Kanyon'da neyi sevdim?

Alışveriş merkezleri karşısında duygularım karışık. Ne yalan söyleyeyim, biraz canım sıkılsa, oyalanmak istesem veya eş dostla buluşmak istesem hemen alışveriş merkezleri aklıma geliyor

Haberin Devamı

Alışveriş merkezleri karşısında duygularım karışık.

Ne yalan söyleyeyim, biraz canım sıkılsa, oyalanmak istesem veya eş dostla buluşmak istesem hemen alışveriş merkezleri aklıma geliyor.

Ama bizi o güzelim sokaklardan, yani şehrin ana damarlarından uzaklaştırıyor diye üzülüyorum.

Belki bu yüzden İstanbul'da Levent gibi semtlerde alışveriş merkezlerinin yan yana dizilmeleri hoşuma gidiyor. Tabii yarattıkları trafik sorunu bir yana bırakılırsa...

Ama Nişantaşı'na, Beyoğlu'na, Bağdat Caddesi'nin göbeğine birileri kocaman alışveriş merkezleri dikmeye kalktığında fena bozuluyorum.

***

İstanbul'daki "vakit geçirme, yeme içme, alışveriş, yaşam ve iş merkezi" diyebileceğimiz bu türden büyük yapılara geçen bahar bir yenisi eklendi: Kanyon.

Kanyon'un benim için farklı ve özel bir yeri var.

Ama önce sık sık gittiğim alışveriş merkezlerine nasıl baktığımı ve onların gündelik hayatımdaki yerlerini kısaca not edeyim.

Profilo... Bizim gazeteye çok yakın. O yüzden şöyle bir kafa dağıtmak için sık sık "kaçıyorum" bu alışveriş merkezine. Dolup taşan tiyatro salonlarıyla diğerlerinden ayrılıyor. Starbucks'ındaki güler yüzlü personeline ayrı bir sevgim, saygım var.

Metrocity... Otopark düzenini, mimarisinin alışverişe yönelik pratik düzenini seviyorum.

Akmerkez... İnsanı doğrudan alışverişe odaklıyor. Tabii bu baştan çıkartıcı özelliği bütçenin daraldığı zaman dilimlerinde bayağı tehlikeli! Artık yıllar içinde öyle tanıdık bir mekân haline geldi ki, içerde dolaşmak biraz da "ev"de dolaşmak gibi. Rahat ve güven verici...

Gelelim Kanyon'a...

Henüz yeni.

Sinemaları açılsın, şehrin sonbahar canlılığı başlasın, esas atmosferini o zaman yaşayıp anlayacağız.

Ama şimdiden şunu söyleyebilirim: Kanyon'daki mimari duyumu seviyorum.

Binanın mimari özelliklerinin içerde gezen biri tarafından açıkça algılanıp yaşanmasını seviyorum.

Doğrusu İstanbul gibi büyük bir metropolde ciddi bir eksikti bu!

Dünyanın büyük şehirlerinde insanı kendi labirentlerine sokup apayrı hislere sürükleyen, hatta açıkça anıtsal etkiler yapan çok sayıda modern bina vardır.

Oysa İstanbul'da gezip tozan insan üzerinde mimarisiyle belirgin bir etki yapan modern bina yok denecek kadar az!

Bütün yük muazzam tarihsel yapıların ve semtlerin geleneksel dokuları üzerinde.

Kanyon'u işte bu açıdan önemli buluyorum.

Beğenirsiniz beğenmezsiniz, "canım dünyada çok kopyalarını gördük" diye veya "bu rüzgâr kışın adamı deli eder" kuşkusuyla eleştirir, tartışırsınız. Hepsi tamam.

Ancak gerçek şu ki binanın (çok özel bir akustik etkiye de yol açan) mimari özelliklerinin sokak tadı verilmiş koridor ve meydanlarına girdiğiniz daha ilk anda hoş biçimde sizi sarıp sarmaladığını reddedemezsiniz.

*****

YAZ NOTLARI
Uğur Çalışkan'ın bilezikleri

Alaçatı'da bir akşam...

Eski yaz bahçelerini süsleyen rengârenk ampullerle dolu bir elektrik kordonu gibi kasabanın içinden geçen Kemalpaşa Caddesi henüz yükünü almamış.

Yazlıkçı kalabalık dar yolu doldurmamış.

Dolaşırken küçük bir tezgâh dikkatimi çekiyor. Deriye takılmış büyük metal parçaların bulunduğu bilezikler var tezgâhta.

Yakından bakınca anlıyorum ki, denizcilerin çok kullandığı mapa tasarımlı cıvatalar ince deriyi iki ucundan birleştirmiş ve ortaya çok hoş bir bilezik modeli çıkmış.

Tezgâhın sırtını dayadığı sanat galerisine (Artura Gallery) doğru kafamı uzatıp "kimin işi bunlar?" diye soracakken bir beyefendi elini uzatıp "merhaba, ben Uğur Çalışkan" diyor.

Çalışkan bugüne kadar 13 kişisel sergi açmış bir ressam. Anadolu Ateşi Dans Topluluğu'nun deri kostüm ve maskelerini de o yapıyor.

Galeriye girince birbirinden etkileyici tablolar karşılıyor beni. Kimisi Uğur Çalışkan'ın tabloları, kimisi Ekrem Kahraman, Burhan Doğançay gibi ünlü ressamlarımızın tabloları.

Çok güzel bir yarım saat geçirdikten sonra bileğime o güzel bileziklerden birini takıp oradan ayrılıyorum. Yıldız Restoran'da zeytinyağlı bamya ve soğanlı börek yemeye...

Sizin de oralara yolunuz düşerse aklınızda bulunsun.

DİĞER YENİ YAZILAR