Haydarpaşa’yı otel yapmak barbarlıktır!

Haberin Devamı

Biliyorsunuz, İstanbul’da şehrin tarihine tanıklık etmiş ne kadar bina varsa, hepsini otel yapmaya kalkışan bir zihniyet hakim.
Her siyasi görüş içinde o zihniyetin temsilcileri var. Bu yaklaşımı modernleşmenin-gelişmenin bir parçası olarak görüyorlar.
Ve şimdi de Haydarpaşa Garı’na kafayı taktılar. Orayı otel yapmak istiyorlar.
Liman ve depolar kalkacak, kıyı yatlara açılacak, trenler artık Haydarpaşa’dan kalkmayacak, geride Selimiye Kışlası’na kadar uzanan alan kongre ve uluslararası iş merkezi olacak...

Proje bu! Tamam!

Fakat neden 81 yaşındaki o güzelim bina ille de otel olacak?

Ne anlamak mümkün bu zihniyeti, ne de onaylamak!

***


Peki soralım bakalım; İstanbul’un on katı kadar turist alan Parisliler böyle bir durumda ne yapmış?

2000’li yıllardaki sayılara bakacak olursak, Paris’e bir yıl içinde 45-50 milyon turist geliyor.

2006 yılında İstanbul’a gelen turist sayısı 5.5 milyona ulaşmış.

Ama tarihi d’Orsay Garı’nı bitmek tükenmek bilmeyen turist akınına hizmet edecek yeni bir otel binası olarak düzenlemek Paris’i yönetenlerin aklından bile geçmemiş! Üstelik inşa edildiği 1900 yılından beri d’Orsay Garı’na bir de otel eşlik etmekteydi. (5. Cumhuriyet’in başlangıcı olan, De Gaulle’ün 1958’de iktidara geri dönüşünü açıkladığı otel!)
D’Orsay 1986’dan beri koleksiyonlarıyla bütün dünyaya parmak ısırtan bir müze!

***


Otele ihtiyaç varsa yüzlerce otel inşa edilebilir.

Ama Haydarpaşa Garı tek ve eşsiz.

Hem şehrin hem de ülkenin tarihine tanıklık etmiş bir binayı o doku ve hayatın içinden koparıp otel yapmak ayıptır! Hatta barbarlığa kravat taktırmaktır ki, kimse aldanmaz buna!
Böyle binalar halka açık mimari bir hazine ve doku olarak korunmalı.
Gar, yakında kaçınılmaz olarak işlevini kaybedecekse trenlere kapanması anlaşılabilir.
O zaman yapılacak en iyi iş binayı müze ve kültür merkezine dönüştürmek.
Diyorlar ki, otel yapmak orayı “komadan çıkartıp hayata döndürmek”tir. Pek kolaycı, pek ucuz bir bakış!

Müzelerin “yaşamadığı”nı kim söylemiş!
Vakfını kur, desteğini ver, uluslararası ilgi çekecek sergiler aç, bak o zaman yaşıyor mu yaşamıyor mu?

***


Yolunuz geçerse iskeleye de bakın!

Haydarpaşa Garı denilince, hep gözardı edilen bir bina vardır.
Yanıbaşından veya içinden geçerken etkisini hissettiğimiz ama kafamızı kaldırıp şöyle dikkatlice bakmadığımız bir bina daha...
Haydarpaşa Vapur İskelesi!..
Osmanlı’nın son eserlerinden biridir (1917-18) ve mimarı Vedat Tek’tir.
O Vedat Tek ki hayatına hem Osmanlı Saray Başmimarlığı’nı hem de Cumhuriyet’in erken döneminin en seçkin yapıtlarının inşasını sığdırmıştır.
Bundan sonra, oradan geçerken kaldırın kafanızı da bu ilginç yapıya bakın!
Tek’in alameti farikası sayılacak çini panolar orada da kullanılmıştır ve Kütahyalı Mehmet Emin Usta’nın elinden çıkmadır.

***


HAFTANIN TV’DEN KALANLARI

Dr. House’un yeni bölümü karakterler açısından daha zengin bir kadro ve daha yüksek heyecan dozuyla açıldı. Doktor da daha sevimli mi ne? (Dizimax)

Zamanında neredeyse gözlerden kaçmış bir film! 1989 yapımı biraz hantal ama ilginç bir Atıf Yılmaz filmi: Ölü Bir Deniz... Diskoda yavaş yavaş dans ederek piste ilerlemek üzere kenarda duran şaşkın Rutkay Aziz’e çantasını bırakırken; ayakkabılarını çıkartıp otelin merdivenlerini koşarak çıkarken... Unutulmayacak bir Türkan Şoray! (Türkmax)

Meksika Sınırı... Haber 7’de cuma geceleri üç genç adam kafalarına uyup sınırı geçiyorlar. Bazen güncel siyasetin gündemi tarafından sıkıştırılmaya boyun eğmelerine bozuluyorum ama her daim favori programım!

Nebil’in (Özgentürk) 1.5 yıldır üzerinde çalıştığı büyük projesi nihayet ekranda: Türkiye’nin Hatıra Defteri. (CNNTürk)

NTVSpor... Test yayınında ama hem belgeselleriyle şimdiden göz dolduruyor hem de alttan yazı geçerek sıcak haber aktarımıyla sporseverlere hizmet veriyor.

DİĞER YENİ YAZILAR