Dünyalar Savaşı film. Peki gerçek ne?

Nihayet Dünyalar Savaşı nı seyredebildim... Malum, konusu H. G. Wells'in ünlü ve galiba biraz eskimiş romanından uyarlanan filmde uzaylıların dünyaya (Hollyıvood için dünya Amerika'dır) ani saldırısı anlatılıyor.

Haberin Devamı

Nihayet Dünyalar Savaşı nı seyredebildim... Malum, konusu H. G. Wells'in ünlü ve galiba biraz eskimiş romanından uyarlanan filmde uzaylıların dünyaya (Hollyıvood için dünya Amerika'dır) ani saldırısı anlatılıyor.

Şöyle...
Bir gün korkunç şimşekler çakıp yıldırımlar düşmeye başlıyor.

Derken milyonlarca yıl önce toprak altına uzaylılar tarafından gömülmüş üç bacaklı yaratık gibi hareket eden dev silahlar ortaya çıkıyor.

Ortalık cehenneme dönüyor, dünya hızla sona doğru ilerliyor...

Uzaylıların derdi kan...
İnsan kanına ihtiyaçları var, depolayıp kendi gezegenlerine götürmeyi hedefliyorlar.

Fakat virüsleri, mikroorganizmaları hesaplayamamışlar. Onların sonunu da bu getiriyor...

Tabii bütün bunları baba rolünde Tom Cruise ve küçük kızıyla yeni yetme oğlunun serüvenleri çerçevesinde izliyoruz.

***

Baştan söyleyeyim...
Filmdeki maddi hatalara ve saçmalıklara takılmadım.

"Sen milyonlarca yıl önceden bunu planla ama gelirken yanma bir antibiyotik alma" veya "Bu kan sevdası da neyin nesi? Ey uzaylılar hiç mi AiDS'ten haberiniz olmadı?" türünden eğlendirici fikirlere de kaptırmadım kendimi.

Nihayetinde bilim-kurgu filmi seyrediyoruz, bilimsel bir belgesel değil...

Bu bakımdan filmi sevmeyen yazar çizerlerin iddiası henüz görmemiş olanları yanıltmasın. Sürükleyici, gerilimi yerli yerinde bir film Dünyalar Savaşı.

Ama neresinden bakarsanız bakın, içi boş...

11 Eylül'den sonra yeni terörist saldırıların paniği içinde yaşayan Amerikalı beyinleri gıdıklamaya yönelik kofluklar taşıyor.

Bende kalan izlenim şu: Ne Hürriyet'te Ahmet Hakan'ın dediği gibi "baştan sona berbat" bir film ne de Sabah'ta Hıncal Ağabey'in yazdığı gibi herkesin baştan sona "keyif ve heyecanla izleyeceği, kaçırılmaması gereken" bir film...

Biraz heyecan, biraz gerilim ama biraz da hayal kırıklığı, sıkıntı ve "eee?" duygusu...

***

Tabii iş biraz da hangi beklentilerle sinema salonuna gittiğimize bağlı..

Şu yaz gününde klimalı bir salonda iki saat "kafamı boşaltayım" diyen seyirci için elbette iyi bir seçenek...

Ama Hollywood'un eski "harika çocuk"u, şimdiki "yorgun dahi" si Steven Spielberg'in elinden çıkmış çok taze bir uzaylı filmini izlemek üzere merakla salona gitmişseniz durum değişiyor.

Bir kere, "E.T" ve "Üçüncü Türden Yakınlaşmalar"la Spielberg'e bağlananlar bu kez ciddi hayal kırıklığına uğrayabilirler.

Spielberg'in o sevimli E.T tiplemesinden ve alabildiğine düşündürücü incelikler taşıyan "Üçüncü Türden Yakınlaşmalar"ından sonra kalkıp kötü, saldırgan, iğrenç uzaylıları anlatması ve derinliksiz bir felâket filmine imza atması insanın tuhafına gidiyor.

Filmi seyrederken ara ara "Ah be E.T, ne güzel kardeşimizdin bizim" diye içimden geçirdiğimi itiraf etmeliyim.

Tabii diyebilirsinizi ki devir değişti, Spielberg de değişti...

Ben de basitçe derim ki, ne gereksiz bir dönüşüm!

Uzaylıları kullanarak 11 Eylül sonrası paranoyaları kaşımak işini herhangi bir yönetmen yapabilirdi, bu iş için Spielberg'in bizde bıraktığı hoş anıları hırpalamanın ne alemi vardı!..

***

Modern insan ölümden korkuyor ama kıyamet fikriyle biraz sapkın bir sevgi ilişkisi var.

Kıyametten söz eden kitaplara, kıyamet atmosferi yaratan filmlere bayılıyor. Müritlerini kıyamete hazırlayan saçma sapan inançlar taşıyan yeni tarikatlara, cemaatlere büyük yakınlık hissediyor.

Refah düzeyine ve rutin gündelik hayata vurulan her darbe yaklaşan kıyametin habercisi gibi değerlendiriliyor.

Bu çerçevede Dünyalar Savaşı da bir apokalips; yani mahşer-kıyamet öyküsü olarak değerlendirilmeli.

Çünkü esas soru orada: Kıyametten geriye kim, niçin sağ kalıyor? O "seçkinler" kim?

Filmde bunu meymenetsiz; çocuklarına ve hayata karşı kayıtsız, asabi, üstüne üstlük beceriksiz bir babadan fedakâr ve mücadeleci babaya dönüşen Tom Cruise örnekliyor.

Fakat uzun zamandır perdede bu kadar çekicilikten uzak, bu kadar itici bir Cruise görmemiştim. (Filmdeki rolünden mi, sevgilisi Kathy Holmes'un hali ona da bulaştığından mı, anlamadım. Yoksa Scientology inancı insanı sonunda böyle mi yapıyor?)

***

Son olarak...
Orson Welles 1938'de Dünyalar Savaşı'nı radyoda okumuş, dinleyicileri paniğe sürüklemişti.

Yine de hiç kimse kısa süre sonra II. Dünya Savaşı'nın patlak vereceğini, Pearl Harbor baskınının yapılacağını ve romandakine benzer bir cehennem! ortamın yaşanacağını tahmin edememişti.

Yıl 2005. Dünyalar Savaşı artık bir film.
Peki şimdi ne olacak?

DİĞER YENİ YAZILAR