Gazete Vatan Logo

Hayattaki en büyük zorluk yüzleşmektir

Yazar Sinan Akyüz yeni romanı “Bir Evlilik Komedisi”nde evlenmemiş üç kız kardeş, Aydan, Niver ve Yonca’nın hikayesini anlatıyor....

Hayattaki en büyük zorluk yüzleşmektir

Yine gerçek bir hikâye ile okurun karşısındasınız. Bu sefer bizleri nasıl bir hikâye bekliyor?

Bu kez evlenmemiş üç kız kardeşin yaşamlarını romanlaştırdım. Ve tabii yana yakıla kızlarını evlendirmeye çalışan annelerinin… Kitaptaki hikâye aslında toplumun yaşadığı şeyler. Bugün birçok aileye göz attığımızda benzer bir sorunla karşılaşıyoruz. Anneler bekâr kızlarının bir an önce evlenmesini istiyor, kızlar da bir koca bulmanın telaşı içerisindeler. Ben de bu kitabı yazmadan önce birçok anne ve bekâr kadınla yüz yüze görüştüm. Onların yaşadıklarını birinci ağızdan dinledim. Sonunda da derinlikli bir romantik komedi ortaya çıktı diyebiliriz.

Kadınlar “Evlenecek adam gibi adam kalmadı“ diye dert yanar oldular. Peki, nasıl bu noktaya geldik?

Ne yazık ki aşkın, ilişkilerin hızla tüketildiği günümüzde bu noktaya istemeden de olsa geldik. Bugün başımızı kaldırıp etrafımıza şöyle bir baktığımızda, evde kalmış telaşlı kadınlar ve evde kalmış telaşlı erkekleri görüyoruz. Herkesin bir telaşı olduğundan mıdır nedir, kimse kimseyi görmüyor, bir araya gelip evlenemiyor.

Haberin Devamı

Kitapta üç kız kardeş farklı yaşlarda ele alınmış. Bununla kadınların yaş dönemlerini mi vurgulamak istediniz?

Evet. Aydan 45, Niver 35, Yonca da 27 yaşında. Aydan ile Yonca’nın hayata ve aşka bakışları farklı. Aydan gibi kırklı yaşlardaki kadınlar nikâh defterine değil gönlüne atılan imzayı ister artık. Çünkü 40’lı yaş, kadınların kendisini önemsediği bir dönemdir. Oysaki 20’li yaşlardaki kadınlar gönülden severler, gönülden konuşurlar. Onlar için varsa yoksa aşktır.

Ya 30’lu yaşlardaki kadınlar?

Onlar işte evde kalmış telaşlı kadın grubuna daha çok giriyor. Bu yaş aralığında çatışma daha fazla yaşanıyor. Çünkü bir an önce çocuk yapıp anne olmak istiyorlar. Bir de toplumun bu yaş aralığındaki bekârlara baskısı daha fazla. Onlar da hemen evlenip üzerlerindeki bu baskılardan kurtulmak istiyorlar.

BEKARLIK KUSUR GİBİ ALGILANIYOR

Evlenememiş kızların bu derdi de anneye mi kalıyor?

Zenginin malı züğürdün çenesini yorduğu gibi, evde kalmış kızların derdi de bütün mahalleliyi yorar.

Haberin Devamı

Bu kızlar için de zor değil mi?

Hiç zor olmaz mı? “Senin hayatında yok mu biri, ee ne zaman evleniyorsun?” sorularıyla muhatap kalınca, bekâr olmak sanki senin bir kusurmuş düşüncesi oluşuyor.

EVLENMEK BİR STATÜ

Aslında bugünlerde tam da bu konular tartışılıyor. Örneğin evlilik programları…

Evet, evlilik programları tam bir rezalet şovlara dönüştü.

Aslında çok masum başlamışlardı. Fakat reyting denen canavar zaman içinde şekil değiştirdi, şimdiki rezalet sahneleri bize izlettirir oldu.

Evlenmek kadınlar arasında statü göstergesi mi?

Bir gün kariyer sahibi bekâr bir kadın bana şöyle demişti: “Bu toplumda evlilik büyük bir başarıdan sayılıyormuş. Meğerse evlenememek de bir başarısızlıkmış.” Ben de bu görüşe katılıyorum. Çünkü bu toplumda evlenmek ve anne olmak bir statü simgesi.

YÜZLEŞMEK ÇOK ZORDUR

Ama bazı çevrelerdeki 30 yaş üstü kadınlarda bu korkuya şahit olmuyoruz… Neden sizce?

Bir kadının iç dünyasını bilmek başka, onların dışsal yaşamlarına şahitlik etmek ise bambaşka bir şey. Çünkü bu hayatta en zor olan insanın kendisiyle yüzleşmesidir. “Korkmuyorum” diyen insanların yeri geldiğinde korktuğuna tanık oluyoruz. Unutmayın ki yalnızlık zor bir şey. Dünyada yalnızlığıyla mutlu olmuş kaç kişi var?

Haberin Devamı