki içtimaî şartları, dinî, iktisadî ve siyasî âmilleri anlamağa ihtiyaç vardır.”

Haberin Devamı

Ne var ki Kayı meselesine dair tartışma bugün bile Osmanlı tarihçileri arasında bütün hızıyla sürüyor. Çünkü Osmanlı ailesinin kökenini ve hatta kuruluş döneminin hadiselerini bir netlik içinde öğrenmemiz imkânsız. Sebebini anlattım. Dolayısıyla yalnızca ailenin kökeni değil, devletin kurucusunun adı bile tarihçiler arasında ciddi bir tartışma konusu. Zira Osmanlı Beyliğinin kurucusunun gerçek adının Osman olması düşük bir ihtimal gibi görünüyor. Özellikle babasının (Ertuğrul), amcalarının (Gündoğdu, Dündar, Sungur Tekin), kardeşlerinin (Gündüz, Saru-Batu veya Savcı), oğlunun (Orhan) ve torununun (Murat) adları göz önüne alınırsa Arapça bir isim taşıması -imkânsız değil ama- akla uygun görünmüyor.

Haberin Devamı

Öte yandan, Macar tarihçi Moravscik, üçüncü halife Hazreti Osman’ın adının aslına sadık transkripsiyonunu kaydeden Bizans kaynaklarında Osman Bey’in adının Atman veya Otman şeklinde yazılmasını şayan-ı dikkat bulmaktadır. Gerçekten de Pachymeres ve Gregoras gibi ilk dönem Bizans müverrihlerinin Osman Bey’in adını Hazreti Osman’ın adını yazdıkları şekilde yazmamış olmaları yeterince anlamlı bir ipucu.

Sonradan Osman’a dönüştüğü anlaşılan bu adın aslında “Atman”, “Ataman”, “Tuman” veya “Otman” olabileceğine dair farklı görüşler var. Bu görüşlerin dayanaklarını burada teker teker anlatmaya imkân yok ama bana sorarsanız, bütün bu görüşler dikkate alındığında Osmanlı Beyliği’nin kurucusunun gerçek adının Otman olma ihtimali diğer ihtimallere göre biraz daha güçlü görünüyor.

Fakat bunlar her ne kadar renkli ve ilginç ayrıntılar olsa da, Osmanlı konusunda asıl cevaplanması gereken soru başka: Nasıl olmuş da Selçuklu hâkimiyetinin sona erdiği sırada Anadolu’nun egemenleri arasında adı bile anılmayan küçük bir beylik güçlü rakiplerini alt ederek bölgenin en büyük siyasi gücü haline gelebilmiş? Bu sorunun cevabını bulabilmek için ise Osman Gazi’nin asıl adı neydi, Ertuğrul Bey’in babasının adı Süleyman mıydı yoksa Gündüz Alp miydi gibi sorulardan ziyade şu soruya cevap aramak lazım bence: Osmanlı sistemini hayata geçiren “kurucu ideoloji” neydi?

Haberin Devamı

Bu nokta üzerinde duralım biraz…

DİĞER YENİ YAZILAR