Erdoğan, 1915 açılımında samimi mi?

Haberin Devamı

Tayyip Erdoğan’ın 1915 olayıyla ilgili hafta içinde yaptığı açıklama büyük fırtına koparttı. Tartışmaların temelinde ‘Başbakan Erdoğan samimi mi?’ sorusu vardı. Bu soruyu soranları ikiye ayırmak mümkün. Birinci grupta Erdoğan ağzıyla kuş tutsa ikna olmayacak geniş cephe var. Erdoğan, denizin üzerinde yürüse, ‘yüzme bilmiyor’ diyecekler.

Bu blokta yer alanlar sadece Erdoğan’ın Ermeni açılımına karşı değiller. Bu isimler Erdoğan’ın Kürt açılımına da, Alevi açılımına da, AB açılımına da karşılar. Son tahlilde Erdoğan’ın varlığına karşılar. Erdoğan ne yaparsa yapsın pozisyonları değişmiyor. Erdoğan’la olan sorunlarını kişiselleştirmiş durumdalar.

İkinci grupta yer alanlar ise yakın zamana kadar Erdoğan’a yakın durmakla birlikte Gezi’den sonra birinci gruba yaklaşan isimlerden oluşuyor. Bu cephede yer alanlar, birinci gruptakiler gibi Erdoğan’ın varlığına değil, bazı politikalarına karşılar.

Ermeni açılımı ve Dejavu hali

Erdoğan, belediye başkanı olduğunda ‘şeriat getirmek istiyor, demokrat değil’ diye eleştirilirken, başbakan olduğunda ülkeyi Malezya yapacağı öne sürülmüştü. Sürekli bir niyet okuma arayışı ve gizli ajanda şüphesi vardı.

Geçen yirmi yılda ne Türkiye İran oldu, ne ılımlı İslam geldi, ne de laiklik elden gitti. Ancak iddialar maske değiştirerek devam etti. Dile getirenler ne bir özeleştiri verdiler ne de bir açıklama yaptılar. Bugün benzer eleştirileri 1915 açıklaması için yapıyorlar.

Erdoğan, 1915 açıklamasına benzer bir konuşmayı 2005’te Diyarbakır’da yapmıştı. Bu konuşma daha sonra ‘Demokratik Açılım ve Çözüm Sürecinin’ başlangıcı oldu. 2014’e gelindiğinde ise tarihsel bir bağlama oturdu. Çözüm arayışları tarihe not düştü ve ciddi bir literatür oluşturdu. Devletin hafızasında önemli bir birikim sağladı.

Ermeni açılımını eleştirenler dün aynı kelimelerle Kürt açılımını eleştiriyorlardı. Muhafazakar-milliyetçi kökenden gelen birinin Kürt sorununu çözemeyeceğini, hatta anlayamayacağını iddia ediyorlardı. Geçen süre içinde Erdoğan, devletin Kürt politikasını değiştirdi. 2013’te çözüm süreci başladığında eleştirenler sonra dağdan inişi izlemeye gittiler.

Yurtta barışı sağlayamayan, dünyada barışı sağlayabilir mi?

Bu sorunun türevi sorular var. Ülkenin batısında OHAL uygulayan Erdoğan, Kürtlere demokrasi getirebilir mi? Alevilerin sorununu dinlemeyen Erdoğan, Kürt sorununu çözebilir mi? Geziyi kavrayamayan Erdoğan, çözüm sürecini yürütebilir mi? Bu soruları uzatmak mümkün. Ancak tümünün ortak keseni Erdoğan bu sorunları çözebilir mi, açılımları sonuca ulaştırabilir mi cümlesinde toplanıyor.

Geçen on iki yıla bakıldığında hükümetin tabii ki pek çok eleştirilecek yönü var. Ancak eğri oturup doğru konuşmak gerekirse aynı hükümetin yüzyıllık sorunları çözmek için büyük bir uğraş verdiği görülüyor. Açılımın en somut sonucu 15 aydır tabut gelmemesi değil mi?

Yüzyıllık sorunlar karşısında muhalefet ne diyor?

Hükümetin performansını kavrayabilmek için muhalefet partileri üzerinden bir okuma yapmak daha doğru olabilir. CHP, Cumhuriyeti kuran parti, MHP ise elli yaşına yaklaştı. Ülkenin yapısal sorunları belli. Dünden bugüne ortaya çıkmış problemlerden değil, yüzyıllık sorunlardan bahsediyoruz.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Dersim dramı, Kürt sorunu, PKK’nın dağdan inmesi, Alevi konusu, Ermeni meselesiyle ilgili çözüm projelerini bilmiyoruz. Hakeza MHP’nin de öyle.

Türkiye Başbakanı’nın mı açıklaması, Tayyip Erdoğan’ın mı?

Ortada basit bir mantık ve muhakeme problemi yanında ayrıca totolojik bir yaklaşım var. Tayyip Erdoğan bu açıklamayı kişisel bir açıklama olarak mı yaptı, yoksa ülkenin başbakanı olarak mı? Yaşanan pekçok ilkten ve açıklamanın içeriğinden öte ‘samimiyet’ terimi değer yüklü bir ifade. Ortada bir evlilik veya platonik bir aşk ilişkisi yok. Sonuçta Başbakan sıfatıyla yapılan bir açıklama var. Dolayısıyla ‘samimiyet sorgulaması’ kamu politikası için öne sürülecek bir argüman olamaz.

Öte yandan ‘Tayyip Erdoğan otoriterleşiyor, kucaklayıcı bir konuşma yapmalı’ deniliyor. Erdoğan konuştuğunda bu defa burun kıvırıp ‘olmadı, samimi değil’ deniliyor. Öncelikle bu üstten, hiyerarşik dili kullanma hakkını size kim veriyor? İkincisi, samimiyeti neye ve kime göre ölçeceğiz? Kimin elinde samimiyet metre var? Biraz tutarlılık lütfen!

DİĞER YENİ YAZILAR