Yolcuların kızmaya hakkı var, sizin onlara kızma hakkınız yok!

Uçak çabuk ve sıkıntı çekmeden varabilmek içindir. Hele yurt içi yolculuklarda uçağın seçilmesinin tek nedeni budur

Haberin Devamı

Uçak çabuk ve sıkıntı çekmeden varabilmek içindir.

Hele yurt içi yolculuklarda uçağın seçilmesinin tek nedeni budur.

O yüzden rötar (gecikme) denilen şey yolcu gözünde kolayca affedilebilir bir aksaklık değil.

Uçuş hizmeti veren bir şirketseniz, kendinize göre ne kadar makul gerekçeniz olursa olsun, bu gerçeği bileceksiniz.

Rötar, hele hele yolculara nedeni doğru düzgün ve dürüstçe açıklanmamış uzun süreli rötar asla kabul edilemez...

Kaldı ki, uçak yolcusu terminale geldiği andan itibaren her an endişelere (anksiyete) kapılma eğilimindedir. İçindeki "uçuş korkusu" hep tetiktedir.

Yani uçak yolcusu sadece yolculuk sırasında değil, öncesinde de psikolojik bakımdan "hassas" biridir.

Bu yüzden yolcuların geniş ve oyalayıcı özellikte alanlarda (erkenden "kapalı yerde kalma endişesi"ne yol açmama bakımından önemlidir) beklemesine; uçağa biniş için çağrı vaktinin asla lakayt biçimde belirlenmemesine özen gösterilir.

Şimdi bir şirket olarak bunlara özen göstermiyorsanız, hiç lamı cimi yok, ortaya çıkan kaos durumlarından sorumlu olursunuz...

Bir şirket olarak yolcularınıza saygı duymadığınızı hissettiriyor, böyle bir izlenim yaratıp ipleri elinizden kaçırıyorsanız...

Yolcularınızın doğru bilgilenme hakkını umursamıyorsanız...

Onların endişelerini gidermek için en ufak çabadan bile kaçınıyorsanız...

Olaylar çıktıktan sonra kalkıp "ama siz de sinirlenmeyin canım!" deme hakkınız yoktur.

***

Gazetelerde dehşetle okudum.

THY'nin 160 sefer sayılı İstanbul-Ankara uçağı geçen akşam 23.00'te tarifeli olarak hareket etmesi gerekirken neler neler olmuş!

Tam dört saatlik (evet, rakamla 4 saat!) rötarla ve gerginlik dolu saatler geçip kavgalar gürültüler yaşandıktan sonra uçak kalkabilmiş ve yolculuk Ankara'da karakolda bitmiş.

Tam bir rezalet!

Re-za-let!

Eğer hayatınızda bir kez bile uçağa binmişseniz şu manzarayı gözünüzün önüne getirdiğinizde oturduğunuz yerde bile asabınız bozulur.

Düşünün!

23.00'de kalkacak uçağı beklerken önce 55 dakikalık gecikme olacağını söylüyorlar.

Yani yaklaşık olarak Ankara'ya varış süresini İstanbul'da geçireceksiniz ne yazık ki!

Gece gece, çok tatsız bir durum.

Gidip yatağınızda tatlı uykulara dalacakken havalimanında boş boş beklemek, olacak şey değil...

Sonra gecikme (ne olduğu açıklanmayan gecikme) 1,5 saate uzatılıyor. Allah Allah!

Sonra 2 saat geçiyor.

Artık sıkıntıdan ölecek haldesiniz.

Nihayet "teknik arıza" açıklaması geliyor.

Zaten her derde deva bir izahtır...

Bütün yolcular gibi siz de "Şans işte, neyse tamir etsinler de!" deyip kabullenmeye çalışıyorsunuz durumu...

Bir yarım saat daha geçiyor.

Ve... 23.00'te kalkacak uçağa 1.30'da alınıyorsunuz.

Ter içinde, bitkin, bıkkın, perişan herkes.

Üstüne üstlük uçak kabinleri "kapalı yer"lerdir ve " ya içerde de beklersek" korkusu sardı mı insanı, "çıldırtır!"

"Koca uçakta istediğimiz yere oturalım bari" diyen yolculara hostesler "hayır, uçak dolu, numaranıza oturun" deyince işin rengi değişiyor ve sabırlar taşıyor.

Düşünün!

O kadar saat beklemişsiniz ama teknik arızadan filan değil...

Meğerse tarifeli uçağınız charter'a çevrilip transit yolcuları alacağı için beklemişsiniz.

Bunu öğreniyorsunuz!

Nasıl bir kırılma noktasıdır bu!

İnsan yerine konulmadığını algılamak...

Orada kavga patlıyor.

Pilot da işin içine karışıyor.

Rezaletin bini bir para!

Kalkışa hazır bir uçakta olmaması gereken, uçuş güvenliği için tehlikeli ne varsa, hepsi oluyor.

Kavga havada da devam ediyor.
160 sefer sayılı uçağın yolcularının yıllardır benzer durumları yaşamış öteki THY ve DHMİ kurbanı yolculardan farkı, bu kez koyun yerine konmaya isyan etmiş olmaları!..

Olayın acısı ve sorumluluğu onlara yüklenirse totaliter rejimlere uygun düşen bir finalle sonuçlanır bu rezalet.

Ayıp olur, yazık olur!

Asıl olan THY'nin ne yapacağı.

Kafamdaki sorular şunlar...

THY bünyesindeki sorumluları saptayacak ve gereğini yerine getirecek mi?

Yoksa olayın üstü her zamanki gibi örtülecek mi?

Daha da önemlisi, THY yöneticileri acaba "rötar" uygulamalarının hizmetle ilgisi olmadığını artık anlayacak mı?

Fon/dip notları
* Kimi aradıysam yoktular
-kaç kişiydik zaten-
Kapıları, pencereleri yoktu
Duvarları çoktular.

* Her evin penceresinde perde
olmasından belli
İnsanların kendilerini sakladıkları
-ya da tutsak oldukları-.

* Hepimiz suçluyuz
Ondandır, yarı-açık bir
gökyüzünün altında
Çeker dururuz cezamızı!

AHMET ÇUHACI

DİĞER YENİ YAZILAR