Gazete Vatan Logo

Hayırsız evlatlar Hayırsız Ada’ya!

Halk arasında ’Hayırsız Ada’ olarak anılan Yassıada tartışması yine alevlendi. 2 yıl önce sokak çocukları için gündeme gelen formül, bu kez suçlu çocuklar için önerildi

Bundan 2 yıl önce CHP’li Bakırköy Belediye Başkanı Ateş Ünal Erzen, Yassıada formülünü sokak çocukları için gündeme getirmiş, ancak kamuoyunun büyük tepkisiyle karşılaşmıştı. Erzen’in formülü, ilçe sınırlarındaki tüm tinercilerin toplanarak Yassıada’ya götürülmesi ve oluşturulacak köylerde iki yıl boyunca tecrit altında ’rehabilite’ edilerek diğerleri için ’tehdit’ olmaktan çıkarılmalarını içeriyordu. Yassıada tartışmasını bu kez İstanbul eski Emniyet Müdürü Necdet Menzir ateşledi. Menzir Yassıada’da boş olan İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi binasının ıslahevi haline dönüştürülerek, suçlu çocukların buraya yerleştirilmesi önerisini getirdi.

Cerrah da önermişti
İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah da göreve geldiği ilk günlerde sokak çocuklarının şehir merkezindeki alanlarda rehabilite edilmelerine yönelik projeleri olduğunu söylemişti. Cerrah, “Bu çocukların bazı merkezlerde, bu bakanlığın kampı olabilir, halkın yaşadığı yerlerden uzak bir kampta rehabilite edilmesi gerekir. Çünkü arkadaşları bunları rahat bırakmıyor. Bu kamp orman kenarında, bir adada olabilir” diye konuşmuştu.

Kurtulmaya çalışıyorlar
2 yıl önce tartışmalar ilk çıktığında, Umut Çocukları Derneği Başkanı Yusuf Kulca da tepki vermişti: “Toplum bu çocuklardan kurtulmaya çalışıyor. Bu düşünce sağlıklı bir düşünce değil. Kaldı ki, sokakta yaşayan çocukların kaç tanesinin gasp ve kapkaç gibi olaylara karıştığını kimse araştırmıyor. Bu çocuklar bunlardan sorumlu değil. Son günlerde artan kapkaç olaylarından sonra, sokak çocukları yeniden gündeme geldi. Sokak çocukları zaman zaman bu tür haberlerle gündemin ilk maddesine yerleşiyor. Ancak bu çocuklar kısa bir süre sonra tekrar unutuluyor. Ailesinin yanında kalan madde bağımlısı çocuk sayısı azımsanamayacak büyüklükte.”

Tecrit suç eğilimini artırır
* Öner Ergenç (Meclis Sokak Çocuklarını Araştırma Komisyonu Başkanı AKP Siirt Milletvekili): Toplumdan tecrit etmek, bir şekilde karantina bölgesi ilan edip toplumdan tamamen dışarı çıkartıp almak bu çocuklarda en büyük travmayı yaratır. Böyle bir formül onları tedavi etmek, rehabilite etmek bir yana, tam aksine içlerindeki şiddet eğilimini besler. Tecrit yöntemiyle bu çocukları daha fazla suça eğilimli hale getiririz. Peki ne yapmalıyız? Suç işlemiş, suça itilmiş çocukları tecrit ederek değil, aksine toplumun içinde rehabilite etme yoluyla topluma kazandırmalıyız.

İnsan haklarına aykırı
* Ahmet Ersin (TBMM İnsan Hakları Komisyonu üyesi CHP İzmir Milletvekili): Suçlu çocukları adaya götürüp tecrit etmek, akıl mantık işi değil. İnsan haklarına da aykırıdır. Böyle bir tecrit çocuk psikolojisi üzerinde olumsuz etki yaratır. Türkiye’de bu konudaki asıl sorun aslında, suç işleyen çocukların herhangi bir rehabilitasyona tabi tutulmadan, doğrudan çocuk yuvalarına ya da ailelerine teslim edilmesinden kaynaklanıyor. Bu çocuklar, yurtlarda suça bulaşmamış çeşitli nedenlerle yuvalarda kalan çocuklarla aynı ortamda kalıyorlar ve bunlara kötü örnek olup, sonuç itibariyle onları da olumsuz etkiliyorlar. Asıl yapılması gereken, ciddi ve yeni rehabilitasyon merkezleri oluşturmak.

Yassıada sürgün olur
* Hakkı Köylü (TBMM Adalet komisyonu TCK alt komisyon başkanı): Suç işleyen çocuklardan ceza alanlar zaten ıslahevine gönderiliyor. Burada kastedilen ıslahevinden ziyade Yassıada’da bir yurt oluşturulması sanırım. Ki bu da bana göre tecrit anlamına gelir. Bu yerler Türkiye’nin değişik bölgelerinde kurulabilir. Ama Yassıada önerisi farklı. Bu tecrit olur. Oysa bu çocuklara yaklaşımın “tecrit” havasında olmaması lazım.

Kamp havasında olabilir
* Faruk Ünsal (TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekili, AKP Adıyaman Milletvekili): Çocuk suçluların mesleki bir eğitime tabi tutulmalarını tabii ki olumlu karşılarım, ama bu izolasyon havası içinde olmamalı. Yassıada formülü ancak, orası eğlenceli bir mekana yani suçlu da olsa çocuklara yönelik bir kamp havasına dönüştürülebilirse uygulanabilir belki. Böylece hem çocukların eğitimi sağlanmış, hem de bir ölçüde izole edilmiş psikolojisi yaratılmadan bir yalıtılmışlık sağlanabilir.

Kazandırmaz daha da dışlar
* Nevin Özgün (Türkiye Çocuklara Yeniden Özgürlük Vakfı Başkan Yardımcısı): Çocukları denizin ortasında bir adaya kapatmak yanlış bir mantık. Var olan dışlanmışlık duygusunu daha da artırır. Biz de bir okul açılsın diyoruz. Ancak bu tür okulların hayatın içinde olduklarını hissettirecek nitelikte olmasını öneriyoruz.

Bu bir tür karantina
* Fatma Başar: (İstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi): Suç işlemiş çocuk diye toplumdan uzak bir yere atmak çok yanlış. Karantina altına almaya benzer. Bu tür çocukları bu tür yerlere kapatmak ve ceza vermek yerine topluma nasıl kazandıracağımızı birlikte düşünmeliyiz.

Tecrit değil ıslah etmeliyiz
* Avukat Hakan Fidan: Cezaevinin ana görevi topluma zararlı olan kişinin ıslah olarak topluma tekrar kazandırılmasıdır. Cezaevlerinde bir şekilde eğitip daha vasıflı suç işleyen kişi haline getiriyoruz. Yassıada’da ise sadece tecrit etmiş oluruz. Bu çocukların, özellikle tinercilerin her şeyden önce tıbbi tedaviye ihtiyacı var.

Neden hayırsız deniyor?
* Eni 185, boyu 740 metrelik küçücük bir ada olan Yassıada, Sivriada’yla birlikte halk arasında Hayırsız Ada olarak biliniyor. Bunun nedeni ise adanın bir şekilde hep lanetli, kötü işler için kullanılması.

* Bizans’ın meşhur zindanlarından biri, bu adanın tek yapısıydı.

* Söylentilere göre, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise sapık bir İngiliz kontu, zindandan bozma şatosunun zeminini İstanbul’dan getirip öldürdüğü kadınların saçlarıyla kapladı.

* II. Mahmud döneminde ise İstanbul’daki sokak köpekleri toplanarak bu hayırsız adalardan birine sürgün edildi. Aç kalan köpeklerin ulumaları günlerce İstanbul’dan duyuldu. Köpekler sonunda açlıktan birbirlerini yedi.

* Bir balıkçı ise başkasıyla evlenen sevgilisini unutmak için kendini adaya hapsetti ve yaptığı küçük kulübesinde öldü.

* 1980 darbesi sonrası da askeri hükümet idamların merkezi olarak bu hayırsız adayı seçti.

* Son olarak adaya 1993 yılında İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi kurulduysa da, bu yapı da çok uzun ömürlü olmadı, fakülte tekrar İstanbul’a taşındı.

Haberin Devamı