Yolunuz açık molanız güzel olsun!

İnsan yağ içinde yüzen bamyayı nerede çok iştah açıcı bulup da şelf service tepsisine hemen bir tabak bamya konduruverir?

Haberin Devamı

İnsan yağ içinde yüzen bamyayı nerede çok iştah açıcı bulup da şelf service tepsisine hemen bir tabak bamya konduruverir?

Çok uzun zamandır yağda yumurta yemeyen, hele kıymalısını ağzına bile koymayan biri, donup katılmış kıymalı yumurtayı neredeyse iştahla midesine indirir?

Ham veya içi geçmiş karpuz dilimlerinin ve yanında da hastalar için tuzu, yağı alınmış kadar lezzetsiz beyaz peynirin yiyenlere hoş ferahlık verdiği yerler nereleridir?

Adım gibi biliyorum, özel aracıyla veya otobüsle şehirlerarası yolculuk yapanlar bu soruların cevabını hemen
verirler.

Cevap, mola yerleridir...
Tabii o eski mola yerleri pek kalmadı. Hani tezgâh arkasındaki şişman aşçının, gözünüz yemekleri pek tutmayınca "dur sana bir menemen yapayım da, parmaklarını ye" dediği ve sonunda haklı çıktığı mola yerleri gittikçe azalıyor.

Köftenin yanında patates değil de süzme yoğurt verilen, çoban salatasının hemen oracıkta hazırlandığı, ekmeği ya fırından yeni çıkmışçasına sıcak ya da hafifçe bayat o eski mola mekânları yerlerini büyük, gösterişli ve steril "istasyonlara" bırakıyor artık.

Bugünkülerin genel atmosferleri biraz "soğuk" ama
şükür tuvaletleri pek temiz!

Birçoğu hipermarket havasında.

Hemen hepsinde personel müthiş profesyonel.

Özellikle buralarda çalışan genç kızların sabahın kör vakitlerinde bile güler yüzlü ve iş bilir servisleri insana şapka çıkarttırıyor.

Sonuçta eski tip ya da yeni tip olsun, mola yeri mola yeridir. Yani yolculuk kadar çekicidirler.

Bazıları mola anını yolcuya iple çektirir, bazıları özlenir.

Ben çok seviyorum buraları. Bazen sırf oralarda durmak, alışveriş yapmak için yol yaptığımı düşünüyorum

Mola yerlerinde, o kısacık zaman diliminde kurduğum hayalleri, aklımdan geçen düşüncelerin derinliğini ve bazen de oracıkta içine düşüverdiğim yorgun melankolimi başkalarına değişmem.

Kaset, CD reyonlarındaki sürprizler de ne hoştur. Hele yaldızlı eteklerle süslenip raflara yerleştirilmiş birbirlerinden acayip kolonya şişelerine ne demeli!

Ne zaman bir mola yerinde dursam, anlarım: Hayatta her şeyi, gitmeleri bile anlamlandıran şey, durmaktır: Durup şöyle bir çevreye, hayata bakmak!..

Esas yolculuk nereye?
Bu sorunun cevabı giderken verilemiyor. Ara ara durmak gerekiyor.

Bu hesabın acısı gelecek yıl çıkar
Turizmci bir dostumla karşılaştım. Çok başarılı, zeki ve zevkli bir adamdır. Benim bu yıl serpiliveren Alaçatı sevgimi biliyor ve mart ayından beri bu köşede yazdıklarımı okumuş.

Hemen atıldı: "Bak bir şey söyleyeyim mi, senin Alaçatı böyle giderse iki seneye kalmaz kendini bitirir!"

Dur, yapma, olur mu canım, dememe kalmadan anlatmaya başladı.

"Geçen hafta oradaydık, haklısın çok özenli, çok şık bir gelişme var Alaçatı'da;
restoranlar, kafeler de öyle... Ortalık tiklim tıklım. Fakat birkaç yıl önce Assos'u kemirip bitiren hastalık oraya da sirayet etmiş!"
Ne o?

"Alaçatı'nın tanınmış bir restoranına girdik. Bizi karşıladılar. Ama doğru düzgün bütün masalar rezerve! E, baktık bir masada isim var, ötekilerde yok ama herhalde haklıdırlar dedik. Hani, yanlış anlama biz de iki dirhem bir çekirdek haldeyiz, bir yamuk yok! Üzerinde rezerve yazmayan bir masa gördük, oraya oturabilir miyiz dedik. Baklayı o zaman
ağızlarından çıkardılar. Efendim, dört kişilik masaya üç kişi almıyoruz...

Vayy, ökeye dördüncü arar gibi restoranda yanımıza insan mı arayacağız kardeşim diye patladım önce, sonra vazgeçip çıktık."

Dünyanın en şık, en sevimli butik otellerinden birini elleriyle yapıp işleten dostum sözlerine devam etti: "Nihayet bir başka restoranda üç kişi yer bulup oturduk; üç makarna sipariş ettik, bir de yerli şarap. Ne kadar hesap ödedik, tahmin et! 165 YTL."

Pes doğrusu! "Türk Petrusu" diye bir şarap var da biz mi bilmiyoruz deyince ben, sözünü şöyle bitirdi: "Bu turistik fırsatçılık ve burnu büyüklük macerasının nereye vardığının örneklerini meslek hayatımda çok gördüm. Bu yıl para harcayan kalabalık ertesi yıl toz olur, iyi niyetli işletmelere de yazık olur!"

Turizmci dostumun yaşadıkları bunlar. Bana da anlatmak, sevgili Alacalıkları uyarmak kalıyor.

Bugün o güzelim beldeye doğru yola çıkıyorum. Bakalım temmuz sıcağında oralarda durum nasıl?

DİĞER YENİ YAZILAR