Gazete Vatan Logo

Hedefinde yine İnönü var

İşte Erdoğan'ın İsmet Paşa'yı hedef aldığı o telgraf

İsmet İnönü’yü Hitler’e benzeten Başbakan Erdoğan, dün de Atatürk’ün bir telgrafını gündeme getirdi. Ata’nın, 19 Şubat 1931’de İsmet İnönü’ye çektiği telgraftan mektup diye bahseden Erdoğan, “Ah ah, o mektubu iyi incelemek lazım, teferruatına girmeyeceğim. Hani diyor ya, o camiler, kervansaraylar askerlerden boşaltılsın...” dedi.

ANKARA - Pazar günkü AK Parti grup toplantısındaki konuşmasında İsmet İnönü’yü Hitler’e benzeten Başbakan Erdoğan, dün de Atatürk’ün, dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye çektiği bir telgraftan söz etti. Vakıflar Haftası dolayısıyla Meclis’te yapılan törende konuşan Erdoğan, telgraftan mektup diye bahsederek şunları söyledi:

KALEM KILICIN ÖNÜNDEDİR: Medeniyetimizde kalem, kılıcın önünde yer alır. 3 kıta üzerinde hüküm sürmüş Osmanlı Devleti’nin, bugün o kıtalarda nasıl anıldığına dikkat etmek durumundayız. Balkanlar’da Osmanlı Devleti, zulüm ile baskı ile değil, Mostar Köprüsüyle, Drina Köprüsüyle, Karagöz Bey Camisiyle, Vardar Köprüsü, Kosova Taş Köprüsüyle, Vidin Köprüsüyle, binlerce sebiliyle, han, hamam ve kütüphaneleriyle hatırlanmaktadır. Ortadoğu’da Osmanlı, sömürüyle, istismarla, emperyalizme değil, Kudüs’te tesis ettiği barış ve huzur ortamıyla, Hicaz Demiryoluyla, Bağdat Demiryoluyla, Mescit-i Haram ile Kerbela ile inşa ettiği su kanallarıyla anılmaktadır...

TARİHE SIRTINI DÖNENLER TARİH OLDULAR: On yıllar boyunca bırakın Balkanlar’daki, Asya’daki, Ortadoğu’daki, Afrika ve Avrupa’daki eserlere, kendi topraklarımızdaki eserlere dahi sahip çıkılmadı, onları kaderlerine terk ettiler. Tarihe ve tarihi mirasa sırtlarını dönenler, işte görüyorsunuz; bugün tarih oldular ve isimlerini kimseler anmıyor.

AĞAÇ KÖKLERİYLE YAŞAR: Tarihin unutturulmak istendiği, yeniden ve farklı şekilde yazılmak istendiği dönemlerden geçtik. Oysa şunun idrakine varmak zorundayız: Bizi ülke ve millet olarak var eden tarihimizdir. Tarihi olmayanların geleceği olmaz bunu böyle bilmek zorundayız. Bizim geleceğimiz de tarihimizle şekillenecektir ve şekillenmektedir. Ağaç kökleriyle yaşar. Kökü olmayan ağaç olmaz. Aynı şekilde milletler de medeniyetler de kökleriyle yaşar.

RUH UFUKSUZ YAŞAMAZ: Yahya Kemal, “Ruh ufuksuz yaşamaz” diyor. Bizim de genç nesillere Fatih’in ruhu kadar Çanakkale’nin, Kurtuluş savaşı’nın, Gazi Mustafa Kemal’in ruh dünyası kadar Mimar Sinan ve Selimiye’nin, Süleymaniye’nin ufkunu kazandırmamız gerekiyor.

AH O MEKTUBU İYİ İNCELEMEK LAZIM: Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İsmet İnönü’ye yazdığı o mektuptaki o incelik var ya... Ah ah, o mektubu iyi incelemek lazım, teferruatına girmeyeceğim. Hani diyor ya, ’O camiler, kervansaraylar askerlerden boşaltılsın...’ Sadece o değil, orada daha başka şeyler de var. Onu incelersek, araştırırsak onların içinde nelerin olduğunu görürüz. İşte biz, oraları onlardan temizliyoruz. Ve bu nesle onları kazandırdık, şimdi de geleceğe kazandırıyoruz. Fark bu...

AHIR OLARAK KULLANILIYORDU: 7.5 yıl içinde tarihi eserlerimiz yeniden hayata döndü. Bunlar ahır olarak kullanılıyordu. Bu ahırlardan temizledik. Bu tarihe ihanet değil midir? İşte bunlardan temizleyerek onları bugüne ve geleceğe kazandırdık.

BAZILARI ANKARA’NIN DIŞINA ÇIKAMIYOR: Balkanlar, Ortadoğu, Orta Asya, Afrika’da kültür varlıklarının izini sürüyoruz. Atalarımız nerelere gitmişler, neler yapmışlar. Biz, şimdi 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarının dışına çıkamıyoruz. Hele hele bazıları Ankara’nın dışına çıkamıyor.

BÜYÜK DÜŞÜNÜYORUZ: Biz, bizi biz yapan, bizi var eden o ruh kökünden yola çıkıyor, geçmişten aldığımız ilhamla geleceğimiz için bir ufuk çizmenin mücadelesini veriyoruz. Büyük düşünenler, işte bugünlere ulaşan, yüzlerce yıldır, asırlardır ayakta duran bu eserlerin oluşmasını sağladı. Onlar bizi var ettiler, inşallah biz de yarınların var olmasına vesile oluşturacak tohumları atıyoruz. Bizler de büyük düşünüyoruz. Geleceğe eserler bırakmak için emek sarf ediyoruz.

MİLLİYETÇİLİK NEDİR?: Farklı yerlere çekilmesin; milliyetçilik ırk esasıyla bir ayrımcılığa gitmek değildir. Milliyetçilik, ben bu ülkeyi var eden, kardeşliğe, dayanışmaya, paylaşmaya sırtını dönmektir diye asla düşünmüyorum. Milliyetçilik, bu toprakların nasıl vatan olduğudur, bu milletin nasıl teşekkül ettiğidir, hangi iklimde doğup, hangi atmosferde büyüyüp, geliştiğini idrak etmek ve bunun gereğini yapmaktır. Süleymaniye’nin her bir tuğlası, kerpici, taşı farklı coğrafyalardan getirilmiş olabilir, her bir ahşap, çivi, hat farklı bir elde işlenmiş olabilir. Ama Süleymaniye tek başına, tek bir vücut olarak bu ülkenin tamamının, tarihin, medeniyetimizin, kültürümüzün, birlik, bütünlük ve kardeşliğimizin özetidir. Bugün bizim millet tasavvurumuzun da özünde bu vardır.

Haberin Devamı