Seçim tahmini... Bu işin suyu çıktı

Haberin Devamı

Geçen gün Ege kıyısında eş dost masası oluşturmuş kahvelerimizi yudumluyoruz.

Hava sıcak ama rüzgâr da püfür püfür. Keyifler gıcır.

Fakat baktım, masadaki iki kişi sıkıntılı.

Ne oldu dedim, neyiniz var?..

Seçim, dediler; seçim sonuçları...

İkisi de çok yakın arkadaşları olan bir kamuoyu araştırmacısı ve siyasetçinin kulaklarına “AKP yüzde 45’le geliyor” diye fısıldadığını söyledi. “Mesele şu partisi bu partisi meselesi değil; hangi parti bu kadar büyük oyla gelse güç histerisine kapılır, mesele o” diye eklemeyi de ihmal etmediler.

Masada bir tartışmadır başladı tabii: AKP mümkün değil o oyu alamaz; peki ne alır, CHP ne kadar alır, DP barajı geçer mi?..

Seçim tahminleri ve anketleri üzerine yorumlar; aklı kendine yetmeyen yazarların akıl yürütmelerinden alıntılar birbirini izledi. Türk insanının ruhunun bir parçası haline gelen sosyal-siyasal-ekonomik endişe ve korkular dışarı vuruldu falan...

Ertesi gün gazeteyi açtım, ne göreyim. Sözü edilen araştırmacı “AKP asla yüzde 40’ları bulamaz, hayal bu” demiyor mu?

Güldüm kendi kendime.

Bir iki köşe yazısı daha okudum. Onlar da CHP’nin yüzde 40’ları bulabilmesi umudundaydı. Hatta ufak ufak CHP seçimde umduğunu bulamazsa suçu tatilcilere ve yabancı basına(!) yükleme hazırlıklarına başlamışlardı.

Düşündüm de... Galiba bu işin suyunu çıkarmıştık!

Seçim tahmini ve muhtemel seçim sonuçlarına ilişkin akıl yürütme konusunda amigolukla yavanlık arasında bir yerde sıkışıp kalmıştık!

Neden?

Çünkü fikir yürütmeyi seviyoruz ama belge ve bilgilere göz atmak işimize gelmiyor.

Hele sosyolojik bakıştan nefret ediyoruz.

Bir de fanatik unutkanlığımız var tabii...

***

Demek istediğimi şöyle açayım:

Bir kere...

AKP matematik ve siyasi olarak asla 40’ları bulamaz diyenler her şeyden önce 28 Mart 2004 yerel seçimlerini “unutma”yı tercih ediyor. AKP o seçimde yurt genelinde yüzde 40’ın üzerine çıkmış, bazı illerde 50’yi aşmıştı. Tamam, yerel seçimde genellikle iktidar partisine oy verilir ama yerel de olsa bir seçim sonucu bu kadar da hesap dışı tutulmaz ki!

İkinci nokta şu...

Cumhurbaşkanlığı krizine girerken AKP bütün anketlerde yüzde 30’un biraz üstünde veya altında görünüyordu. Bu önemliydi. İlk kez AKP’nin iktidar uygulamalarına yönelik yıpranma payı anketlere yansımaya başlamıştı. Üzerine Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecindeki inatçı hatalar eklenmişti.

Fakat 27 Nisan “muhtıra”sı ve “Cumhuriyet mitingleri”nin yarattığı atmosfer birden tabloyu değiştirdi. Ardından DP birleşmesindeki fiyasko da patlak verince AKP tekrar anketlerde yükselmeye başladı.

Bunda şaşılacak bir şey var mı? Bazılarına göre var. Hatta bazılarına göre bu tablo AKP yanlısı medyanın bir yalanı!

Doğrusu, öyle de olabilirdi!..

Ama tarafsız bir gözle Türkiye’nin seçim tarihine bakmak birçok şeyi açık seçik gösterebiliyor.

Çünkü bu tablo 27 Mayıs’tan beri şunu gösteriyor: Rejime, hükümetlere müdahale olduğunda kimse “ses” çıkarmıyor. Ama seçim sandığı ortaya konulunca seçmen çoğunluğu “müdahale edilen-önü kesilen” siyasi akımdan yana oy kullanıyor.

Bütün bunlar bir yana...

Türkiye’nin siyaset sosyolojisine dair bir gerçek var.

Demokrasi tarihimizde sadece 1970’lerde Ecevit büyük seçim patlamaları yaptırdı CHP’ye. Orada da 12 Mart müdahalesinin, yani yukarıda sözünü ettiğim sürecin ve 77 seçiminde sağın militan ve bölünmüş olmasının büyük payı var.

Ama esas şudur: Ortada seçmen tarafından güçlü merkez sağ parti olarak algılanan bir parti varsa, her seçimde büyük oy çoğunluğu o partiden yana olagelmiştir.

***

Bütün bunları neden yazdım?

Şundan...

Bizim gönlümüzün ve Türkiye’nin geleceğine dair tercihlerimizin şu ya da bu partiden yana olmasından doğal ne var? Ama seçim sonuçlarının o ülkenin sosyolojik gerçeklerinden bağımsız gerçekleşeceğini düşünmek çocukçadır.

Sırf endişe ediyoruz veya öyle istiyoruz diye işin suyunu çıkarmanın; eşe dosta böyle, kamuoyuna şöyle açıklamalar yapmanın kimseye yararı yok.

Not defteri

Nedir erkeğin kadında aradığı

doyurulmuş arzuyu okumak yüzünde

Kadının erkekte aradığı nedir

doyurulmuş arzuyu okumak yüzünde

WILLIAM BLAKE

DİĞER YENİ YAZILAR