“Ev”deymiş gibi tatil olmaz!

Haberin Devamı

Televizyonda tatil yöreleri ve otellerle ilgili tanıtım-reklam programını izlerken bir noktaya takıldım kaldım.

Mimarisi otantik, iç mekânları abartısız, mobilyaları biraz gelişi güzel bir otelin tanıtılıp reklamı yapılırken bir yandan “ev” gibi olduğu vurgulanıyor, öte yandan da “maskelerinizi atıp gelebileceğiniz bir yer” deniyordu.

Allah Allah!

Ne demek oluyordu bu şimdi?

İddialıydı, dikkat çekiciydi, durup dururken insanı düşünmeye iten bir özelliği vardı bu sözün.

Belli ki diğer otellere ve tatil köylerine gidenler hakkında bir fikri vardı bu reklam metnini yazanların.

Belli ki tatilcilerin şehirde, işte güçte taktıkları maskelerle tatile çıktıklarını veya tam da tatile çıkarken kendilerine yeni bir maske taktıklarını düşünüyorlardı.

Ve demek ki onlara göre gerçek bir tatil, gerçek bir dinlence ancak maskeleri atarak yapılabilirdi ve bu otel “maskesiz tatil”e pek uygundu!

Hani Orhan Veli “bu güzel havalar öldürecek beni” demiş ya, bizi de “bu güzel laflar” öldürecek!

Güzel ve dolgun görünüşlü fakat gerçekte cılız laflar...

O sırada da ekrandan bir görüntü geçiyor ki, aman aman!

İnsan korkmuyor değil! Acaba o otelde sabahları kahvaltıya aydınlık bir ifade, tıraşlı bir yüz, düzgün bir kıyafetle değil de, salaş ve pis terlikler, baseni bollaşmış eşofmanlar ve yeterince yıkanmamış bir yüzle inmek marifet mi sayılıyor, diye...

“Maskesiz tatil” dedikleri bu muydu acaba?

Değil değil!

Belki de reklamı yazanlar şık tatil köylerindeki abartının ve gösterişçilik merakının giderek bütün tatil köylerine ve otellere yayılmasından rahatsız olanlara hitap etmek istemişlerdi.

“Madem dinleneceksiniz, neden tatilde de bilmem ne bey, bilmem ne hanım maskelerini taşıyarak kendinizi sıkasınız, salın biraz kendinizi, sosyal görev ve kimliklerinizi unutun” demek istiyorlardı belki.

***

İşin şakasını bir yana bırakıp doğrudan söyleyeyim.

Tatil, başlı başına bir maske takma halidir.

İster şık ve pahalı bir tatil köyünde olun...

İster kendisine butik deyip müşterisini evinden daha sıradan ortamlara mecbur kılan otellerde kalıyor olun...

Tatilde mutlu olmak ve kafanızı dinlemek için maske çıkartmak değil takmak zorundasınızdır.

Yani sosyal kimliğiniz (maskeniz) tatilde de geçerlidir ve hatta zaman zaman ona güneş gözlüğünüz ve şapkanız gibi özenle sahip çıkmanız gerekir.

***

Zaten Batı dillerinde “kişilik” denen şeyin kökeninde Latince “persona”, yani “maske” kavramının bulunması manidardır.

Maske aldatmak için değildir; sakınmak ve incinmekten kaçmak içindir çoğu zaman.

Hem arada sırada şunu düşünmek de fena olmaz! Modern hayatta birisine “maskenin altında ne var?” diye sorsanız, alınacak dürüst cevap “ben” değil, kocaman bir “hiç”tir.

***

Yani... Demem o ki, böyle ucuz şairaneliklerin kimseye bir yararı yok!

Tatilde süsten püsten kaçınmak ve kimseyi rahatsız etmeyen biçimde rahatlığa ağırlık vermek, reklam tekerlemelerinin kavrayamayacağı kadar farklı bir kişilik ve davranış “terbiyesi”dir.

Ama şurası çok önemli ki...

Laubali ve laçka tavırlarla bir oteli gerçekten “ev” gibi kullanmak “maskesizlik” falan değil, basbayağı terbiyesizliktir.

*****

“Aslında bir konu var!”

İlk, MTV’de karşıma çıkan “Aslında Bir Konu Var” adlı şarkısının klibiyle tanıdım Yasemin Mori’yi.

Gerçekten farklı ve yetenekli bir genç şarkıcı.

Onun için birçok şey söyleyebilirsiniz ama esası şu sanırım: Bu kızda çok iş var!

Ona yeni Nil Karaibrahimgil gözüyle de bakılıyormuş ama benim uzaktan gördüğüm kadarıyla bu benzetme pek doğru olmayabilir. Kendine özgü bir yolda gidecek gibi...

Cumartesi Masstival’de sahnedeydi.

Gerçi erken çıktı, güneşin altında yanıp kavrulan bir avuç seyirciye söyledi şarkılarını ama sahne ışığı ve duruşuyla bile farkını belli etti.

Pop ve rock dünyamızın önde gelen isimleri Mori’nin elinden tutup yardımcı olmalı bence

DİĞER YENİ YAZILAR