Manisa mitingi ve DP’nin yol haritası

Haberin Devamı

Cumartesi günü Türk siyasal yaşamında yeni bir heyecan dalgasının kabarmaya başladığını gördük. Anavatan Partisi ile birleşmenin ardından Demokrat Parti (DP) ilk kez meydana çıktı. Manisa’da on bini aşkın yurttaşın, Genel Başkan Hüsamettin Cindoruk’u alkışlarken gösterdiği coşku, o heyecanın yansımasıydı.

Bu miting, iktidar partisine kaptırdığı oyları geri almaya kararlı bir merkez sağın yeniden yükselmekte olduğunu gösteriyordu.

“Coşku” burada anahtar sözcük. Hiç küçümsenmemesi gereken bir anahtar. “Yeniden diriliş” çabası içindeki birçok siyasal hareketin meydanlara kalabalıklar toplasa bile, daha belini doğrultamadan silinip gittiğine daha önce tanık olduk. Bellerini doğrultamadılar, çünkü “coşku”dan yoksundular. Coşku umut demektir, kararlılık demektir, özlem demektir. Manisa’da işte bu vardı.

***


Merkez sağdaki boşluğu doldurmak üzere deneyimli liderlerin öncülüğünde, genç kadroları da içine alarak kolları sıvayan DP amacına ulaşabilir mi? Boşluğu doldurabilir, radikal sağın elinde rehin kalan oylarını geri alabilir mi? Yukarıda vurguladığım “coşku” faktörü, bu soruya ilk olumlu yanıtı veriyor. Türkiye’de siyasetin de ekonominin de sosyal yaşamın da dış politikanın allak bullak edilmesine, devletin temellerinin, onu ayakta tutan kolon ve kirişlerin bile sarsılmasına artık tahammülü kalmayan kitlelerinin özlemlerine tercüman olduğu sürece DP’nin şansı artacaktır.

Cindoruk’un Manisa konuşması bu yönde bir politikanın halka açıldığını gösteriyordu. İktidar partisini taklit ederek, onunla aynı söylemleri kullanarak, onunla aynı hamleleri yaparak ondan oy çalmaya çalışmak yerine, kendine özgü bir dil kullandı Cindoruk. Kendine özgü rahat, anlaşılır üslubu içinde...

“Resmi dil”in önemini şu sade anlatımla ortaya koydu:

“Şimdi İçişleri Bakanı Beşir Atalay bana geldi. Kürtçeyi propaganda dili yapacaklarını söyledi. Peki, yarın birisi kalktı, Kürtçe propaganda yaptı. Ben nasıl anlayacağım, Manisalı nasıl anlayacak?.. Eğer siz dil üzerinde oynarsanız Türkiye’yi ikiye bölersiniz.”

***


Sadece bu konuda değil, telefon dinlemelerinden işsizliğe, işçi, memur, esnaf ve emeklinin içler acısı durumundan yolsuzluklara kadar birçok konuda somut ve herkesin anlayacağı sözler söyledi.

DP’nin Manisa mitingini bir açıdan DP’nin yol haritasının ipuçlarını veren bir miting olarak niteliyorum. O harita, muhafazakâr da olsalar, dindar da olsalar, sağ eğilimli de olsalar, bu ülkenin kuruluş felsefesine ve anayasasının değişmez ilkelerine bağlı insanların özgürleştirilmesi yolunu gösterecekse, sadece DP değil ülke de kazançlı çıkacaktır.

Bu yolda giderse DP, sadece iktidar partisine kaptırdığı oylarını geri almakla kalmayacak, belki 1950’lerde kaçırdığı bir fırsatı da, yine hem kendi adına hem Türkiye adına yakalamış olacaktır. O da, DP’nin Batı’daki örnekleri gibi “muhafazakâr demokrat” bir parti olma fırsatıdır.

DP geçmişten ders alacaksa, sadece 2002 ve 2007’de merkez sağın silinip gitmesine yol açan politikalardan değil, çok daha öncesinden başlayarak ders almalıdır. Celal Bayar’ların, Adnan Menderes’lerin DP’si, bugünün DP’sine duygusal ilham kaynağı olabilir ama, bugünün DP’si, siyasal olarak, o DP ile mesafesini açtığı oranda başarılı olacaktır. Bugünkü iktidar ile 1950’lerin DP’si arasındaki benzerlikler birer birer sıralanırken, bu mesafenin önemi daha çok görülmüyor mu?

***


Tekrar altını çizmek istiyorum: Manisa’dan yola çıkan DP, kaptırdığı oyları almaya çalışmakla yetinmemeli, Türkiye’nin iktidar adayı “merkez sağ-muhafazakâr demokrat” partisi olmak gibi çok daha büyük bir hedefe kilitlenmelidir.

DP’nin bu potansiyele sahip olduğunu herhalde en iyi Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk bilir. Sorun, bunu bilmeyenlere de anlatmaktır.

DİĞER YENİ YAZILAR