Bu mu “muhteşem” film, “muhteşem” oyunculuk?

Haberin Devamı

Vay canına!

Ancak birkaç yılda bir olacak bir şey oldu!

Hıncal Ağabey’le bir film hakkındaki görüşlerimiz en küçük ayrıntısına kadar birbirini tuttu.

Anlatayım...

“İhtiyarlara Yer Yok/No Country For Old Men” filmini izledikten sonra salondan çıkarken verip veriştiriyordum...

Kimlere mi?

Filmi çeken Coen Kardeşler’e..

Coen Kardeşler’in yaptığı filmleri allayıp pullayan eleştirmenlere...

Son olarak da bu filme En İyi Film Oscar’ını verenlere...

Ve tabii daha geçenlerde bizim sinema yazarlarının “Yumurta”yı en iyi film seçmesine burun kıvırıp Oscar’ı örnek gösterenlere de az söylenmedim içimden..

Dün Sabah Gazetesi’ni açtım ki ne göreyim: Hıncal Uluç yazısına şöyle başlamış: “İhtiyarlara Yer Yok’tan çıkarken ciddi ciddi düşündüm, SİYAD’a haksızlık mı ettim acaba, diye... Bu film 8 dalda Oscar’a aday olup dördünde kazanmış. En iyi film dahil... Bu film nasıl ödüle boğulur, diye düşündüm sabaha kadar... Filmde inanın hiçbir şey yok.”

Bu satırları okuyunca içimden “Ah be ağabey, Yumurta’nın günahını alırsanız, işte böyle cezasını ödersiniz” demek geldi...

***

İhtiyarlara Yer Yok bir gerilim hikâyesi.

İyi oyuncular var başrollerde.

Üstelik Amerikan sinemasının harika çocukları Coen Kardeşler tarafından çekilmiş bir film.

Fakat Hıncal Uluç haklı, hiçbir şey yok filmde!

Gerilimi palavra...

Oyunculuk şematik ve fazla cilalı.

İnsani bir duygu, bir çağrışım, bugüne kadar seyrettiğimiz “seri katil” ve şiddet filmlerine yapılmış bir katkı var mı peki?

Yok!.. Yok!

Ama Oscar’ları var.

Bir de hem dünyada hem de Türkiye’de bazı eleştirmenler filmi göklere çıkartıyor.

Atilla Dorsay’a baktım, yere göğe koyamıyor. Filme dair yazısını şöyle bitirmiş: “Şapka!..”

Şapka çıkartıyor yani...

Niçin? Yönetmenler “bu kanlı hikâyenin finalini, insanı rahatlatan ‘mutlu son’la bitirmek bir yana, yoruma muhtaç ve insanı hemen filmi bir kez daha izleme arzusu veren bir kapalılıkla bitirme cüretini gösterdiği için...”

Doğrusu derdimiz, “filmi bir kez daha izleme arzusu veren kapalılık”sa...

Benim eşsiz ve derin Tarkovski’me, Bergman’ıma, Lynch’ime hakaret sayarım bu lafları!

Yok, mesele şiddet ve gerilim ise... Peckinpah’ın filmlerinin eline su dökemez İhtiyarlara Yer Yok.

Ama onları geçelim; oturur yüz kez Seven’ı seyrederim, daha anlamlı iş yapmış olurum!

***

Gelelim Javier Bardem’e...

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ı alan filmdeki performansına...

“Muhteşem” diyorlar.

Manyak katili oynuyor Bardem filmde.

Kurbanlarını yazı turaya zorlayan ve kaderlerini şansa bağlayan; ağır ağır konuşup yarı katatonik biçimde davranan bir seri katil...

Bu stilize görüntünün, bu abartının, bu iyice manyaklaştırılmış tiplemenin nesi muhteşem?

Artık anlamamız gerekiyor: Seri katiller, şiddet manyakları bizim pop kültürümüzde “uçuk”luk dediğimiz özelliklerden pek azını taşır! Dışardan bakıldığında fazlasıyla normaldir.

İnsanların böyle manyakların kurbanı olması da bu normallik aldatısı yüzündendir.

Yoksa Bardem’in canlandırdığı gibi bir katil, bir tetikçi beş dakikada fark edilir ve zararsız hale getirilir gerçek hayatta!

Ayrıca sinemada bir manyağı “iyi oynamak” demek, onu gerçek bir insan olarak beyazperdeye aktarabilmek anlamına gelmeli!

Yetti artık bu kolaycılık!

***

Uyduruk kandan, uyduruk ve içi boş gerilimden çok sıkıldım.

Son zamanlarda gençliğimdeki gibi bol bol Fransız filmi seyrediyorum. D&R mağazalarının DVD stand’larından Fransız filmleri topluyorum; Amazon’dan yeni kuşak Fransız filmleri getirtiyorum.

Kendi halinde insanları, sıradan olayların içindeki sıra dışılıkları anlatan filmler.

Hayır, onlardan hiç sıkılmıyorum!

Tersine çok eğleniyorum.

Film bittiğinde, geriye çok insani duygular kalıyor.

İhtiyarlara Yer Yok’tan çıkarken bunu da geçirdim zihnimden. Ne iyi yapıyorum son zamanlarda diye...

*****

Fon/dipnotları

28 yıl yok yere hapis yattım

Seninki de bir şey mi

Ben 40 yıl hiç sevmediğim bir işi yaptım!

AHMET ÇUHACI

DİĞER YENİ YAZILAR