Gauck gizli Ak Partili mi?

Haberin Devamı

Almanya Cumhurbaşkanı’nın konuşmasını şaşırarak dinledim. Birincisi, başka bir ülkenin iç işlerine bu derece müdahil olmak diplomatik teamüllere ne kadar sığar. İkincisi, kutuplaşmanın bu kadar arttığı bir dönemde bir kesim lehine bu kadar taraf olmak bu krizi daha da derinleştirmez mi? Üçüncüsü derin tarihsel ve geleneksel bağların olduğu iki ülke arasında bir cumhurbaşkanının ‘ayar verircesine’ konuşması bu bağlara ne kadar hizmet eder.

Dördüncüsü; Orta Doğu’da bu kadar olay olurken susan, Almanya’daki Türkiye vatandaşlarına yapılanlara sesini çıkarmayan, Mısır’da olanlar karşısında tavır almayan bir ülkenin yöneticisinin böylesine sert mesajlar vermesi paradoks olarak nitelenmez mi? AB süreci, Kürt sorunu, Kıbrıs meselesi başta olmak üzere Almanya’nın bu konularda yapıcı bir tavrı olmadığını biliyoruz. Bu listeyi uzatmak mümkün ama biz kısa tutalım.

Bütün bunları düşününce Almanya Cumhurbaşkanı’nın gizli AK Partili olduğu kanaatine vardım. Çünkü bu söylem, mevcut sorunları çözmek yerine daha büyük reaksiyona neden olacaktır. Öncelikle başka bir ülkenin iç işlerine karışma nezaketsizliğiyle itham edilirsiniz.

Nitekim Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında bunu sert biçimde ifade etti. Almanya Cumhurbaşkanı’nın bu mesajları toplumun bir kesiminde tepkiye neden oldu.

AK Parti kurulduğundan bu yana yaşananlar ve özellikle kapatma davası sürecinde tanık olduğumuz olaylar Erdoğan’ı tasfiye etmek yerine daha da güçlendirdi. Rakiplerinin irrasyonel tavırları ve ‘kör gözüne parmağım’ Erdoğan karşıtlığı ters dalgaya neden oldu. Hatta Erdoğan’ın toplumsal desteğini büyüttü.

Cumhurbaşkanı Gauck’un bu açıklamaları da aynı sonuca hizmet edecektir. Galiba Gauck gizli Erdoğan hayranı ve onun birinci turda köşke çıkmasını arzuluyor.

Taksim tartışması

Bugün 1 Mayıs emek ve işçi bayramı. Türkiye basit bir yönetsel düzenlemeyle çözülecek sorunu yeni bir gerilimle aşmaya çalışıyor. 1 Mayıs’ı işçi bayramı ilan eden hükümet şimdi Taksim’i yasaklamakla itham ediliyor. Keşke sendikalarla bir araya gelinip sorun müzakere yöntemiyle çözülseydi.

Hükümet sendikaları toplayıp kamuoyu önünde onlarla açık açık konuşaydı. 1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanması için son bir kez izin verip, sendikaların da olurunu almak suretiyle ‘bundan sonra toplanma alanı Yenikapı’dır’ diyerek sorunu suhuletle çözseydi. Bu formül hem hükümetin elini güçlendirmiş olacaktı hem de Taksim konusunda kimin mızıkçılık yaptığı ortaya çıkacaktı.

Böylece Gezi’nin yıldönümünde olası provokasyonların önüne geçmek amacıyla Taksim’e çıkmak isteyenlere ‘makul bir hayır’ cevabı verilmiş olacaktı. Ancak görünen o ki İstanbul Valisi’nin süreci yanlış yönetmesi meselenin inatlaşmaya gitmesine neden oldu.

İnşallah aklı selim ve sağduyu galip gelir ve istenmeyen olaylar yaşanmaz. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Diyarbakır Valisi’yken söylediği gibi, ‘Cana değil, cama gelir.’

CHP’nin hatası nerde?

Seçimlerden sonra CHP’deki tartışmalar son bulmuş değil. Ciddi bir arayış ve anlama çabası olduğu görülüyor. CHP’liler ne düşünür bilinmez ama tarih geri alındığında yapılan hataların büyüklüğü görülecektir.

Birincisi, CHP en büyük hatasını 2007 Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaptı. O dönemde Tayyip Erdoğan’ın köşke çıkmasına karşı çıkmayıp, sürecin normal seyrinde ilerlemesine izin verseydi liderini kaybetmiş AK Parti aynı başarıyı gösteremeyecekti. Ayrıca 367 tartışmaları yaşanmayacak, Erdoğan’ın oy patlamasına zemin hazırlanmış olmayacaktı.

İkinci büyük hatayı 2009 yerel seçimlerinde yaptı. O seçimde Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul yerine Ankara’dan aday olsa, Gürsel Tekin İstanbul’dan seçime girseydi muhtemelen başka bir sonuç alınacaktı. Ancak CHP, İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu‘nun dediği gibi stratejik akılla hareket etmediği için hata üstüne hata yaptı.

Üçüncü büyük yanlış ise bu seçimlerde yapıldı. İstanbul’da Mustafa Sarıgül yerine Gürsel Tekin aday olmuş olsaydı yine başka bir hikâye ortaya çıkabilirdi. Ancak olayları politik gerçeklikten kopuk bir toplumsal mühendislikle anlamaya çalışan parti her defasında hata yaptı. Kendisini sürekli Tayyip Erdoğan üzerinden tanımlayan CHP, iktidar olmak için oy alması gereken sağ seçmenin gönlünü kazanmak yerine rahatsızlığa neden oluyor. Son tahlilde stratejisi olmayan taktiklerle harekete eden CHP her defasında aynı hataya düşüyor.

DİĞER YENİ YAZILAR