Gazete Vatan Logo
Magazin Hikayesi duşta aklıma geldi

Hikayesi duşta aklıma geldi

Sermiyan Midyat, hem senaryosunu yazıp yönettiği hem de başrol oynadığı “Ay Lav Yu” filmiyle 12 Mart’ta sinemaseverlerin karşısına çıkacak. Midyat, Mardin’de yaşayan bir Kürt genci ile Amerikalı bir genç kızın aşkını konu alan film öyküsünü Kelebek’e anlattı.

“Ay Lav Yu”nun yönetmeni, yapımcısı, senaryo yazarı ve başrol oyuncusu sizsiniz... Bu yorucu macera nasıl başladı?
- Hem de ne yorucu macera... Hikaye, altı yıl önce duş yaparken ortaya çıktı. Fikirler böyle ilginç anlarda akla gelebiliyor işte...

Bir Doğu hikayesini mizah diliyle anlatıyorsunuz. “Züğürt Ağa”, “Davaro” gibi... Uzun zamandır o sıcaklıkta filmler yapılmıyor, çıkış noktanız bu olabilir mi?
- Evet, “Züğürt Ağa”, “Davaro”, “Kibar Feyzo” gibi filmlerden bu yana, o sıcaklıkta, o komiklikte filmlerin çıkmadığını düşünüyordum. Ben bunları düşünürken, Sarah ile Musa’nın aşkı gündemdeydi. Derken benim ağabeyim de bir Amerikalı ile evlendi. Bizde de çok sorunlar yaşandı. Vize alıp Amerika’ya gitmemiz çok zordu. Onlarınsa vize sorunu yoktu. Dolayısıyla Amerikalılar gelip ağabeyimi bizden istediler. şimdi çok mutlular, sekiz yıldır Houston’da yaşıyorlar. Benim filmimde de Mardinli bir gençle Colorado’lu bir kızın aşkı var. Çıkış noktam işte o hikayeler oldu.


Siz aslen Midyatlı’sınız değil mi?
- Evet ama ben Ankara’da doğdum. Midyat’ta geniş bir aileyiz. Babaannem 1957’de Midyat’ta belediye başkanı olmuş. O bölgenin ilk kadın belediye başkanı. Hikayesi çok ilginç. Nasip olursa, üçüncü filmimde babaannemin hikayesini anlatacağım.

Babaanneniz okuma yazma biliyor mu?
- Hayır, buna rağmen belediye başkanı olmuş. Dedem ölünce, aşiret toplanıyor, kimi aday yapacağız diyorlar. Herkes babaannemi söylüyor. Babaannem aday oluyor ve seçiliyor... Bizim ailede kadınların söz hakkı hep olmuş... Kızlar okutulmuş ve hiçbir erkek karısının üzerine kuma getirmemiş.

Töre cinayeti falan var mı peki?
- Asla... Öyle bir aile değiliz. Biz aşiret değiliz zaten. Dedem, toprak ağası değil. Asaletten gelen bir ağalığı varmış. Köye ilk gazeteyi getiren adammış. Dedemle, babamla çok gurur duyuyorum. O yüzden de filmimi ölen babama ithaf ettim.

SİNAN ÇETİN’İ İYİ NİYETLE ANARIM

Sinan Çetin’le aramızda hiçbir küslük, kırgınlık olmadı. Sinan ağabey bize inandı ve filme maddi, manevi destek oldu. Kendisi yönetmen olduğu için, doğal olarak zaman zaman yönetmen refleksiyle davranabiliyor. Ona göre filmin bazı sahneleri farklı olmalıydı. Ama bana benim çektiğim doğru geliyordu. Alnımızın akıyla da çıktık diye düşünüyorum. Plato’nun bize sunduğu masrafları karşıladık ve filmi devraldık. Sinan Çetin’i her zaman iyi niyetle anarım. Desteğini hiçbir zaman unutmam.

YUSUF KARAKTERİ DE BENİ HEYECANLANDIRDI

Filmin yanı sıra bir yandan da TRT’de yayınlanacak olan “Hanımeli Sokağı” adlı dizinin çekimlerini sürdürüyorum. Bu dizide, 18 yıl hapishanede yattıktan sonra hayata adapte olmaya çalışan Yusuf karakterini canlandırıyorum. Çok ilginç bir karakter Yusuf. Ve bu proje de beni gerçekten çok heyecanlandırıyor.

Haberin Devamı