Gazete Vatan Logo
Magazin Her şeyi karıma borçluyum

Her şeyi karıma borçluyum

Türkiye'de devlet tarafından verilen ödül törenleri çoğu zaman çok sıkıcı olur. Ödülü verenlerin de, alanların da sıkıntısı yüzlerinden bellidir

Türkiye'de devlet tarafından verilen ödül törenleri çoğu zaman çok sıkıcı olur. Ödülü verenlerin de, alanların da sıkıntısı yüzlerinden bellidir.

Pazartesi gecesi Esma Sultan'da İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Başkanı Şakir Eczacıbaşı Arif Mardin'e 2003 Yaşam Boyu Başarı Ödülü'nü verirken herkes o kadar heyecanlı ve mutluydu ki tören, saatlerce sürse hiçkimsenin yerinden kıpırdayacağı yoktu.

Arif Mardin'le ilk kaynaşmamız 1955'te yaptığı bir beste nedeniyle başladı. Yoksa onu ablası Betül Mardin'in yanında küçük bir çocuk olarak tanımıştım. Refik Erduran, Nazım Hikmet'in bir senaryosundan uyarladığı "Gün Doğarken" adlı filmin prodüktörlüğünü yapıyordu. Filmin müziği o kadar güzeldi ki, seyredenler bunun gencecik bir Türk kompozitörü tarafından bestelendiğine inanmamıştı.

Arif Mardin Pazartesi gecesi hasret giderdikten hemen sonra: "Ne olur, bana 'Gün Doğarken'in bir kopyasını bul; o beste benim ilk göz ağrım" dedi.

Şakir Eczacıbaşı'dan Arif Mardin'in yaşam öyküsünü, ekrandaki görüntülerle dinledikten sonra Mardin, ömrünün büyük bir bölümünü Amerika'da geçirmesine rağmen tek bir İngilizce kelime kullanmadığı duru Türkçesi ile anlattı: "Ekonomi okumamı ısrarla isteyen babamı üzme pahasına eşim Latife ile ABD'de tek odada bir yıl, hem de banyo- tuvaleti diğer kiracılarla paylaşarak sıkıntı içinde geçirdik. Latife çalıştı, eve baktı; ben aldığım bursla müzik eğitimi yaptım. Bugün hâlâ o bir yılın yaşamımızda en mutlu yıl olduğunu hatırlarız. Latife'nin bana verdiği güç olmasaydı hiçbir şey yapamazdım" dedi.

Özellikle hanımların şiddetle alkışladığı konuşmasından sonra ailesi için ayrılan masasına dönen Arif Mardin eşine sarılıp tekrar teşekkür etti. Okul yaşamımda Salacak'taki köşkünde Latife'nin gözcülüğü sayesinde yeğeni, sınıf arkadaşım Nuran Aka'yla matematik çalıştığımız günleri andıktan sonra Latife: "Anlamadığım şey nedir biliyor musun?" dedi, "Bu adamın hâlâ bana âşık olması... Büyücü müyüm neyim, karar veremiyorum. Bak, 78 yaşına geldim; o benden 6 yaş küçük olduğu halde peşimden ayrılmıyor." Ayazpaşa'nın en eski ve en güzel İstanbul manzaralı Üçler apartmanında aldıkları kata yerleşen Mardin'ler Amerika'da uzun süre yaşayanların tutulduğu vatan hasretine daha fazla dayanamamışlar ki, sık sık gelmelerini temin eden bu mekânı seçtiler.

Haberin Devamı