Yeni yılda ben...

Takvim dediğimiz nedir ki!.. Akıp giden zamanı bir an için durdursa hani, öpüp başıma koyacağım

Haberin Devamı

Takvim dediğimiz nedir ki!.. Akıp giden zamanı bir an için durdursa hani, öpüp başıma koyacağım.

Hani "ben 2003 yılının 24 Mart'ı, öğle sonrasını yeniden istiyorum" dediğinizde sizi kırmayıp o ana geri götürebilse, şu takvim denen şeye verdiğimiz değeri hakikaten anlayabileceğim.

Ama nerde!..

Düşünsenize, kendi kendimize koca bir yıl inşa ediyoruz, sonra o da çekip gidiyor bir gecede...

Gelen de aynı eskisi gibi aslında.

Aynı günler, aynı haftalar, aynı aylar dilimlenmiş, bizi bekliyor.

Ama adına "yeni yıl" diyoruz.

Ve havalara girip gelen yıldan bize güzellikler, iyilikler getirmesini, gidenin de bütün sıkıntılarımızı alıp öyle çekip gitmesini bekliyoruz.

Peki, öyle olsun!

Olsun da, ben sağlık ve huzur dileğinden ötesine gitmiyorum artık.

Tabii ki, yeni yıl için fallar açılıp, dilekler tutulmasını eğlenceli buluyorum; hatta GELECEK karşısında nasıl insanca bir çaresizlik yaşadığımızın zarif, neşeli itirafları olarak görüyorum bunları...

Fakat o özel mi özel dilekler ve beklentiler dönemimi çok gerilerde bıraktım.

Hani soruyorlar ya, "yeni yıldan beklentileriniz ne?" diye...

Geçenlerde Kanat da (Atkaya) yazdı aynısını: Yeni yılda bir sabah gitar virtüözü olarak uyanamayacağımı, böyle bir beklentinin hep hayal kalacağını ezberletti hayat bana.

Veya öyle uçaklara bin, saatlerce git, kafa dengi insanlar yanında olsun falan derdi olmaksızın bir akşam İstanbul'da uykuya yatıp sabah Kuzey Afrika'nın Atlantik'e bakan kıyılarından birinde uyanmak gibi bir beklenti de fantezi ötesi bir şey, onu da biliyorum.

E, o halde neden özel ve güzel beklentiler, dileklerle başlayalım ki yeni yıla!

Sağlık ve huzur dileyelim yeter!

Ancak bir de insanın derin mi derin yeni yıl kararları vardır. Veya her yılbaşı tazelediği kararlılıklar...

Bakın, onları ciddiye alırım işte!

Mesela ben...

Kararlıyım...

Bu yıl da ahlâksızlıklarını mutluluk diye satanlara, mutsuzluklarını ahlâkçılık sanan ahmaklara yüzümü çevirip bir an bile bakmayacağım,

Bu yıl da yalnız yeryüzündeki kara parçalarının kıyılarına değil, hayatın da "kıyıları "na aşkla
yaklaşmayı sürdüreceğim...

Bu yıl da slogandan yapılmış ezbere hayatların ruhu olmadığına dair inancımı koruyacağım..

Bu yıl da Barış Meleği'yle yatağa girmek için Zafer Tanrıça'sına yaltaklananlara yakın durmayacağım.

Yine gece mavisini değil siyahı seveceğim.

Yine solgun sarılara değil, güneşin yakıcı turuncusuna kalbimi vereceğim.

Yine tünelin ucundaki ışıkla avunmaktansa tüneli tanımaya çalışacağım.

Ve... Bilinsin ki, yolun sonu başından belli ise eğer, yolumu kaybetmeyi yeğleyeceğim...

Yengeç burcundan değilim!
Astroloji furyasının altında sadece gelecek endişeleri, modern inanç gedikleri ve insanın kâbuslarından kaçıp tatlı rüyalara sığınma arzusu yatmaz.

Hayır! Kişiliklerimizle ilgili olarak sürçmekten, tökezlemekten korkup çekinmeden laflama imkânı verdiği için de sevilir astroloji...

"Ben böyleyim, sen böylesin" in bu kadar eğlenceli ve baştan çıkartıcı başka bir modeli var mıdır? Olduğunu sanmam.

Ben de geçen pazar biraz da bu yüzden VATAN'ın ekindeki yazımı burçlar falına ayırmıştım.

Her pazar o köşede en keskin yaralara tuz basmaktan kendini alamamış bir yazarın bir seferliğine de olsa okurlarını birlikte "eğlenmeye" çağırmasıydı o yazı...

Meğer bilmeden Selahattin'in (Duman) alanına girmişim! Affımı dilerim! Ve tabii gelecek yılbaşı da aynı "halt'ı yiyeceğimi kendilerine şimdiden bildiririm...

Fakat bir noktayı açmam gerekiyor. Selahattin beni Yengeç burcu sanmış. İlgisi yok.

Daha doğrusu, her nedense hayatımda Yengeç burçlarının özel ve güzel bir yeri oluyor da, benim burcumun "geri geri yürüyen ama hep ileri gittiğini sanan" bu burçla uzak yakın ilgisi yok. Bunu belirtmek isterim.

Selahattin neden bu kanıya kapılmış derseniz, nedeni şu: "Sevilmeye düşkün, sevmeye korkak" demişim ya bu burç için! Hah, demiş Selahattin de, işte köşe yazarı abuklaması, okuruna "gel gel" yapıyor! Yanlış elbette...

O halde son bir notla konuyu kapatayım: Benim burcum "sevilmeye kör, sevmeye sağır"dır...

DİĞER YENİ YAZILAR