Kadıköy'de "kültür sofrası"

Maş çorbası, maş köftesi, meftune, keme ekşisi, frenk aşı, tırşik, yuvalama, murç pilavı, etli dövme, pırtike, kazayağı, çatlak kavurma, arapsaçı, ıspanak dıble, eşek hardalı...

Haberin Devamı

Maş çorbası, maş köftesi, meftune, keme ekşisi, frenk aşı, tırşik, yuvalama, murç pilavı, etli dövme, pırtike, kazayağı, çatlak kavurma, arapsaçı, ıspanak dıble, eşek hardalı...

Diyeceksiniz ki, bunlar da neyin nesi?

Bunlar Güneydoğu mutfağının zenginliklerinin sadece küçücük bir parçası...

Malumatfuruşluk gösterisi olsun diye bu isimleri bir kitaptan alıp sıraladığımı sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz.

İşin güzel ve inanılmaz yanı şu ki, bu yemekler ve daha da fazlası her gün bir vitrinin arkasındaki tezgâhta meraklısını bekliyor.

"Yok canım! İnanmam" diyenleriniz olacak, farkındayım.

Ben de öyle derdim eskiden.

Yani 1998'den önce...

Zaten genellikle Güneydoğu mutfağı denince aklımıza birkaç kebap çeşidinden ötesi gelmeyen bir ortamda, kim inanırdı ki buna? Kaldı ki, birçoğu da yöresinde bile unutulmaya yüz tutmuş yemeklerdi...

Neyse, baştan anlatayım bari...

***

Ah güzel Kadıköy!

Bazen birdenbire içim çekiyor.

İstanbul'un eski atmosferini hâlâ korumayı başarabilen az sayıdaki çarşısından biri olan Kadıköy Çarşısı'nda, marulların, rokaların, balıkların, lakerdaların arasında dolaşmayı, tatlıcı vitrinlerinin önünde durmayı, kırtasiyecilere, sahaflara uzun uzun takılmayı; sonra oradan yukarı, Kadife Sokak tarafına çıkıp bir yerlerde kahve içmeyi fena halde özlüyorum.

Geçen cumartesi ev temizliği nedeniyle erkenden dışarı fırlamıştık. Belki okurum Asude Akınlı'nın çarşıya sevgisini anlatan "Hamsi Bi Buçuuuk.." başlıklı güzel yazısının da etkisiyle, "Hadi Kadıköy'e gidelim" deyiverdim.

***

Kadıköy'de hafta sonu kalabalığı ve trafiği çok bunaltıcı.

Ama arabadan inip yürümeye başladığımız anda unuttuk bunları.

"İlk hedefimiz Çiya Sofrası'dır, ileri" havasında Güzelbahçe Sokağı'na doğru koşar adım ilerledik.

Bitişik nizam apartman eskilerinin yarattığı hüzünle tatlı bir tezat oluşturan ve Kadıköy atmosferini sarıp sarmalayan bohem-rock gençlik enerjisini soluyarak Bahariye'den Çarşı'ya doğru indik.

İşte Çiya...

Kapısı sürekli açılıp kapanıyor. Girenler, çıkanlar... Girenin yüzünde damak keşiflerine yönelik bir merak okunuyor.

Çıkanın halinde tavrında ise tatmin var ama gözler hâlâ sol taraftaki tatlılar vitrininde. Oradaki patlıcan, turunç, incir tatlılarından gözü almak o kadar zor ki!

Damaklarında da sumak suyunun güzel burukluğu kalmış, belli!

Doğrusu, bizim halimiz de farklı olmadı.

Hatta sadece tatlılardan tatmak için ayrı ve özel bir Çiya ziyareti yapmaya karar verdik. (Hayır, canım! Şişmanlamıyorum. Televizyon öyle gösteriyor, yeri gelmişken söyleyeyim.)

***

Çiya kebapçıydı.

Nizip doğumlu ve yörenin en usta aşçılarının soyundan gelen Musa Dağdeviren bu küçük çarşı kebapçısını "yozlaşan kebap düzeni"nin (itiraf edeyim, bu sözümü pek sevdim) dışında tutmayı başardı. 1998'de de kebapçı dükkânının karşısına Çiya Sofrası'nı açtı.

Dağdeviren bu dükkânına "kültür sofrası" diyor ki, yerden göğe kadar haklı.

***

Kadıköy Çarşısı'ndan anlatılacak daha çok şey var.

Ama yerim yok!

Derim ki, yolunuz oralardan geçerse, çarşıda uzun uzun dolaşmayı ve beni anmayı ihmal etmeyin.

Bir de sorum var: Neden marullar Beyoğlu Balık Pazarı ve Kadıköy Çarşısı'nda bir başka güzeldir?

Yoksa bana mı öyle geliyor?..

Teknosarmal
İnternetten alkol alan yeniyetmeler
İnternetten yapılan alışverişler güvenli mi değil mi? Ucuz mu pahalı mı?

Bunlar hâlâ tartışma konusu...

Birçok insan tanıyorum ki, internet üzerinden sipariş vermeden önce, parmakları klavyenin üzerinde adeta ızdırap çekiyor...

Ama internet alışverişinin başka sorunları da var.

Mesela son zamanlarda Batı'da reşit olmayanların internet üzerinden içki satın almaları çok tartışılıyor.

Çünkü hızla yayılan bir modaya dönüştü bu alışveriş. Üstelik verilen siparişler yetişkin birinin alabileceği alkol miktarından çok daha fazla.

Sorunun kaynağı online alışverişte kimlik bilgilerinin aldatıcı olabilmesi ve bunun kontrolünün güçlüğü...

Peki şimdilik bulunabilen en köklü önlem ne?

Elden satış...

Belli ki, bugün kurumların-şirketlerin yönetimindeki kuşaklar internetle ilişkili sorunlara çözüm bulmaya kalkıştıklarında hâlâ ilk iş olarak akıllarına interneti devreden çıkarmak geliyor.

Yani internetin günümüzün en verimli iletişim ortamı olduğunu varsayıyoruz ama onun diliyle bizim hayatımızın dili hâlâ birbirini tutmuyor.

***

Bu haftanın özlü mü özsüz mü olduğu tartışılır sözü, büyük sanatçı Pablo Picasso'dan...

"Bilgisayar işe yaramaz. Çünkü sadece cevapları veriyor."
Onur ANDAÇ

DİĞER YENİ YAZILAR