Gazete Vatan Logo
Magazin Hedefim insanlara aşkı hatırlatmak

Hedefim insanlara aşkı hatırlatmak

Yaz boyunca herkesin dilinden düşmeyen birkaç şarkıdan biri de ‘İstersen’ oldu. Yepyeni bir isim yepyeni bir şarkıydı. Haliyle çok merak edildi. Buray’a Avustralya’dan buraya nasıl sürüklendiğini, her şeyin nasıl başladığını ve hayallerini sorduk...

Hedefim insanlara aşkı hatırlatmak

Bu yaz ‘İstersen’ ile herkes bir anda tanıdı sizi. Ama aslında uzun süre önce ‘Unutmuş Çoktan’ diye bir şarkı dolanıyordu. Hatta ‘Bu şarkı nikah masası vol.2’ diyenler vardı. Ama Ferhat Göçer ile tanındı o şarkı. Neler oldu o şarkıdan sonra?

Anlattığı hikaye olarak kıyaslarsak “Unutmuş Çoktan” bir “Nikah Masası Vol. 2” olabilir aslında. İkinci baharın gelmesini bekleyip de ona kavuşamayan bir sevgilinin hikayesi “Unutmuş Çoktan”. Kollardan kollara savrulan, sevdiğinden ayrıldıktan sonra bir daha aynı duyguları kimseyle tekrar yaşayamayan o adamın ömrünün son demlerindeki pişmanlık hikayesi. “Nikah Masası” gibi bir klasik olarak görülmesi beni çok sevindirir aslında... Ferhat Göçer yorumuyla da o kadar güzel bir ruhu oldu ki şarkının... Gözde Ançel ile benim verdiğim ismiyle “Çınladıkça” olan şarkıyı, Ferhat Göçer’in düzenlediği bir beste yarışmasına yollamıştık ve en fazla beğenilen şarkı oldu. Bu ilk başarımızın ardından besteler yapmaya, üretime devam ettik.Bu sürecin sonunda çevremin de ısrarıyla kendi albüm projemi başlatmaya karar verdim.

Haberin Devamı

Burada müziğe nasıl başladınız hikayesi dinlemek isteriz. Çocukluktan mı, sonradan mı bir kıvılcım oldu. Her şey nasıl başladı, nasıl gelişti?

Babam da Kıbrıs’ta sevilen bir müzisyendir. Dolayısıyla hayatımın hiç bir döneminde müzikten başka bir şey yaparken kendimi hayal etmedim, edemedim. Lise yıllarında doğudan batıya doğru bir müzik zevki kayması olmuştu bende. Kardeşimin gitar derslerine başlamasıyla ben de babamdan öğrendiğim bağlamayı bir kenara koydum ve merakla kız kardeşimin gitarını tıngırdatmaya başladım. Kardeşime nispet, aldığım klasik gitar eğitimi ile Villa Lobos, Bach ve diğer Barok bestecilerin eserlerini çalmaya çalışırken, ben de okul orkestrasındaki çocuklar gibi üniversitede müzik kompozisyon okumaya karar verdim. Klasik müziğe popüler müzik kadar ilgi duymamış olsam da, altyapı olarak bir müzisyen için ne kadar önemli olduğunun farkındaydım. O yüzden sıkı bir çalışmanın ardından, Doğu Akdeniz Üniversitesi Müzik Bölümü’nün giriş sınavına ikincilikle girdim ve başarıyla bitirdim. Hatta bitirme tezlerim içinde Senfoni ve Oda Orkestraları için yazdığım kompozisyonlar da var.

Haberin Devamı

‘Star dediğin hayatlara ışık tutandır’

Bir başka röportajda ‘Hayalim pop star olmak’ dediniz. Değil misiniz?

Bir “star” olmak hayalim tabii ki. Pop star, rock star, arabesk star, bunlar farketmiyor aslında. Star dediğin benim için insanların hayatlarına ışık tutandır. Bu da elbette ki benim hayalimdir. Müziğimle, sözlerimle, hatta yaydığım enerjiyle insanların içindeki aşk zerreciklerini harekete geçirmek, onlara aşkı hatırlatıp, daha iyi daha uyumlu daha güzel bir insan olmalarını sağlamaktır hedefim. Pop star oldum mu, olmadım mı? Onu henüz bilemem. Bir nokta ile sınırlandırılabilecek bir şey değil benim için star olmak. Her zaman bir ileriye daha atılacak adımlar vardır ve her zaman daha büyük bir kitleye, daha çok insana ulaşma çabam olacaktır.

Şarkı sözlerinizin çoğunun altında Gözde Ançel imzası var. Nasıl bir kesişme oldu sizinki, sözlerle müzik senkronize mi çıkıyor. Biri diğerine ilham mı veriyor?

Haberin Devamı

Gözde ile tanışma hikayemiz Avustralya’ya dayanır. Benim müzik yaptığım bir mekanda o da garson olarak çalışıyordu. Benim de yazdığım sözler var, sana vereyim belki bestelersin dedi. Önce çok ciddiye almamıştım ama daha sonra Gözde’nin verdiği sözleri okudukça her biri resmen içime işledi. “Unutmuş Çoktan”ın ardından da bu ilham bizim peşimizi hiç bırakmadı. Biz Gözde ile çalışmıyoruz aslında, çalıp söylüyoruz. Besteler kendiliğinden oluşuyor. Sadece beste yapmak için bir masaya oturmuyoruz. En güzel dost ortamlarında, yiyip içerken, eğlenirken, bazen ateşin başında ya da bir deniz kenarında otururken ilham geliyor bize. Aklımıza kaydediyoruz. Birimiz nakaratı yazıyor, diğerimiz melodiyi mırıldanıyor bazen. Tuğlaları yerine oturtuyoruz. Biz aslında beste yaparken bir yandan da keyif yapıyoruz. Çok güzel bir takım olduk.

Biraz arabesk hepimizde var

‘İstersen’ birden bire patladı, çok sevildi. Her yerde duyuyoruz. Böyle bir başarı şaşırttı mı? Yolda görünce tanıyanlar ortaya çıkmaya başladı mı?

Haberin Devamı

Bu kadar aşırı ilgi görmesi şaşırtmadı desem yalan olur. Biz yolun başındayken güzel bir başarı hedefliyorduk tabii ki. Ben her zaman şarkılarıma ve birlikte çalıştığım insanlara güvenmişimdir. İyi bir başarı yakalayacağımıza inanıyordum ama inanın dozajının bu derecede olacağını beklemiyordum. Doğru bir pazarlama ile de “Çilek Kokusu” dizisi sayesinde doğru bir kitleye ulaştırdık şarkımızı. Yüzlerce tebrik mesajı yağıyor. Her yaştan güzel bir dinleyici kitlesi oluşturduk diyebilirim. Klibin ve diğer görsellerin de yayılmasıyla birlikte artık yolda tanıyanlar da günden güne artmaya başladı.

Türkçe popta biraz arabeske göz kırpma var sanki epeydir. Siz kendinizi bu arabeske gerek söz gerek müzikal anlamda ne kadar yakın ya da uzak hissediyorsunuz?

Biraz arabesk hepimizde var. Bizim de damarlarımızda aktı o isyankar hüzün. Biz de İbrahim Tatlıses, Orhan Gencebay dinledik o en mecnun gençlik dönemlerimizde. E tabi insanın müziğine de yansıyor bu tabii. Albümde alaturkaya yakın şarkılarmız da var. “Ben Akıllanmam” buna örnek. Karakter olarak arabesk ruhunu çok yaşayan bir insan olmasam da şarkılarımın içindeki o arabesk hüznü ben de hissediyorum. Arabesk benim için acılı, damar melodiler ve sözler değildir her zaman. Bence arabesk bir anlatım biçimidir. O en depresif, en çaresiz, en marazlı şekilde söylenen şarkılar da arabesk olabiliyor bazen benim için.

‘1 Şişe Aşk’ Avustralya doğumlu

Avustralya hikâyesi nedir? Albümden sonra mı yerleştiniz Türkiye’ye?

Yedi yıl önce bir konser için çağırılmıştım Avustralya’ya. Bir yıllık vize aldığım için bu kadar yolu gelmişken biraz orada kalmaya karar verdim. Önce Sydney, sonra Melbourne, ardından akraba ziyaretleri, ufak tefek konserler derken baktım ki güzel bir çevre yapmışım. Bir baktım ki 7 yıl olmuş! Stüdyomu kurdum, evimi aldım. Ailem hala Kıbrıs’ta. Bir ayağım hep burada olacak. Kıbrıs, Avustralya ve İstanbul üçgeninde gidip geleceğim gibi görünüyor şimdilik. Avustralya çok değerli, orası ‘1 Şişe Aşk’ın doğduğu yer.

Türkiye’deki müzik piyasası hakkında ilk bakışta nasıl tespitleriniz oldu?

Bir boşluk hissettim aslında. Sanatçılar ve tarzları hakkında kötü eleştiriler yapan biri değilimdir. Herkesin ruh haline, anlatım şekline saygım sonsuzdur. Doksanlı yılların çocuğu olduğum için birçok başarılı sanatçıların unutulmaz şarkılarını dinleyip, sindirdim. Bir etkileşim olduğu doğrudur. Son dönemde benim anlatım tarzıma yakın bir iş olmadığını farkettim. Bu tabii ki kendi çapımda gördüğüm boşluğu doldurmak için güzel.

Yeşil ve maviden ilham alıyorum

Pop star olmak dışında ne gibi hayaller var sırada?

Huzur! Mumları söndürürken tuttuğum dilekte de, kayan yıldız gördüğümde de istediğim tek şey huzur. Önüme sürekli yeni hedefler koyan bir insanım ben. Birini başarırken, diğer müsabakaya hazırlanırım. Ama ulaşmak istediğim, daha doğrusu hiç kaybetmek istemediğim tek şey var, o da huzur. Bunun içine sağlık, başarı, yaşamaya yetecek kadar varlık ve sevgi de dahil tabii ki. Bir önceki hedefim “1 Şişe Aşk” ile şu an olduğum noktaya gelmekti. Televizyonda klibimi izlemek, takside giderken şarkımı duymayı hedeflemiştim. Bunu başardım. Bir sonraki hedefimi şu an henüz belirlemedim. Ama ana başlık, her ne yaparsam yapayım huzurlu olmaktan geçer.

En büyük ilhamınız ne oluyor yazarken, ne tetikliyor içgüdüyü?

Doğa en büyük ilham kaynağım. Şehir gürültüsünden uzak, yeşil ve mavi bana ilham veriyor. Avustralya’da bunu buluyordum. El değmemiş doğal güzellikler, akarsular, yağmur ormanı yürüyüşleri, sabah plaj koşuları, sürekli yeni melodiler duymamı sağlıyordu. Balık tutmayı çok severim. Çok heyecan verir bana. Ama esas amaç denizin kokusunu duymak, suyun sesini dinlemekti her zaman.