Çernobil kavgasının altında yatan gerçekler

Aradan 19 yıl geçti. Ve şimdi dönüm noktasındayız. Türkiye, Çernobil gerçeğiyle hesaplaşmaktan bu kez kaçamaz, kaçınamaz.

Haberin Devamı

Aradan 19 yıl geçti.

Ve şimdi dönüm noktasındayız.

Türkiye, Çernobil gerçeğiyle hesaplaşmaktan bu kez kaçamaz, kaçınamaz.

Meclis gerçekten meclisse, milletvekilleri gerçekten bu milletin vekilleriyse, Karadeniz'de dolaşan "kanser heyulası"nı görmezden gelemez.

Sağlık Bakanlığı dahil bütün yetkili kurumlar 1986'da yapılmış resmi açıklamalar ve o zamanın verileriyle halkın bugünkü bilgi açlığının tatmin edilebileceğini sanmaktan vazgeçmeli.

Hangi Karadenizli arkadaşımla konuşsam, bölgedeki her hanede en az bir kanserli olduğuna dair dehşet verici hikâyeler anlatıyor.

Bölgede çalışmış hekim tanıdıklarım kanser vakalarındaki artış iddiasını doğrular biçimde konuşuyor.

Demek ki 19 yıl sonra, resmi ağızların yine evir çevir yaparak geçiştirmelerinin imkânsız olduğu bir durumla karşı karşıyayız.

İşe resmi sansürcülükten uzak yeni bir meclis soruşturmasıyla başlanmalıdır.

Ve mutlaka bağımsız Karadeniz Kanser Araştırma Enstitüsü kurulmalıdır.

***

Çernobil tartışması gözlerden kaçmış birtakım gerçekleri şimdiden su yüzüne çıkartmaya başladı ki, bu hayırlı bir aşama...

Ne mi o gerçekler? Açacağım.

Fakat önce Çernobil patladığı dönemde TAEK Başkanlığı yapan ve tehlike olmadığını ilan eden Ahmet Yüksel Özemre'nin Vatan'da (03. 07. 05) çıkan açıklamasındaki iki noktaya değinmek istiyorum

"Ben bir ilim adamıyım. Elimde maalesef, evhamı azmış cahil kişileri teskin edecek etkili bir çare yok" diyor Özemre.

Ahmet Yüksel Özemre'nin bu konularda zaman zaman çok kırıcı bir üslup kullanmasına aldanmayın, sahiden derinlikli bir insandır. ("Üsküdar'da Bir Attar Dükkanı" adında eşsiz bir kitabın yazarıdır ve Üsküdar âşığı bir entelektüeldir.) Ama kanserin pençesine kaptırdığı yakınlarına bakıp olup biteni anlamaya çalışan binlerce Karadenizli'nin halini "evhamı azmış cahil kişiler" olarak değerlendirerek konuyu geçiştirmek Özemre'ye yakışmıyor.

Evet, doğru, cahiliz.

Bilmiyoruz yani...

Çernobil'in Türkiye'ye etkilerini bilmiyoruz, o günlerde neler olup bittiğini bilmiyoruz.

Ve bilmek istiyoruz...

Kimse kusura bakmasın, o zamanlar bize söylenenlere inanmıyoruz.

Özemre'nin oturup biraz da işin bu yönünü düşünmesi gerek.

Döneme ait onun vicdanını rahat tutan bilgiler neden halkın da zihnini rahatlatmıyor? Bu düşünmeye değer bir konu değil mi sayın Özemre?

"Ben ilim adamıyım" demek ise hiç yeterli değil. Özemre bilim adamıydı da aynı dönemde, çok ciddi ve ödül kazanmış araştırmalarıyla TAEK'in bulgularının yanlışlığını gösteren ODTÜ ekibindekiler bilim adamı değil miydi?

Özemre'nin herkesten çok bilmesi gerekir ki "ben bilim adamıyım" demek hiçbir tartışmayı bilimsel kesinliğe bağlamaz...

***

Gelelim sözünü ettiğim gerçeklere...

Bu tartışma her şeyden önce bu ülkede resmi kurumların bilimsel veri üretmek konusunda perişan bir halde olduğunu tokat gibi yüzümüze vurdu.

Kanser, 1982'den beri yasa gereği "bildirimi zorunlu hastalıklar dan sayılıyor...

Fakat işe bakın ki ortada hâlâ doğru düzgün bir kayıt sistemi ve kanser istatistiği yok.

Sadece söylentiler var, iddialar var, bir de tahminler...

70 milyonluk koskoca bir ülke için bu hal rezillik değü de nedir?..

Öteki gerçek ise Karadeniz'in zaten korkunç ölçüde kirli ve kirlenmeye devam eden bir deniz olduğu.

Karadeniz bir "iç deniz" ve ağır biçimde kirleniyor; Çernobil olsa da olmasa da...

21 Nisan 1992'de Bükreş'te 6 ülkenin altına imza attığı "Karadeniz'i Kirlenmeye Karşı Koruma Sözleşmes"'nin sonuçları ne oldu peki?

Karadeniz'i kurtarmak için bir çalışma yapıldığını bilen var mı?

İlgili bakanlıklar anlatsalar da öğrensek!..

***

Asıl önemli nokta ise şu...

Çernobil'in Türkiye'ye etkileri konusunda iki grup çatışıyor; alttan alta siyasal ve ekonomik açıdan çok büyük bir çatışma bu...

Arada halk sıkışıp kalıyor, halkın kafası karışıyor.

"Çernobil'in Türkiye'ye radyoaktif etkisi yok denecek kadar az olmuştur" diyenlere (Ahmet Yüksel Özemre de dahil) bir bakın...

Hemen hepsi nükleer enerji yanlısı; Türkiye'nin bu yolda çok geciktiğini iddia ediyorlar.

"Çernobil Türkiye'yi çok olumsuz etkilemiştir" diyenlere de (Greenpeace dahil) dikkatle bakın; onlar da şu veya bu gerekçeyle nükleer enerjiye ve reaktör inşa edilmesine karşı.

Yani...

Çernobil'in etkilerini bilelim, öğrenelim derken çok daha sert bir kavganın figüranları olmaya doğru itiliyoruz...

DİĞER YENİ YAZILAR